Türk Hakanlığı (Karahanlılar) hükümdarı Satuk Buğra Han, 946 yılında çok ciddi bir karar alarak Müslüman olmuştur. Böylece Türk Hakanlığı, Türkistan coğrafyasında geniş bir alanda hâkimiyet kurmuş ve İslam’ın Türkler arasında yayılmasında çok önemli bir rol oynamıştır. Türkler kısa süre içinde Türk-İslam medeniyetine uyum sağlamışlar ve bu medeniyetin büyük mütefekkirlerini, şairlerini, âlimlerini yetiştirmişlerdir. Bunlardan biri Kâşgarlı Mahmud, diğeri Yusuf Has Hâcib’dir. Türk Hakanlığı döneminden kalan iki önemli şaheserin sahibi de onlardır. Bu şaheserler; Türk dili, Türk tarihi ve kültürü, Türk edebiyatı ve Türk siyasî düşüncesi açısından büyük bir öneme sahiptir. Bunlar Kâşgarlı Mahmud’un 1072-1077 yılları arasında yazdığı Dîvânu Lügati’t-Türk ve Yusuf Has Hâcib’in 1069-1070 yılları arasında kaleme aldığı Kutadgu Bilig’dir.
Yusuf, bugünkü Kırgızistan sınırları içinde yer alan Balasagun’da (Kuzordu) soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş; ilim, irfan, erdem, ahlak ve iman ile yetişmiş; 6645 beyitten müteşekkil Kutadgu Bilig’i on sekiz ayda Balasagun’da tekmil edip 1070 yılında Türk Hakanlığının hakanı Süleyman Arslan Hakan Oğlu Tavgaç Uluğ Buğra Han’a takdim etmiştir. Hükümdar, Yusuf’un kalemindeki kudreti, üstün zekâsını takdir ve taltif etmiş, onu yanına alarak “Has Hâcib” unvanını vermiştir. Bundan dolayı Balasagunlu Yusuf’un “Yusuf Has Hâcib” olarak tanınmıştır. Türk Hakanlığında Hâcib, hükümdar ile milletin ilişkisini düzenleyen, egemenlik ilişkilerinde strateji belirleyen üst düzey devlet görevlisidir. Has Hâcib, devlet teşkilatı içinde vezirden sonraki en yüksek makam sahibidir.
Kutadgu Bilig’in adı yerli ve yabancı kaynaklarda şimdiye kadar “Mutluluk veren bilgi” şeklinde çevrilmiş, eserin adı “Mutluluk veren bilgi” tercümesiyle yaygınlık kazanmıştır. Ancak eserdeki “kut” kavramının, “mutluluk” anlamından ziyade; Orhun Anıtları, Oğuz Kağan Destanı, Dîvânu Lügati’t-Türk gibi edebî ve tarihî kaynaklarla değerlendirildiğinde “devlet, iktidar, idare gücü” gibi birincil anlamlarla kullanılması ve Kutadgu Bilig’in “Devlet yönetimi bilgisi” ya da “Siyasî idare bilgisi” anlamında çevrilmesi, eserin ruhuna ve yazılma amacına daha uygun olacaktır. Eserin adıyla ilgili dikkat çekici noktalardan biri ise Yusuf Has Hâcib’in siyaset bilimini “Kutadgu Bilig” olarak adlandırmasıdır. Yukarıda bahsettiğim gibi “kut”, “devlet, iktidar, idare gücü” gibi anlamındadır ancak “mutluluk, talih, rahmet, bereket” gibi ikincil anlamları da vardır. Dolayısıyla Yusuf Has Hâcib’e göre siyaset, bir taraftan “güç, kuvvet, iktidar” demekken diğer yandan “mutluluk, merhamet, bolluk” demektir. Yusuf Has Hâcib, eserin adı konusunda bir beyitte şöyle yazmıştır:
kitâb atı urdum kutadğu bilig Kitap adı verdim Kutadgu Bilig’i
kutadsu okığlıka tutsu elig Kutlu olsun, okuyanın tutsun elini (b.350)
Yani Yusuf Has Hâcib bu konuda “Ben kitabın adını Kutadgu Bilig koydum, okuyanı mutlu etsin ve ona rehberlik etsin” demiş, teferruatlı bir bilgi vermemiştir.
Kutadgu Bilig, Türkçe kaleme alınan ilk siyasetnamedir. İslamî Türk Edebiyatının da ilk eseridir. Satuk Buğra Han’ın İslam’ı kabulünden 124 yıl sonra yazılmıştır. Yani eser yazıldığında Türklerin İslam medeniyetine girmesinin üzerinden bir asırdan fazla zaman geçmişti. Kutadgu Bilig Türk folklor unsurları, atasözleri, deyimler, alkışlar, kargışlar, eski Türk büyüklerinin vecizeleri ile doludur ancak eseri Türk siyaset ve devlet felsefesi açısından değerlendirdiğimizde kendi çağını aşan siyaset ve devlet anlayışına sahip olduğunu; egemenlik ilişkileri bağlamında koruyucu, merhametli, adaletli, töreli bir devlet modeli ve toplumsal kuram inşa edildiğini görmekteyiz. Türklerin siyaset felsefelerini, devlet ile millet arasındaki ilişkileri, liderin milletine karşı sorumluluk ve yetkilerini, milletin de devlete karşı hak, görev ve sorumluluklarını, siyasetçi ve bürokratların taşıması gereken nitelikleri de bu büyük eserde okumaktayız. Yusuf Has Hâcib’in idealize ettiği devlet modelinde acımasız, zorba bir devlet anlayışı yoktur, milletin hakkını gözeten ve koruyan, hukuku esas alan bir anlayış vardır. Ancak milletin hak ve hukuku olduğu kadar görev ve sorumlulukları da bulunur. Hükümdar Kün Togdı’nın adaleti, vezirin oğlu Ögdülmiş’in aklı temsil etmesi, eserde sıkça akıl, bilgi, erdem ve adalet kavramlarının üzerinde durulması da önemlidir. Bu, devletin adalet, bilgi, akıl, erdem, hukuk gibi esaslar üzerine inşa edilmesi gerektiğini gösterir. Eser sadece ahlak dersi veren, vaaz ve nasihatlerle dolu kuru bir didaktik kitap değil, insan ve cemiyet hayatının manasını, gayesini ve istikametini tahlil eden, ferdin cemiyet ve devlet içindeki sorumluluklarını ve görevlerini tayin eden önemli bir idealist felsefeyi de muhtevasında barındırır. Eserin tiyatral yapısına uygun olarak devam eden karşılıklı soru ve cevaplar “ideal devlet-ideal toplum-ideal insan” modelini ortaya koyar. Hiç şüphe yok ki, Yusuf Has Hâcib Kutadgu Bilig’i Türk milletine ve Türk Hakanlığına karşı samimi bir sorumluluk duygusu ve misyonuyla yazmış, yeni bir din ve medeniyete geçmiş Türk milletine, yeni bir ülkü, yeni bir nizam ve yeni bir bakış açısı geliştirmiş, millî kadere yeni bir istikamet göstermiştir.
Kutadgu Bilig’in yazıldığı döneme kadar siyasetnamelerin çoğunluğu İran coğrafyasını esas alan Fars siyaset geleneği ile İslamî kültür dünyası sentezlenmiş örneklerinden teşekkül ediyordu. Ancak Kutadgu Bilig hem şekli hem muhtevası hem de üslubu açısından diğerlerinden farklı ve özgün bir eserdir. Şüphesiz, Yusuf Has Hâcib imanlı bir Müslüman’dır. Eserde de, yeni kabul edilmiş İslam dininin ve medeniyetinin heyecanı ve şuuru vardır. Bununla birlikte eserin ruhu ve felsefesi Türk düşünce sistemi üzerine bina edilmiş, Kutadgu Bilig yeni bir din ve medeniyet dairesinde binlerce yıllık Türk tarihi ve kültürünün önemli bir kilometre taşı olmuştur.
Kutadgu Bilig, aruzun feûlün feûlün feûlün feûl ölçüsünde yazılmıştır. Eserdeki bazı beyitler 6+5=11’li hece ölçüsüne tekabül etmektedir. Yani Kutadgu Bilig’deki birçok beyitte bir taraftan aruz ölçüsünün diğer taraftan hece ölçüsünün ahengini hissedebilirsiniz. Bu sebeple bazı bilim adamları eserin vezni konusunda tartışmışlar, kimileri eserin aruz ölçüsüyle kimileri de hece ölçüsüyle yazıldığını savunmuşlardır. Ancak burada Yusuf Has Hâcib’in kıvrak zekâsı ve ince düşüncesi vardır. Yusuf Has Hâcib, İslamî edebiyatın temel nazım sistemi olan ancak Türk edebiyatının yeni tanıştığı aruz veznine millî bir nitelik kazandırmıştır. Kutadgu Bilig, muhtevası ve kurgusuyla da büyük bir öneme sahiptir. Yusuf Has Hâcib, çağını ve çevresini aşan bir muhteva ve üslupla eserini yazmış; hükümdar, vezir, vezirin oğlu ve bir derviş arasında sürüp giden akıcı konuşmalar, diyaloglar, tartışmalar, tahkiye, hikmet, canlı tasvirler ve gerçekçi sahneler ile mükemmel bir üslup meydana getirmiştir.
Kutadgu Bilig’in alegorik şekilde kaleme alınmış olması, eserin kurgusuna manzum bir tiyatro havası katmıştır. Kutadgu Bilig, bugün bile tiyatro şeklinde sahnelenebilecek özellikte bir eserdir. O halde Kutadgu Bilig, hikâye ve tiyatro tarzının birbirini tamamladığı, alegorik, manzum bir mesnevidir. Kutadgu Bilig’den önce yazılan ne Arap ne Fars siyasetnamelerinde böyle bir kurgu, böyle bir üslup yoktur. Dolayısıyla Kutadgu Bilig’i kendine has, özgün kılan en temel unsur eserin kurgusudur.
Yusuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig’in muhtevasını temsilî (alegorik) bir tarzda düzenlemiş, eseri dört sembol üzerine kurgulamıştır. Hükümdar Kün Togdı (Gündoğdu), vezir Ay Toldı (Aydoldu), vezirin oğlu Ögdülmiş (Övdürülmüş), derviş Odgurmış (Uyandırmış)’tır. Kün Togdı “adalet”i yani “doğru kanun”u, Ay Toldı “kut”u yani “mutluluk”u, Ögdülmiş “akıl”ı, Odgurmış “akıbet”i yani “hayatın sonu”nu temsil eder. Balasagunlu Yusuf, kendisini Kutadgu Bilig’in başkahramanlarından Ay Toldı ile sembolize ettiğini söyleyebiliriz. Eserde bilge ve mahir kişiliğiyle öne çıkan Ay Toldı başka bir şehirde yaşarken Hakana hizmet etmek için Hakanın bulunduğu şehre gider ve Hükümdar Kün Togdı’nın hizmetine girer. Yusuf da, Ay Toldı gibi Balasagun’da yetişmiş, daha sonra Kâşgar’a giderek Tavgaç Uluğ Buğra Han’ın hizmetine girmiştir. Kutadgu Bilig’deki manzum hikâye şu şekildedir: Dünyaya hâkim olan, halkını zenginleştiren, devletini ilerleten ancak bir gün yalnızlıktan bunalan; akıllı, bilgili ve işten anlayan bir yardımcı arayan hükümdar Kün Togdı; buna karşılık yiğit, akıllı, bilgili ve erdemli Ay Toldı. Bulunduğu yerde boş durduğunu düşünen Ay Toldı, Hakanın huzuruna çıkıp hizmet etmek istediğini söyler ve Hakanın hizmetine girer. Ona “sana gelmek için uzun yol yürüdüm, dileğime bugün erdim, arzuma kavuştum” diyerek duygu ve düşünceleri anlattı. Ay Toldı bir gün çaresiz bir hastalığa yakalanır. Hakana bir mektup yazarak oğlu Ögdülmiş’i ona emanet eder. Ay Toldı’nın ölümünden sonra Kün Togdı, Ögdülmiş’e “atan öldüyse ben atayım sana” diyerek ona babalık yapar ve hizmetine alır. Ögdülmiş babasının öğütlerini unutmaz, doğru yoldan ayrılmaz. Hakan, Ögdülmiş’i türlü şekillerle sınar, her işini inceler ancak onun tüm işlerinde doğruluk bulur. Ögdülmiş, Hakan’a vezirlik, beylik, kumandanlık, ulu hâciblik, elçilik vb. makamların nasıl vasıfta olması gerektiğini uzun uzun anlatır. Hakan, Ögdülmiş’e çok geniş yetkiler verir. Bir gün Hakan Ögdülmiş’e “atandan bana bir tek sen kaldın, senin gibi biri daha olsaydı” diyerek Ögdülmiş’ten kendisi gibi bir kişi daha bulmasını ister. O da münzevi bir hayat süren akrabası Odgurmış’ı tavsiye eder. Hükümdar defalarca mektupla ve Ögdülmiş vasıtasıyla Odgurmış’ı davet eder ancak Odgurmış “yalnızlığımın bana zararı yok” diyerek inzivadan ayrılıp devlet işine girmek istemez. Sonunda ikna olur ve Hakan’la uzun uzun konuşarak öğüt verir ve tekrar münzevi hayatına döner. Bir gün Ögdülmiş, Odgurmış’ın müridi olan Kumaru’dan Odgurmış’ın öldüğünü öğrenir ve onun yasını tutar. Hikâye, Ögdülmiş’in işini doğrulukla yapmaya devam ettiğini, mutluluğunu günden güne artırdığını ve dünyayı düzenlediğini anlatan beyitlerle biter.
Yusuf Has Hâcib, 192. beyitte“tilekim söz erdi ay bilge/kedin keldeçike özüm sözlegü” (dileğim söz söylemek ey bilge/benden sonra geleceklere) diyerek eserinin gelecek nesiller tarafından anlaşılmasını dilemiştir. Kutadgu Bilig’in büyük bir siyaset kitabı olmasının sırrı Yusuf Has Hâcib’in 11. yüzyıldan geleceğe yönelik bakış açısında saklıdır. Yüzlerce bilim adamı ve araştırmacı Kutadgu Bilig üzerinde edebî, dinî, siyasî, hukukî, felsefî ve içtimai yönden kıymetli araştırmalar ve akademik çalışmalar yapmış, Yusuf Has Hâcib’in sözlerini anlamaya ve anlatmaya çalışmış, Kutadgu Bilig’in sırrına vâkıf olmak istemiştir. Ben de Yusuf Has Hâcib’in dileğini dileğim bilip Kutadgu Bilig’deki Türk adalet anlayışını incelemeye ve tahlil etmeye çalıştım.
Türk hükümdarlarına yüklenen ilk görev, iyi kanunlar yapmak ve bu kanunları adil bir şekilde uygulamaktır. Hükümdar adil olmalı, doğru töreyi kurmalıdır. Milleti, töre hükümleri gereğince ve adaletle idare etmekle sorumludur. Töre, adaletin temelidir. Kutadgu Bilig’de hükümdar olan Kün Togdı adaleti temsil etmektedir. Hükümdar devleti idare ederken töreden ayrılmamalı, adaletsizliğe ve zorbalığa başvurmamalıdır. Çünkü zorbalık ateş gibidir, yakıcıdır. Ancak töre yani adalet su gibidir; ulaştığı, dokunduğu yerde nimetler ortaya çıkar:
Adaletli ol, buna çabala, zorbalık yapma törü kıl katığlan yulup kılma küç
Allah’a kul ol, yüz sür onun kapısına tapuğ kıl bayatka anır kapğı kuç (b.1451)
Yanan ateştir zorbalık, yaklaşan yanar köyer ot-turur küç yağusa küyer
Töre sudur, akarsa nimet yetişir törü suw-turur aksa ni‘met öner (b.2032)
Adalet kılıçla sağlanmaz. Kılıç ancak düşmanla savaşırken işe yarar. Milleti ve devleti düzenleyen, ilerleten ve yükselten töredir. Bir başka ifadeyle düşmanı kılıçla yenebilirsin ama milleti ve devleti ancak töreyle düzenleyip yönetebilirsin:
Kılıç vurur, biçer düşmanın boynunu kılıç ursa bıçsa yağı boynını
Töredir düzelten ilini, halkını törü birle tüzse éli bodnını (b.286)
Bir devleti ayakta tutan, onun kilidi olan adalet ve ihtiyattır. Devletin bekası doğru bir töreyle sağlanır. Hükümdar adaletli olmalı, adil davranmalı, töreye uymalıdır. Bir taraftan da ileriyi düşünüp ölçülü hareket etmeli, yanlış ve hatadan sakınmayı bilmelidir. Hükümdar güçlü bir yönetim istiyorsa bunun ilk şartı adil olmak, doğru töreyi uygulamak ve halkın problemleriyle ilgilenip çözüm üretmektir:
Bir devletin bağı iki şeyden ibarettir iki neñ tuıur ilke bağı beki
Biri ihtiyat biri adalettir biri saklık ol bir törü él köki (b.2015)
Töreyi doğruluk üzerine kıladur könilik öze sen turu kıl törü
Töreyle beylik ayakta durur törü birle beglik-turur ol örü (b.5285)
Kendine kalıcı bir beylik istiyorsan eğer özüñ meñü beglik tilese tuçı
Adil ol ve halkın güçlüğünü gider törü kıl bodundın kötürgil küçi (b.1435)
Doğru ol, doğrulukla yap töreyi köni bol könilik öze kıl törü
Beyliğinin ömrü uzun olur bundan ötür uzun turğa beglik adakın örü (b.5170)
Hükümdar devletin başıdır. Milleti idare ederken şahsî duygu ve düşünceleriyle değil, kanunlarla hareket etmelidir. Aşağıdaki beyitte gördüğümüz gibi Türk devlet anlayışında hükümdarların, vezirlerin, müşavirlerin değil, hukukun üstünlüğü vardır. Hükümdarın üzerinde töre vardır. Hükümdar doğru bir töreyle, doğru bir yönetim kurmak zorundadır. Tanrı hükümdarı adaleti tesis etmesi vse doğruluğu hâkim kılması için hâkim kılmıştır. Adalet Tanrı emridir. İdarî sistemde emrivaki bir anlayış değil, adaleti esas alan ve buna göre ilerleyen bir düzen hâkimdir:
Devletin başına geçen kimse kimiñ devleti baş kötürse örü
Halkı yönetmeli iyi töreyle kamuğ edgü kılğu bodunka törü (b.545)
Kendisi töreye göre hizmet vermeli törüçe yorısa tapuğ kılsa öz
Girip çıkarken gözünü yerde tutmalı kirürde çıkarda köni tutsa köz (b.2869)
Doğruluk için Allah buraya dikti seni könilik üçün teñri tikti séni
Doğru ol, doğrulukla yaşa haydi köni bol könilik öze tur kanı (b.5195)
Türk hâkimiyet mefkûresine göre devletin başı olan hükümdarın kendine has görevleri ve sorumlulukları vardır. Bu anlayış doğrultusunda Yusuf Has Hacib Kutadgu Bilig’de Kün Togdı’ya “köni törü” yani adil kanun sıfatını vermekle, hâkimiyetin ancak doğruluk ve özellikle adil kanun ile mümkün olabileceğini göstermişti. Kutadgu Bilig’e göre kanunlar ne kadar iyi yapılır, doğru uygulanırsa devlet o kadar güçlü olur:
Ey kanun koyucu, iyi yasa yap törü edgü ur ay törü bérgüçi
Kötü kanun yapan, daha hayattayken ölmüştür turu öldi isiz törü urğuçı (b.1458)
Halka dosdoğru uygula yasayı ki törü tüz yorıtğıl bodunka köni
Günün iyi olsun kıyamet günü künüñ edgü bolğay könilik küni (b.1374)
Doğruluk törenin esasıdır. Hükümdar doğru töre kurmakla görevlidir. Herkese adil davranmalı, insanları adalet karşısında ayırmamalı, haksızlık yapanları cezalandırmalı ve mazlumlara hakkını vermelidir. Hükümdar asla adaleti geciktirmemelidir. Töre huzur demektir, töre milletin refahı ve kalkınması demektir, töre nizam ve güven demektir. Hükümdarın adı ve şahsiyeti, töre ile belirlenir. Devleti en iyi şekilde yönetme çabası töre ile ifade edilir. Doğru töre yapan ve ülkesini doğru töreyle yöneten hükümdarın adı ve şahsiyeti her yerde duyulur, mazlumlar ve masumlar ona dua eder. Hükümdar ülkesini ve milletini doğru töreyle yönetirse devleti büyür, milleti kalkınır. Esenlik, huzur, memnuniyet ve emniyet doğru töreyle birlikte gelir:
Töre kur halka huzur, bulsunlar törü bér bodunka erej kılsunı
Sana da iyi duacı olsunlar saña edgü birle du‘â bolsunı (b.5491)
Dünya huzur buldu, töre kuruldu ajun inçke tegdi tüzüldi törü
Doğru töreyle hakanın adı duyuldu törü birle atın kopurdı örü (b.103)
Hangi bey ile doğru töre verirse kayu beg törü bérse élde köni
İli ilerler ve günü parlar ilin itti kodtı yaruttı küni (b.2017)
Eminlik ve töre ülkeye huzur getirir imînlik törü ilke inçlik-turur
Hakan ve halk senden memnun olur ilig bodnı séndin sewinçlig-turur (b.5734)
Kutadgu Bilig’de çağını aşan hukuk kuralları vardır. Bunlardan birisi de “hukuk önünde eşitlik ilkesi”dir. Adalet doğruluk üzerine kuruludur. Adaletin esasında zengin-fakir, yabancı-akraba gibi ayrımlar yapılmaz. Yapılırsa adalet olmaz. Halka karşı adaletli davranmak en büyük erdemdir. Kutadgu Bilig’de açık bir şekilde hukuk önünde herkesin eşit olduğu vurgulanmıştır:
Doğruluk üzerine keserim ben işi könilik özele keser-men işig
Ayırmam ben bey ya da kul diye kişiyi adırmaz-men begsig ya kulsığ kişig (b.809)
Gerek oğlum olsun, yakın ya da yabancı kerek oğlum erse yakın ya yağuk
Gerek yolcu olsun, konup geçici kerek barkın erse keçigli konuk (b.817)
Yasada ikisi de bana birdir törüde ikigü maña bir sanı
Karar verirken farklı değildir keserde adın bulmağay ol méni (b.818)
Bütün erdemi herkesten üstün olmalı kamuğ erdemi bolsa erde örü
Halka karşı adaletli davranmalı bodunka bérür bolsa edgü törü (b.2171)
Kutadgu Bilig’deki devlet modeli, sosyal bir hukuk devletidir. Sosyal devlet, halkının temel ihtiyaçlarını karşılayarak müreffeh ve huzurlu bir hayat yaşamasını sağlayan devlet demektir. Kutadgu Bilig sosyal bir devlette olması gereken fakir, dul ve yetimlerin himaye edilmesi, zor durumda bulunan kişilere devletin şefkat elini uzatması ve o insanların ihtiyaçlarının karşılanması gibi konuları ihtiva eder. Hükümdara, ülkesinde bir kişinin gece aç yatsa Tanrının hesap soracağı uyarısında bulunulmuştur. Yani milleti doyurmak Tanrı buyruğu olarak görülmüştür. Orhun Anıtlarında “Çıplakları giydirmek, açları doyurmak”, Dede Korkut’un Dirse Han Oğlu Boğaç Han Destanında “Açları doyurmak, çıplakları donatmak” şeklinde yer alan sosyal devlet bilinci Kutadgu Bilig’de de görülmektedir:
Fakir, dul, yetimi gör, kolla çığay tul yetîmig baka tur körü
Bunları gözetirsen tam olur töre bularığ küdezse bolur çın törü (b.5302)
Hacib alçak gönüllü ve çok akıllı ögi ked kerek köñli alçak amul
Yoksul, dul ve yetime gönülden bağlı olmalı çığay tul yetîmke bağırsak köñül (b.2473)
Halka yararlı ol, düşkünlere yara bodunka tusulğıl muñıña yara
Yakınlık göster, bağrını aç akrabana kadaşka bağır bér yakınlık ula (b.3237)
Ey hükümdar güneş gibi parla yaşık teg yaruğıl ay ilçi bügü
Halk senin sayende bol yiyecek ve içecek bulsun bodun bulsu séndin kör içgü yégü (b.5359)
İlinde biri gece kalırsa aç iliñde biregü kéçe kalsa aç
Onu senden sorar Allah, gözünü aç anı séndin aytur bayat közni aç (b.5165)
Orhun Anıtlarında yer alan “Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti ilini, töreni kim bozabilecekti?” ifadesine benzer şekilde Kutadgu Bilig’de doğru töre “göğün direği” olarak tasvir edilmiştir. Töre bozulursa, töresiz kalınırsa gök yerinde durmaz. Dolayısıyla devletin temeli adalettir, töredir. Töre devletin düzeni, kuruluş kodu, beka meselesi ve idare gücüdür. Devlet töresiz yani hukuksuz olamaz. Devletin başı olan hükümdar ise töreye bağlıdır. Ülkesini töreye göre yönetir, töre mucibince hükmeder. Töresiz kişiler ise devlete, millete ve ülkeye zarar verir:
bu kök tirgüki ol könilik törü Bu göğün direğidir doğruluğa dayanan töre
törü artasa kök turumaz örü Töre bozulursa çok duramaz yerinde (b.3463)
törüsüzlük ol bu törüçe yorı Töresizliktir bu, yürü töreye göre
törüsüz kişiler kişike korı Töresiz kişiler zarar verir başka kişilere (b.4603)
Kutadgu Bilig, Türk Kültürünün bir şaheseri olarak İslamî dönem Türk toplum hayatına, devlet anlayışı ve yönetim tarzına, siyaset telakkilerine ışık tutan bir eserdir. Kutadgu Bilig’de “adalet” kavramı “Törü” (Töre) ile ifade edilmiştir. Eserin muhtevasında yer alan manzum hikâyede hükümdar Kün Togdı, “köni törü”yü yani doğru kanunu temsil eder. Kutadgu Bilig’deki Türk adalet anlayışında hukukun üstünlüğü, sosyal devlet anlayışı, hukuk önünde eşitlik, adil yönetim gibi çağını aşan prensipler mevcuttur. Bin yıl ötesinden ifade edilen bu prensipler, Türk hukuk tarihinin ne kadar köklü, ne kadar kadim olduğunu gözler önüne sermekte Türk milletinin adalet anlayışı hakkında çok değerli bilgiler vermektedir.