Eğitim; bireylerin sadece bilgiyle donanmasını değil, aynı zamanda karakter ve değerler açısından da gelişimini sağlar. Bu anlayışla, saygıdeğer insan mimarı Saadet Demirel tarafından başlatılan “8 Ayda 8 Kitap” projesi, genç zihinlere kitap okuma alışkanlığı kazandırmanın ötesinde, onlara yaşamın değerlerini ve derslerini de sunmayı hedefliyor.

Projenin bir parçası olarak, Ticaret ve Meslek Lisesi’nde öğrencilerle bir araya geldim. Onlara kitapların içindeki öğütleri anlatırken, aynı zamanda onların değer yargılarını ve yaşam perspektiflerini daha iyi anlama fırsatı buldum. Çocuklara Yaşar Kemal’in Üç Anadolu Efsanesi kitabını hediye ettim. Özellikle, kitabın içindeki Köroğlu bölümünün okunup, değerlendirmesini yapacağımız üzerinde anlaştık. İki hafta sonra tekrar buluştuk. Köroğlu kitabı üzerinden yapılan değerlendirmeler, öğrencilerin karakter ve değer anlayışlarını şekillendirmede önemli bir rol oynadı.

Bu değerlendirme sırasında bir hikaye anlattım:
Hikayede, bir baba, sağlığında malını çocuklarına paylaşırken, büyük oğlu saraya, ortanca oğlu çiftliklere yerleşir. Küçük oğlu ise babasının tavsiyesi üzerine medreseye gider, orada okurken yanında bir sanat öğrenmesini vasiyet eder. Babasının vasiyeti üzerine, o gün geçerli olan gardırop işlevi gören sandık yapmayı öğrenir. Yıllar sonra hocası, “İlmini tamamladın, artık buradan ayrılma vaktin geldi” diyerek onu uğurlar. Çıkarken şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez. Yunus Emre gibi yollara düşer.

Büyük bir kalabalığa rastlar ve o bölgede beylerbeyi seçilecektir. Seçilmek isteyenlerin konuşmalarını beğenmez. Kendisi kürsüye çıkar ve “Ben beylerbeyi seçilirsem, medreseler açacağım, buralara iş yerleri açacağım” şeklinde konuşmasını bitirince herkesin hoşuna gider. O, yerleşim yerine beylerbeyi olur. Köyleri gezerken bir eve misafir olur. Misafir olduğu evin kızı kahve getirir ve kız hoşuna gider. Misafirlikten ayrıldıktan sonra yanındaki yardımcıyı, o dönemin şartlarına göre dünürlüğe gönderir.

Kızın babası, “Başımıza talih kuşu kondu, hayır demek olmaz. Beylerbeyliğinden atılırsa ailesini geçindirecek bir sanatı var mı?” diye sorar. Babası aklına gelir, kendi elleriyle çeyiz sandığı yapıp hediye eder. O evlenir, çocuk sahibi olur.

Abilerini özler ve onları ziyaret etmek için yola çıkar. Ziyaretinde, sarayın yandığını, abisinin dilendiğini ve çiftliklerin hayvanlarının hastalanıp öldüğünü görür. Diğer abisinin başka bir mahallede dilendiğini öğrenir. Onları yanına alır ve babasına dua eder. Bilgi güçtür, sanat ise altın bileziktir.

Hilton Oteli’nin sahibi Sayın Çarıkçı’nın desteği ile düzenlenen kahvaltıda, kendisini ve otelini tanıttı. Otelin günümüz şartlarında yangına ve depreme dayanıklı olduğunu anlattı. Otelin altında bir yangın olayı olduğunda, itfaiyenin kullanması için tonlarca su havuzunun olduğunu söyledi. Kendisini 11 yaşındayken eczanede çalıştığını, iğne yapmasını öğrendiğini, tırnaklarıyla kazıyarak bu mevkilere geldiğini anlattı. Öğrencilere de rol model oldu. Öğrencilerle birlikte kitap değerlendirmesi yaparak, bu anlamlı süreci taçlandırdık. Bu tür etkinlikler, öğrencilerin sadece akademik bilgiyle değil, aynı zamanda yaşam bilgisiyle de donanmasını sağlar.
( Okumanın önemi, Bolu Takip Gazetesi 2-10-2024 Şükrü Karataş)

7 Mart 2025
Şükrü Karataş