Neredeyse her milletin, kendi sınırları dışında soydaşları vardır. Elbette, Türk milleti de sadece Türkiye’nin sınırları ile mahdut değildir. Türk milliyetçileri, “Türk” kimliğinin sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırları ile mahdut olmadığını, “Türk” adının sınırlarımızın ötesinde de yaşadığını bilir. “Ben Türk’üm ve Türk milliyetçisiyim. Türk milletine ve onun değerlerine derin bir bağlılık duyuyorum. Türk milleti büyük bir millettir. En az 5 bin yıllık maziye sahip olan Türk tarihi ve Türk dünyası gerçeği vardır.” diyen Türk milliyetçileri, dünyanın neresinde olursa olsun Türk soyundan gelen, Türkçe konuşan, Türk kültürünü yaşayan bütün insanları “Türk” olarak kabul eder. Türk milliyetçilerini aynı zamanda “Turancı” yapan düşünce, bu ortak kabul ve kanaat üzerinden gerçekleşir. Yani ortak tarih, ortak dil, ortak kültür, ortak ülkü, ortak bir gelecek tasavvuru… Bunlar Türk milliyetçilerini “Turancı” yapar.  

Kimi insanlar konforlu bir hayatın peşindedir. Yüksek bir maaş almak, daha iyi bir evde oturmak, lüks bir arabaya binmek isterler. Bunlar gayet doğal isteklerdir. Kimi insanlar da makam sahibi olmak, yetkili bir mevkide bulunmak isterler. Bunların hepsi insani arzulardır. Ancak öyle insanlar vardır ki, nefsinin arzularını çiğneyip kendisinden daha çok sevdiği Türk milletinin dertlerini, meselelerini ve geleceğini düşünür. Türk milletini kendinden çok sever, kendinden çok Türk milletini düşünür, yeri geldiğinde Türk milleti için canını feda eder. İşte biz onlara Türk milliyetçisi diyoruz. Türk milletinin dertlerine derman olmak; Türk milletini hür, müstakil ve müreffeh hale getirmek; Dünya Türklüğünü ekonomik, askerî, siyasal, sosyal ve kültürel olarak birleştirmek Türk milliyetçilerinin ülküsüdür. Biz bu ülküyü “Turan” olarak adlandırırız.

“Turancılık”, Türk milliyetçilerinin doğal ve özel kimliğidir. Türk milletini sevdiğimiz, Türk milletinin derdiyle dertlenip sevinciyle mutlu olduğumuz, Türk milletinin yükselmesini istediğimiz için Türk milliyetçisiyiz. Türkler, çok büyük bir maziye sahip olduğu için; Sibirya steplerinden Asya bozkırlarına, Avrupa içlerinden Ortadoğu’ya kadar dünyanın hemen her tarafında varlık göstermiştir. Kazakistan’dan Kıbrıs’a, Batı Trakya’dan Kerkük’e, Azerbaycan’dan Tebriz’e, Doğu Türkistan’dan Özbekistan’a, Tuna’dan Orhun’a kadar yaşayan 300 milyon Türk bizim soydaşımızdır, din kardeşimizdir. Aynı aileden olan kardeşler nasıl birbirinin mutluluğunu, sevincini, mesut olmasını istiyorsa, Türk milliyetçileri de kendileriyle aynı atadan gelen, kendileriyle aynı dili konuşan, aynı kültürü paylaşan dünyadaki bütün Türklerin sevincini kendi sevinci, hüznünü kendi hüznü bilirler. Hiçbir Türk’ün eziyet, ıstırap ve zulüm görmesini, esaret altında kalmasını, acı ve zorluk içinde olmasını istemezler. Dünyanın neresinde bir Türk varsa “kaderi kaderimiz, kederi kederimiz” diyen Türk milliyetçileri, “Turan” ülküsü etrafında kenetlenme gücü gösterir. Türk milliyetçileri, dünyadaki bütün Türklerin hür, müstakil ve müreffeh bir şekilde yaşamasını isterler.  

Türk milliyetçileri, bütün Türklerin birleşmesini, kuvvetlenmesini ve daima dayanışma içinde olmasını ister. Tek kanatla kuşun uçmayacağının bilincindedirler. Türk milliyetçileri; Türk dünyasının siyasî, askerî, iktisadî, ticarî, ilmî, sportif, sosyal ve kültürel ilişkiler ve en üst düzeyde iş birlikleri kurmasını isterler. Yani Gaspıralı İsmail Beyin “Dilde, fikirde, işte birlik!” ülküsünün nesnel ve somut şartlarda gerçekleşme zemini hazırlarlar, ortak bir gelecek tasavvuru ortaya koyarlar. Türk milliyetçileri, “Turan” denilen ortak geleceğe inanırlar; azim, güven, iman ve kararlılıkla bu ortak geleceğe omuz omuza yürürler. Türk milliyetçilerinin manevî kuvveti, kalplerindeki azim, iman ve inançtadır.   

Türk milliyetçileri “konjonktür” adı verilen siyasi, iktisadi, stratejik durum ve şartları bilirler. Bu sebeple bilgiden, bilimden ve gerçeklerin bilincinden kopmadan ülkülerini gerçekleştirmek için çalışırlar. Turana giden yolda, her Türk milliyetçisi, Türk milletini yükseltmek, kalkındırmak ve müreffeh hale getirmek için bilime değer verir. Bilim adamlarının sayısını ve niteliğini artırmayı hedeflerler. Türk milliyetçileri; Türk milletinin yükselmesi, birleşmesi ve Türk birliğinin kurulması için eğitim ve bilimin gerekliliğine inanırlar. Çağımız bilim çağıdır, bilgi çağıdır. Bilgiye, bilime hâkim olan dünyayı yönetir. Bu bakımdan her Türk milliyetçisinin eğitimli, akademik bilgi ve kültürle donanımlı olması; Türk milletinin bilimde öncü kadrolara sahip olması ve dünyaya bilgiyle, bilimle hükmetmesi demektir. “Turan” ülküsünün çağın gereklerine ve gerçeklerine uygun bir şekilde geliştirilmesi ve dünya Türklüğünü bir araya getirecek somut bir neticeye varılması için Türk milliyetçisi bilim, fikir ve kültür adamlarına büyük bir görev düşmektedir. Türk milliyetçisi bilim, fikir ve kültür adamları kendi alanında yaptıkları bilimsel çalışmalarla, akademik faaliyetlerle, uluslararası yayınlarla Türklerde “Turan” bilinci oluşturmak ve bu bilinci kamuoyunda yaygınlaştırmak, “millî bir emel” haline getirmek için gayret etmelidir. Unutmayalım ki, bu büyük ülkü; yürek, inanç ve azimle birlikte eğitim, bilgi ve bilim de ister.    

Türk milliyetçilerinin kutlu bir ülküsü var: Turan. Bu ülkü, Türk milletinin Kızıl Elmasıdır. Bu ülkü, Dünyadaki bütün Türkleri, aynı çatı altında maddî-manevî en yüksek kuvvet ve kudret derecesine kavuşturmaktır. Bu ülkü, Dünya Türklüğünün istiklali, refahı, kalkınması ve yükselişidir. Böyle bir ülkü, Türk milliyetçilerinin çalışmaları, fedakârlıkları ve yiğitlikleri ile bir gün mutlaka hakikat olacaktır. Yazımı “Türkçülüğün Esasları” ile Türk milliyetçiliğinin ilke ve prensiplerini ortaya koyan büyük fikir adamı Ziya Gökalp’ın mısralarıyla bitireyim:

Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan
Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan!