Bir medeniyet toplumunun son halkası Türkiye…

Medeniyet mi toplumları inşa eder yoksa toplumlar mı medeniyetin inşasında başrol oynar? Yıllarca bu kavram çeşitli yorumlamalara, birbirinden farklı cevaplandırmalara sebep olmuştur. Tarih boyunca Türk toplumları bir medeniyetin temsilcisi veya öncüsü olmuştur. Yaşam biçimleri, gelenekleri, örf-adetleri medeniyet anlayışına yön vermiştir. Osmanlı Devleti, Türk toplumları için geleneksel medeniyet anlayışının son örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.

Geleneksel medeniyet anlayışı, İslamiyet'in kabulünden sonra Türk toplumlarında şekillenmiş ve zaman gittikçe pekişmeye devam etmiştir. Dünyanın en ücra köşesinde ki Müslüman olmayan mazlumların derdiyle dertlenmek geleneksel medeniyet anlayış ekolünden gelmektedir. Irk, dil ve din ayrımı yapılmaksızın dünya barışının sağlanması için çalışmak bu anlayış ekolünden geliyor. Yetim kalmış, kimsesiz çocukların gönüllerine dokunmak bu ekolün mihenk taşlarındandır. Çünkü biliniyor ki geleneksel medeniyet anlayışının geleceğe aktarımı, gençlerin elleriyle olacaktır. Kur-an'ı rehber edinenlerin, Müslümanca bir hayat yaşaması bu ekolün bir getirisidir. İşte Osmanlı, bu anlayışın Dünya üzerinde ki son temsilcisi olmuştur. Bazen en uzak diyarlara uzanan yardım eli, bazen dünya barışının en kıymetli hazinesi, bazen yetimlerin gönüllerine dokunan şefkat eli ve en önemlisi gençlerini İslam'ın üzerine yetiştirme gayesi ve bunun ışığında kendisini Kur-an'ın rehberliğine adamış bir gençlik temelinde bu ekolü inşa etmiştir.

OSMANLI'NIN MİRASÇISI…

Türkiye, Osmanlı'nın millet ve toprak olarak devamının yanında değerlerinin, geleneklerinin ve geleneksel medeniyet anlayışının mirasçısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Dönem şartlarının getirisi, batı hayranlığı bu değerlerinin çürümesine ve toplum olarak bir manevi fetret devrine girmemize sebep olmuştur. Gün geçtikçe kendi öz değerlerini hiçe sayan yaptırım ve icralar toplumumuzun manevi değerlerinin yıpranmasına yol açmaya devam ediyordu. Kimi zaman kendi değerlerini hatırlayan, geleneklerinden vazgeçmeyen kişiler bu duruma tepki koysa da uzun süreli başarılı olamamıştır. Bir milletin ahlak değeri, o milletin yükselmesini sağlar…

Eski Türkiye, ahlaki değerlerin yok olduğu bir dönemden ibarettir. Toplumlar değerleri üzerine var olurlar, kaybedilmiş ve vazgeçilmiş her değer toplumların tarih sahnesinden silinmesine sebep olan ince ayrıntılardır. Yeni Türkiye tasavvurunda, geleneksel medeniyet anlayışının son temsilcisi Osmanlı'nın değer anlayışı yer almalıdır. Geçmiş yok sayılmamalı, değerler Yeni Türkiye inşasının mihenk taşları olmalıdır. Yeni Türkiye'de adaletle hükmetmek yegane kaynak olmalıdır. Nerede bir mazlum varsa, ayrım yapmadan ona uzanan el olmalıdır. Yeni Türkiye medeniyet tasavvurunda, gönüller köprüsü inşa ederek Dünya barışına katkıda bulunmak birinci vazife olmalıdır.