1980’li yıllarda, Hollanda’da bir okulda çalışırken öğretmenler odasında beş öğretmen sigara içiyordu. O yıllarda, sigara toplumsal yaşamın her alanında  içiliyordu. Öğretmen odalarında, otobüslerde, trenlerde hatta uçakta bile sigara içmek sıradan bir alışkanlıktı. İlk yıllarımda, bana çok destek olan okul müdürüne, Roel’a , sağlığını düşünerek bir iyilik yapmak istedim. Bir gün cesaretimi toplayıp, “Bu sigarayı bırakırsanız çok iyi olacak,” dedim. Ancak bu önerim beklediğimden farklı bir tepkiyle karşılandı. Müdür çok kızdı ve bana ağır sözler söyledi. O an moralim bozuldu, derse gitmekte ve ders vermekte zorlandım. Dersten sonra, kendisinden özür diledim. Kafanı takma dedi. Bir hafta sonra beş öğretmen sigarayı bıraktı.

Ancak hikâye burada bitmedi. Yıllar geçti. Bir gün müdür, okuldan ayrılmadan önce bir veda töreninde, kalabalığın önünde beni sahneye davet etti. “Sayın Karataş, kardeşim, buraya gelir misin?” dedi. Yanına gittiğimde, “Bu kardeşimiz bize sigarayı bıraktırdı, bizi on yıl gençleştirdi,” dedi. O an alkışlar koptu ve yüzümde tarifsiz bir mutluluk belirdi. Sigaranın öğretmenler odasından tamamen kalktığı o on yıl boyunca, okulda daha sağlıklı bir hava solundu. Bu anıyı düşündükçe hâlâ mutluluk duyarım.

Sigaranın zararlarını anlatmak sadece geçmişte yaşadığım bir olayla sınırlı değil. Bugün hâlâ sokakta, parkta, ya da belirli yerlerde sigara içen gençlerle ve tanıdıklarımla konuşarak onlara ulaşmaya çalışıyorum. Örneğin, pandemi döneminde bir tanıdığım aşı olmamakla övünüyordu. Ancak, sigara içtiğini görünce kendisine, “Sen aşı olmamak için direndin, ama sigara ile kendine aşıdan çok daha zararlı bir şey yapıyorsun,” dedim. Gülümseyerek hak verdi. Yolda torununu elinden tutmuş sigara içen dedeye dayanamayıp, torununa çok kötü örnek oluyorsun deyince hak verip sigarayı söndürdü. Bu tür sohbetler bazen düşündürücü oluyor, çünkü sigara zararlarını bilmesine rağmen bırakamayan birçok kişiyle karşılaşıyorum. Ancak söz verip bırakmaya niyet edenler de var, sonuçta bu bir irade meselesi.

Sigara, sadece içene değil, çevresindekilere de zarar verir. Akciğerlerimizi zehirlemesi, vücudu yıpratması yetmezmiş gibi, maddi anlamda da bir yük oluşturur. Dumanı alan sadece bedenimiz değil, aynı zamanda geleceğimizdir. 
Bir arkadaşım, sigarayı bırakıp  her gün parasını kumbaraya atarak 30 yılın sonunda sigara parasıyla bir daire aldı.
Japonya’ya yaptığım bir ziyarette, sigara içmenin nasıl kontrol altına alındığını gördüm. Sokakta sigara içmek yasak, sigara içme kulübeleri oluşturulmuş. Bu uygulama, toplumsal düzenin ve sağlığın korunması için müthiş bir örnek. Temizlik ve kurallara bağlılık konusunda Japonya’dan öğrenecek çok şeyimiz var.

Son yıllarda Türkiye’de kapalı alanlarda sigara içme yasağı uygulanmaya başladı. Kurallara uyuldu. Ancak, bu kurala uymayan kişiler hâlâ var. Japonya gibi ülkelerde kurallara uyma bilinci küçük yaşlardan itibaren aşılanıyor. Maalesef Türkiye’de sigara içme yaşı ilkokul seviyesine indi.Acı gerçek.Basından öğrendiğim kadarıyla Hollanda’da bir buçuk milyon insan sigarayı bıraktı. Bizim de toplumsal bilinci artırarak, bu zararlı alışkanlığı daha etkili bir şekilde kontrol altına almamız mümkün.

Sağlığımıza zararı olan sigara alışkanlığına bağımlı insanlara gülümseyerek dokunmak ve onları güzel sözlerle desteklemek de bir sadakadır, vücudun sadakasıdır. İçten gelen bir gülümseme, birinin ruhunu iyileştirebilir, bir kelime insanın hayatını değiştirebilir. Bu tür küçük ama anlamlı davranışlar, çevremizdekilere büyük bir fark yaratabilir. Eğer sigaranın zararlarına dair farkındalık yaratabilirsek, daha sağlıklı bir toplum için büyük bir adım atmış oluruz. Bazen basit bir öneri, yıllar sürecek bir değişimin ilk adımı olabilir. Bir kişi, başkalarını da etkileyebilir, iyileştirebilir.