Sıfırın altında eksilere inen karlı hava şartlarında, sıcak kaloriferli evlerde ya da soba başında, yemeğimiz masamızda, uykumuz geldi, sıcak yatağımız diğer odada.

Rahatız, iyiyiz çok şükür ya da küçük sorunlar içinde debelenmekteyiz.

Kendimiz için büyük belki de o surun ama şöyle bir düşünerek etrafımıza baktığımızda.

Sızlanmamak gerek, biz iyiyiz, yine de iyiyiz!

Askerlerimizin terör örgütüne karşı verdiği mücadeleyi, içinde bulunduğu şartları gözler önüne seren görüntü ve yazılanlardan sonra.

Evet, biz iyiyiz.

Biliyor ve az çok tahmin ediyoruz ama işte ne kadarını?

Orada mıyız, yanlarında mıyız?

Hayır!

Ekranda gördüklerimiz bize ne kadar yansıyorsa, o kadarını görüyor ve yaşıyoruz.

Karlı, tipili, soğuk, ıslak kış şartlarında, aç açık, uykusuz bir mücadelenin içindeler.

Biz evlerimizde rahat rahat otururken, onlar kötü ortam içinde.

Vatan için kanla, canla ödenen bir mücadelede.

Nasıl zor şartlarda, nasıl bir çile içindeler değil mi?

Biz, size minnettarız!

Daha yaşları ne kadar genç, daha hayatın ne kadar başındalar oysa.

Ama yaşlarına inat kocaman yürekleri ve inançlarıyla Yaralanırsak gazi, şehit olursak peygamberimize komşuyuz” diyerek oradalar.

Yine o gencecik yaşlarında, sarılıp al bayrağa geliyorlar dizi dizi, girmek için kara toprağa.

Hala şu şunu dedi, bu bunu dedi söylemleri ise dillerde.

Hala gözümüzü kapatıp tüm bunlara, didişmeler yaşıyoruz kendi aramızda, içimizde.

Kurşun, mermi, bomba yağmurunun altında onlar mücadele verirken, biz hala dönüp bakamıyoruz kendimize, bu vatan için ne yapıyoruz diye!

Ya o topraklarda yaşayanlar, düne kadar onlarda sıcacık yuvalarında, büyük sandıkları küçük sorunlarıyla baş başa yaşamaktaydılar. Taa ki birileri yerlerinden, yurtlarından edinceye kadar.

Yarının ne olacağı belli değil, yarının ne getireceği belli değil bize de!

İçimizde, aramızda didişmenin ne yeri, ne de zamanı…

Sevgi ve saygılarımla…

Fatma Marmara