Büyüyen Türkiye ve Güncellenen Orta Doğu
Ortadoğu ateşten gömlek!.
Arap ülkelerinde huzur ve kardeşlik tohumları atılmış ve yakın tarihte ki en demokratik ve özgürlükçü dönemler yaşanmaya başlanmıştı. Orta Doğu üzerine plan kuranlar, proje üretenler Arap Baharı gibi sembolik bir hareketlilik ile Orta Doğu'yu yeniden şekillendirme çalışmaları için düğmeye basmakta zaman kaybetmediler. Gücüne güç katarak büyümeye devam eden, etrafında ki ülkelere demokrasi alanında örnek olmaya devam eden Türkiye bölgesel bir güç durumunda önemli bir yer edinmişti. Orta Doğu devletlerinin aramış olduğu huzur ortamı, Türkiye özelinde ve örnekliğinde yaşanmaya başlanmıştı. Büyüyen Türkiye, dünya güçlerini rahatsız etmiş olmasına rağmen, arkasına sağlam bir halk iradesini alarak adeta cumhur ile hükümetin Türkiye'yi yeniden inşaya başlaması dış güçleri çaresiz bırakmıştır. Arap baharı ile sözde huzurun” gelmeye başladığı Orta Doğu ateş çemberine dönmüş ve bu yangının Türkiye sıçraması için planlar yapılmaya başlanmıştı. Peyderpey çalışmalar yapmaya devam eden dış güçler ve onun ülke içindeki iş birlikçilerinin kaybedecek zamanı kalmamıştı, Türkiye büyüyordu!
Bir ülkenin ne kadar toprak bağımsızlığı olsa da gerçek anlamda bağımsızlık, ekonomik bağımsızlıktır. Küreselleşen dünya ekonomisinde, ekonomik bağımsızlığın ne kadar değerli ve stratejik olduğu konusunda zorlanmamak gerek. 14 Mayıs 2013'te IMF'ye olan borçların sıfırlanması, 3 Mayıs 2013'te Dünyanın en yüksek kapasiteli havalimanı olacak 3. havalimanının ihalesinin yapılması, 29 Mayıs 2013'te boğaza yapılacak olan 3.köprünün temelinin atılması ve bunu takip eden bir yığın proje sonrası; Türkiye ve Ak Parti üzerine Dünya'nın egemen güçleri ve onların ülke içinde ki işbirlikçileri ile zayıflatma operasyonuna girişilmiştir. 2002 senesinden bugüne değin demokratik seçimler yoluyla halkın önemli bir desteğini alarak iktidar olan ve ülkenin, gerek ekonomik kalkınma ve refahı, gerekse demokratikleşmesi noktasında tarihi mücadeleler veren AK Parti'ye ve özellikle Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan'a yönelik despot” ve diktatör” gibi haksız ve anlamı olmayan içi boş yakıştırmalar yapılmıştır. Recep Tayyip Erdoğan'ın neo-liberal siyaset anlayışı ülkedeki tüm yatırımcı elitlerin işine gelmiş olsa da ilk defa Anadolu insanından yeni elitlerin ortaya çıkmasına sebep olmuş ve pastanın artık daha fazla parçalara ayrılarak bölüşülmeye başlanmış olması elitleri rahatsız eden durumların başında gelmekteydi.
Kendi içinde büyüyen ve Dünya'daki sorunlara sessiz kalmayan, zulümlerin karşısında mazlumların yanında yer alan Türkiye Dünya güçlerini iyiden iyiye rahatsız etmeye başlamıştır. Sözde demokrasi ve özgürlüğün geleceği uydurmasıyla Orta Doğu ve Arap ülkelerine ateşten gömlek giydiren dünya güçleri, aynı oyunu Türkiye üzerine de oynamaya başlamıştır. Bölgede kaynayan kazan alevlenmeye devam ediyordu. Huzurun geleceği yerde, huzursuzluğun kol gezdiği Arap dünyasında ki iktidar boşluğunda ortaya çıkan terör örgütlerinden en önemlisi IŞİD'tir.
Peki Işid terör örgütü kimdir, neyi amaçlar?
Irak-Şam İslam Devleti olarak kendini tanımlayan IŞİD, Irak ve Suriye'de etkinlik gösteren radikal İslamcı silahlı grup ve cihad kisvesi altında kendisini konumlandıran terörist bir yapılanmadır. Petrol kaynaklarına yakınlığı nedeniyle dünyanın en zengin terör grupları arasında sayılmaktadır. İslami cihad anlayışı ile Dünya üzerindeki Müslümanların yoğun olarak katılım gösterdiği örgüt gün geçtikçe Irak ve Suriyede etkinliğini arttırmaya devam etti.
Işid terör örgütü İslamofobinin eline bir koz vermekten başka bir şey yapmamıştır. Işid yüklendiği yük ve ona ters orantılı icraatleri ile kapsamlı şekilde araştırılması ve analiz edilmesi gereken bir örgüttür. Irak işgalinde temelleri atılan Işid'in elinde Amerikan yapımı ağır silahların bulunması tesadüf olabilir mi ? Dünya medyası ve İslamofobi'nin asıl amacı Işid ile Türkiye'nin işbirliği yaptıkları algısı oluşturmak ve Türkiye'yi yalnızlaştırmak. Bunun asıl amacı Türkiye'yi Irak ve Suriye'ye kara operasyonu yapmak zorunda bırakmaktır. Peki, neden Türkiye? Sorunun cevabı aslında biraz düşündükten sonra çok da zor olmasa gerek. Türkiye'yi Orta Doğu'nun kaynayan kazanının içine sokma planları, tuzakları hiç bitmedi ve tükenmedi. Ankara, komşu ülkelerinde yaşanan gelişmelere Fransız kalmayarak ve stratejik uluslar arası planlaması sayesinde bu tuzaklara ve oyunlara gelmeyerek Dünya tarihine geçecek bir sınavdan da alnının akıyla çıkmaya çok yaklaşmıştır.
Ancak Işid planı tutmayan batı; şimdilerde Pkk ve Işid'i birlikti kullanarak ülkemizde ki barış ortamını tekrardan bozmak istiyor. Pkk'yı vuruyorsun Işid'ten ses geliyor; Işid'i vuruyorsun Pkk'dan ses geliyor! Çünkü iki terör örgütünün ipide aynı güçlerin elinde, onları rahatsız ediyor. Arkasına terör örgütlerini alarak siyaset yapmaktan çekinmeyen, sözde barış” elçilerinin ipinin kimlerin elinde olduğunu bugünlerde daha da iyi anlıyoruz elbette. Hainleri barış elçisi olarak şirin göstermeye çalışan sözde bağımsız” (aslında bağımlı) medya da bu ihanet çemberinin içinde kendisine yer seçmekten geri durmuyor. Birlik ve beraberliğin en önemli olduğu bugünlerde, milletçe itidalli davranmamız bu oyunları bozmamıza yardımcı olacaktır. Hükümetimiz ve Türk Silahlı Kuvvetlerimiz üzerine düşeni muhakkak ki fazlasıyla yapacaktır. İhanete karışanlar, bunun bedelini en ağır şekilde ödeyecektir.
Türkiye artık bölgesinde verilen rolleri oynayan ülke değil rol dağıtan bir ülke haline gelmiş durumda. Güçlenen Türkiye, güçlenen Orta Doğu demektir; Orta Doğu ve Arap ülkelerinin kaderi büyüyen , gelişen ve güçlenen Türkiye'den geçmektedir. Çünkü, Dünya barışının miracı Türkiye'dir…