90 yaşını aşmış (1926) olmasına rağmen hala hayat dolu, sevgi dolu, Atatürk ve vatan sevdalısı, çevreci, pozitif enerji saçan, bu yaşına kadar çok şey görmüş geçirmiş, hatta bundan 83 yıl önce, Atatürk Bolu'ya geldiğinde onu gören kişi Sayın Nimet Ay Hanım.

Sanata ve sanatçıya önem veren sanatın her yönünü takip eden, hep gülümseyerek bakan, Şiir okumayı çok seven, yazdığı dörtlükleri de pek çok dergilerde yayınlanan ve bu yıllar içinde topladığı gazeteler, dergiler, kitaplarla evinde bir arşivi oluştuğu gibi eşe dosta dağıtmak için çantasında şiir çıktıları bulunan. Bu yaşına rağmen hala elinden dergi, kitap, dilinden şiirleri düşürmeyen Nimet Hanım Teyzeye okuma zevkini, annesi Tevhide Hanım aşılamış. Babası ise yemen çöllerinde 9 yıl askerlik yapmış bir gazi.

Cömert olan annesinin, kızına hasta yatağındayken söylediği Şu bizim tarlaya karpuz eksek, gelen yese, giden yese” sözleri, onun ne kadar yüce bir aileden geldiğinin de göstergesi.

Evinin duvarında 2008 yılında Genel Kurmayın hazırladığı afişi göstererek Atatürk'ün yanında fotoğrafta yer almaktan çok büyük gurur ve onur duyduğunu, aslında bunu 8 yaşındayken de yaşamak istediğini anlatırken içinde kalan o ukde gözlerinde de okunuyordu.

“Ellerimle Atatürk'ümüze çiçek vermek isterdim” diye bahsederken yaşadığı çocukluk anısından, bugün bile aynı heyecan içindeydi. 17 Temmuz 1934 yılında Halk Fırkası'nın bahçesinde Atatürk'ü beklerken o gün ayrı bir bayram coşkusu yaşadıklarını anlatıyor ve şöyle devam ediyordu sözlerine:

“Küçüktüm, 8 yaşındaydım, bundan tam 83 yıl önceydi. Onu, Atatürk'ümüzü göreceğiz diye heyecanla sıralandık, bekliyoruz. Karşıdan yolun başında gelenleri gördük. O zamanlar görmeye pek alışık olmadığımız gayet şık hanımlar ve aralarında da Atatürk vardı. Üzerinde gri gibi bir renkte, hafif beyaz kırçıllı takım elbisesi vardı. O an kalbim kuş gibi çırpınmaya başladı. 4 arkadaşımla beraber Atatürk'e çiçek vermek için bekliyoruz. Biz ona hayran hayran bakarken yanımızdan geçti ve halkevinin önüne koydukları sandalyelere oturdular. Aradan bunca yıl geçti ama o gün benim aynı şekilde gözlerimin önünde ve hala hatırladıkça, o gün anıldıkça aynı heyecanı duyuyorum.”

Diyerek devam ederken sözlerine içinde ki o özlemi de anlatıyordu vücut dili ve devam etti: Beyaz fırfırlı elbiseli bir kız vardı aramızda, o elinde çiçekle Atatürk'ümüzün yanına gitti ve çiçeği verdi. O çiçeği veren kişi ben olsaydım dedim. Atatürk'ün elini öperken ne demişti, ben verseydim bana ne diyecekti? Bu sahneyi hep hayalimde yaşattım yıllarca.”

Ne büyük ve haklı bir mutluluktu bu onun için, bugün ondan bunları dinlemiş olmamda benim için aynı mutluluk ve heyecanı yaşamama neden oluyordu. O günleri yaşayan bir tarih vardı karşımda, saygıyla izlediğim, dinlediğim.

Devam edecek