Laiklik devletin, vatandaşlarıyla olan ilişkilerinde inançlara göre ayrım yapmaması ve ayrıca, herhangi bir inancın, özellikle de bir toplumda egemen olan inancın, aynı toplumda azınlıkların benimsediği inançlara baskı yapmasını önlemesi demektir. Kısaca laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır.

Lakin ülkemizde laiklik maalesef, inançlı, muhafazakar insanlar üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmış ve o yönde de uygulanmıştır.

Kısa bir süre önce İstanbul Ortaköy'de, yılbaşı akşamı düzenlenen terör saldırısı ile, toplumun fay hareketleri harekete geçirilmeye çalışılmış ve maalesef bunda da terör örgütü kısmen başarılı olmuş ve ülkemizde anlamsız bir kutuplaşma meydana getirilmeye çalışılmıştır, amaç toplumsal barışın bozulması ve ülkemizde bir iç savaşın çıkartılmasıdır.

Bu oyuna gelinmemesi ve özellikle siyasi parti temsilcilerinin, birlik beraberlik vurgusu yaparak, siyasi sorumluluk alarak açıklama yapma zorunluluğu kaçınılmaz hale gelmiştir. Ancak Anamuhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi siyasi yetkililerinin, İstanbul Ortaköy'deki bir gece kulübüne yapılan terör saldırısının, aslında laikliğe karşı yapılmış olduğu ve ülkemizde laikliğin ve laiklerin yaşam tarzlarının tehdit altında olduğuna dair açıklamalarını basından takip ettik.

Aslında bu açıklama ile yine ortaya anlamsız bir şekilde, laik, antilaik ayrışmasının gündeme getirilmeye çalışıldığı ve ülke insanımız arasında toplumsal mutabakatı, ayrıştıran, kutuplaştıran, ötekileştiren ve zorlaştıran bir siyasi uslup takınıldığı aşikardır…

Gelin isterseniz, birde laiklik anlayışına farklı bir pencereden bakalım…
“Müslümanlığın bizatihi kendisi laiktir. Açın Sultan Fatih'in İstanbul'un Fethinin arkasından çıkardığı beyannameyi, okuyun; Galata'daki Cenevizlilere dahi: “Bütün haklarınız benim teminatım altındadır. Her türlü inanç hürriyetine sahipsiniz. Patrikhane her türlü hizmetine devam edecektir” demiştir. Hz. Ömer Efendimizin Kudüs'ü fethettiği zamanki beyanatına bakın: “Herkes kendi dininde serbesttir. Her inanç sahibi kendi ibadetini muntazam yapacak, rahatlıkla yerine getirecektir. Sizin koruyucunuz benim” demiştir. Selahattin Eyyubi Kudüs'ü aldıktan sonra aynı şekilde: “Hepinizin inancının teminatı benim” demiştir. Bizim tarihimiz hep bunlarla doludur, dünya alem buna şahittir. Bunun için Müslümanlık içindedir bizzat laiklik. Aslında Müslümanlık varken ayrıca laiklik diye bir şey aramanız bile gereksizdir. Müslümanlık her zaman, herkesin dinine saygı göstermiştir. Bakınız Müslümanlıkta hiçbir zaman, şahısların Dine ait kurallara aykırı hareket etmesiyle ilgili bir ceza-i müeyyide getirilmemiştir. Kur'an-ı Kerim'de iki tane nizam vardır. Bir Genel İnsanlık Nizamı”. Bu genel insanlık nizamında müsaade edilenler var, yasak edilenler var. Yasak edilenler nedir; adam öldürmek, yalan yere şahitlik etmek, çeşitli ahlaksızlıklara yönelmek, ırz ve namusa tecavüze yeltenmek; bütün bunların hepsinin ve her din için eşit oranda cezası vardır. Ama namaz kılmamışsa bunun bir cezası yoktur, çünkü bu Allah'la kul arasındadır. Ancak bu durumda Müslümanlar için tavsiye vardır, o da tatlı dille yapılacaktır. ‘Namazını kılarsan yarın şu sevabı alırsın' diye uyarılacaktır. Müslümanların yapacağı işlerin adı Helal”, yapmayacaklarının adı Haram”dır. Herkesin yapacağı işin adı Maruf”, yapmayacağı işin adı Münker” olmaktadır. İki ayrı sistem tarif edilmiştir. Maruf ve Münker'de ceza vardır. Çünkü herkesi bağlayıcıdır ve temel insan haklarıyla alakalıdır. Hangi dinden olursa olsun adam öldürmeye kalkışırsanız, zina yaparsanız, yalan yere şahitlikte bulunursanız, hırsızlık yaparsanız cezasına katlanırsınız. Ama namaz oruç vs. Müslümanlara ait şahsi ibadetleri terk etme gibi hususlara gelince bunların dünyalık cezası konulmamıştır. Bunlar tavsiyeyle, telkinle, tatlı dille, kavli leyyinle anlatılacaktır.

Yukarıdaki analizden de anlaşılacağı gibi, bizim laiklik anlayışımız budur ve farklı amaçlar için kullanılmamalıdır… Şöyle bir çevremize baktığımızda, her görüşten, farklı yaşam tarzları olan, farklı düşünen, farklı yaşayan dostlarımız, arkadaşlarımız var…

Ve gayette medeni bir şekilde anlaşabiliyoruz… Birbirimize, özelimize saygı duyuyoruz… Farklılıklarımızın aslında zenginliğimiz olduğu bilincindeyiz ve TEK TÜRKİYE olduğunu ve bu geminin içinde topyekün olduğumuzu ve gemi batarsada, hepimizin boğulacağı gerçeğini hatırlatarak, yazıma son veriyorum… Selam ve dua ile…