Toplum içerisinde her bir bireyin kendine ait yaraları var.
İstismara uğramış, aldatılmış, aşağılanmış o kadar çok birey var ki!
Maddi ve manevi açıdan derinden etkilenmiş bireyler sağlıklı ilişkiler kurmak, huzur içinde yaşamak ve kendiyle barışık olmak konusunda zorlanıyor.
Peki doğumundan itibaren etkilendiği şeyleri bireyin affetmesi, unutması mümkün müdür?
Gelin bunu bir hikayeyle anlatmaya çalışalım..
İki filozof birlikte çıktıkları bir yolculuk sırasında bir nehrin kenarına ulaşırlar. Karşıya geçmeleri gerekmektedir. Tam o sırada karşıya geçmeye çalışan bir kadın olduğunu fark ederler. Kadın kendilerinden yardım ister ancak filozofların dini inancı gereği bir kadına dokunması yasaktır. Filozoflardan biri; “Biz bizden yardım isteyenleri geri çeviremeyiz.” der ve kadını sırtına alarak karşıya geçirir. Ve yola devam ederler. Diğer filozof yapılanı bir türlü hazmedemez ve “Nasıl dinimize aykırı davranır.” diye kadına yardım eden arkadaşını suçlar. Öfkelidir. Akşam kamp kurdukları sırada öfkesini kusar. Kadına yardım eden filozof ise gülümseyerek; “Sevgili kardeşim ben kadını sırtıma aldım karşıya geçirdim, sırtımdan indirip yoluma devam ettim. Sen neden hala sırtında taşıyorsun?” der.
Geçmişi sırtımızda taşımak, geçmişte olanları affedememek de aynen böyle bir şey.
Kim bilir bizlerde kimleri ve neleri sırtımızda taşıyor ve kendimize yük ediyoruz. İşte affetmek geçmişte olup bitmiş olayları aynı bu şekilde sırtımızdan atmayı gerektiriyor. Ve şu andaki hayatımızda onlara yer vermemeyi..
İntikam, hırs ve öfkeden arınmak özgürleşmek aslında. Affettiğimiz kişiyi ve olayları hayatımıza tekrar almak zorunda değiliz. “Peki affedince bitecek mi? Hemen geçecek mi hissettiğim kötü duygular?” dediğinizi duyar gibiyim.
O zaman şunu soralım; Affetmek NE DEĞİLDİR?
Yaşanan acıyı, yapılan kötülüğü yok sayıp mazur görmek affetmek değildir. Bunun aksine yaşanan şey her neyse önce kabullenmek ve varlığının farkında olup bu doğrultuda çalışmak gerekir. İnkar etmek de yine mevcut duyguyu bastırmaktır ki; ilerde daha şiddetli tepkilere yol açabilir. Affetmek yapılanın farkında olup hırs, nefret ve intikam duyguları olmadan tecrübeye dayalı bir savunma geliştirmemiz, önlem almamız demektir.
Affederek aslında kendimize iyilikte bulunmuş oluruz. Artık yüklerimizden kurtulmuş oluyoruz. Umursamamak en büyük intikam zaten. Ne demiş üstad Nazım; “Bence sende artık herkes gibisin.”. İntikam hırsı devam ediyorsa yapılan bir kötülüğe karşı hala geçmiştesiniz demektir. Şu anı yaşayamıyorsunuzdur. Affetmek karşı tarafla ilgili değildir. Zorlu bir süreçtir zaman gereklidir. Affetme aşamaları; 1-Yaşanan olayı ve duyguları ifade etmek, 2-Affetmeyi istediğini ifade etmek. Bağı koparmak gerekiyor bunun içinse; “Bu kişinin veya olayın bende yarattığı duygusal yükleri bırakmaya ve onunla bağımı kesmeye karar verdim.” Demek yeterli. 3-Empati kurmaya çalışın. Bu olay neden oldu, bunu yapmaya kişiyi zorlayan neydi? Anlamaya çalışmak, dışarıdan bir gözle bakmaktır.
“Aptal insan ne affeder, ne de unutur. Saf insan hem affeder, hem unutur. Akıllı insan ise affeder ancak unutmaz.” Thomas Zass.
Son bir not; her şeyden ve herkesten önce kendimizi affetmeli ve sevmeliyiz. Olan biten her şeyin sorumlusu olarak kendimizi görmek de yine sırtımızda taşıdığımız bir yüktür.
Kendinize iyi davranın lütfen. Sevgiler.