Bizi biz yapan tek şey sahip olduğumuz değerler. Hani kızınca deriz ya; “Eşeklik etme.”

“Oku, eşek olma baban gibi.” Ne çok kullanırız, örnek verirken, bir şeyi vurgularken “eşek” lafını..

Halbuki bir eşek kadar olamayanlar da var bu hayatta!

Gelin sizinle bu hafta bir hikaye paylaşayım..

60’lı yıllarda İstanbul Eyüp’te yaşayan tanıdık bir ailenin 7 çocuğu varmış, bir de eşekleri! Baba okuma yazması olmayan fakir bir çiftçi. Köpek beslemiyorlarmış çünkü köpeğe verecekleri her şeyi insan da yiyebileceği için, köpek beslemek onlar için bir lüks adeta! Tabi eşek önemli, ailenin parçası.. Her işlerini görüyorlar vs.

Eşek bu aileye 12 yıl hizmet etmiş, tabi yaşlanmış ve bir gün; ailenin büyük oğlu babasına demiş ki; “Baba eşek kör bak sağa sola yalpalıyor yaşlandı da, gel biz bunu vuralım veya gidelim bırakalım bir yere, orda ölsün gitsin.” Babası da “Gece düşüneyim, yarın size cevap vericem.” demiş.

Sabah olmuş, babanın cevabını bekleyen oğlu hiç de ummadığı bir cevapla karşılaşmış: “Sizin kemiğinizin üzerindeki ette bu eşeğin çok hakkı var. Onu bugünden itibaren emekli ediyorum, bundan sonra biz ona hizmet edicez.” demiş.

Oğlan yinelemiş sözünü; “Baba eşek kör, kör!”.. Baba sinirlenmiş ve demiş ki; “Oğlum! Ben kör olsam beni de mi tek başıma ölüme terk edeceksiniz?”.

Sessizlik…

O günden sonra 2 yıl boyunca eşeğe bakmışlar. Yemini verişler, gezdirmişler vs. Mahalle halkı da durumun farkında..

Eşek ölene kadar sahibi olan babanın sıklıkla dertleştiğini görenler olmuş çevrede, dermiş ki eşekle dertleşirken; “Benim sırtımdaki bütün çuvallar yani yükler senin de sırtından geçti. Aynı yükü yüklendik seninle.” diyerek ağlarmış, “sen de bizim bir parçamızdın, ailenin bir ferdi gibiydin” demenin bir başka yolu.. Vefa başka bir şey tabi.

Derken eşek 2. yılın sonunda ölmüş, eşeği defnetmişler. Eşeğin sahibi ölene kadar her gün aksatmadan ziyaret etmiş mezarını..

Çocuklardan biri yıllar sonra hakim olmuş ve gelip ilk olarak eşeğin mezarı başında babasına atıfta bulunmuş ve demiş ki; “Senin sahibin adaletli bir insandı ben de adaletli bir hakim olacağım.” demiş. İşte bu; yaşayan değerdir.

Aradan epey bir zaman geçmiş, bu dedenin torunu yani hakimin oğlunun oğlu gelip babasına; “Baba ben bugün sınavda sorulardan birini yapamadım ama yanımdakinden kopya da çekmedim.” demiş.

İsteseydi rahatlıkla çekerdi öyle değil mi? Ancak armut dibine düşer. Eğer bir değer yaşıyorsa, daha doğrusu yaşatılıyorsa, o mutlaka nesilden nesile geçer. Ve bizlerin çocuklarımıza bırakacağımız en büyük değer de her şeye rağmen insan olmak ve insan kalabilmektir.

Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu’na saygılarımla..