İzmir'den Bolu'ya ilk geldiğimizde kardeşim ve ailesiyle birlikte Elmalık sınırları içinde, Yumrukaya'nın karşı tarafından bir yol ayrımına saptık. Tırmanarak döne döne çıkılan tali yolda ilerledik. Takip ettiğiniz bu yolun bizi muhteşem bir atmosferin içine doğru sürüklediğini oraya girince fark ettik.

Tahta çitlerden yapılmış kapıdan girdiğimizde, ortadan akan derenin, bülbüllerin ve kuşların sesleri eşliğinde ilerlerken, ağaçların da birbirine sarmaş dolaş sarılmış haliyle karşılaştık. Ayrı köklerden çıkıp da birbirine dolanıp, tek bir gövde oluşturmuşlar. Birlikteliğin gücünü ve güzelliğini göstermek istercesine bir sarılıştı bu adeta. İşte bundan olsa gerek ki her biri farklı şekiller almıştı. Burada yatan Tokad'i Hayrettin Hz. ve yanındakilerle daha da derinleşiyordu insanın ruhunda ki duygularla, içinde bulunduğu bu manevi atmosfer.

Daha sonraları fırsat buldukça gittiğimiz yerlerden biri haline geldi burası. Zaman içinde yapılan değişikliklerle daha da bir farklılaştı buranın düzeni ve görüntüsü. Derede kayalarla şelaleler oluşturuldu. Ahşaptan merdivenler, tırabzanlar, köprülerle geçitler yapılarak güzel bir dekorasyon sağlandı. Önceden piknik bu alan içinde yapılmıyordu. Şimdi uygun masalar ve çardaklar yapmışlar ama bizim insanlarımız oralarla sınırlı kalmamış tabi.

Yine bir gidişimizde şelale ve derenin fotoğraflarını çekmek istedim. Ne mümkün, yere kilim sermiş oturmuşlar, piknik bitmiş, çekirdek çitliyorlar ve her taraf çekirdek kabuğu içinde. Kadraja almamak için uğraşsam da nafile her açıdan takılıyordu. Orada piknik için alanlar belirlenmiş, masalar konulmuş ama bir kere yer verdin mi yayılmak âdetimiz sanki.

O eski manevi atmosferde, huşu içinde, bülbül sesleri eşliğinde dolaşmak kendi öz benliğini dinlemek, ruhunla hesaplaşmak için uygun bir yer olan burası, şimdilerde farklı bir piknik alanına dönmüş. O huzuru bulmakta zorlanıyor insan, gözüne takılan böyle görüntü kirliliğinden dolayı.

Gelen misafirlere, halka yemek vermek için geniş bir mekânda hizmet sunulmuş, bu çok güzel. İşte böyle olmalı insanların huzur bulmak istediği yerler. Yemek yenilen, piknik yapılan alanlar ayrıştırılmalı.

Bu alana girmeden önce, dışarıda yöresel ürünlerin, hediyelik eşyaların, el emeklerinin satışa sunulduğu alışveriş yapabileceğiniz, çay içebileceğiniz, bir şeyler atıştırabileceğiniz dükkânlar yapılmış. Ama o dükkânlarında içleri boş.

Neden? Sorusu yönetildiğinde, girişe yakın olmak istedik deniliyor. Aslında arada ki mesafe 10- 15 bilemedin 20 metre. Geçtiğimiz kış bu dükkânlardan bir kısmının yanmış olduğunu gördüm, büyük bir üzüntü duyduk.

Burada yatan Peygamberimiz (s.a.s.) den itibaren devam eden, manevi halifeler zincirinin 28. Halkasını teşkil eden, Tokad'i Hayrettin Hz. (1430- 1535) ve yanındakiler de aynı manevi, ruhani havayı solumuş, yaşamış; talebelerine ve halka aktarmış. Yine Sultan II. Beyazıt ile derin dostluğu ve birlikte halvete girdikleri, ayrıca Sümbül Efendi dergâhında irşad hizmetlerini on yıla yakın bir süre sürdürdüğü de yazılı kaynaklarda belirtilmektedir.

Sevgi ve saygılarımla…

Fatma Marmara