Çanakkale ve Ümmet Ruhu……
Bir hilal uğruna, ya Rabb!
Bir asır geride kaldı, yüreğimizde ki yangın ilk günkü gibi taze ama yüreğimizde ki gurur da ilk günkü gibi… Postalı yırtık, yüreği büyük kahramanların torunları olarak 18 Mart ruhunu anlamak için Çanakkale'yi yaşamamız gerekmez. Yazılan şiirler, evlatlarını Çanakkale'ye gönderen anaların dillerinden dökülen ağıtlar bir nebzede olsa o ruhu anlamamıza yardımcı olacaktır. Ecdadımıza Çanakkale'de ortaya koyduğu muhteşem ruh için bugünün gençliği olarak minnet borçluyuz. Çünkü tüm Dünya biliyor ki biz böyle bir ruhun torunlarıyız. Ve bu ruhun çıkış noktasına bakalım istedim bu yazımda.
Dönelim o günlere..
Hasta adam dedikleri bir Osmanlı ve gözünü onun topraklarına dikmiş bir Avrupa çıkıyor karşımıza. Osmanlı topraklarının stratejik konumu onlar için çok iyi bir pazar anlamı taşıyordu.
Peki ya hedef sadece pazar arayışı mı ?
Şimdi de dönelim 1453'e, o kutlu ve mukaddes tarihe!
İstanbul ve Sultan Fatih'i hiç unutmadılar. İstanbul'un intikamını anlamak için hep hayaller kurdular. Hasta adam Osmanlı'ya son darbeyi vurmak ve intikamlarını almak için; hedef İstanbul geçiş noktası ise Çanakkale'ydi…
Gelelim Çanakkale ve Ümmet ruhunun temeline…
O tarihlerde hem ekonomik anlamda hem de siyasi anlamda bağımsız olan tek devlet Osmanlı'ydı. Müslümanlar son dayanağı ve güç aldığı lider ülke Osmanlı'ydı. Çanakkale düşerse, İstanbul düşecekti. İstanbul düşerse, Osmanlı düşecekti. Osmanlı düşerse, Müslümanlar mazlum, öksüz ve yetim kalacaktı. Ve Avrupa bunu çok iyi biliyordu, ona göre de planını yapmıştı. Çanakkale'nin ortaya koyduğu ruhu işte bu yüzden tek bir millete atfetmek yerine, ümmet anlayışını benimseyen ve Çanakkale'ye şehit olmaya gelen tüm Müslümanlara atfetmek gerekir. Çanakkale geçilmedi; çünkü Dünya'nın her yerinden gelen Müslümanlar ‘Ümmet Ruhu' inanmışlığı ile Çanakkale'ye ayak basmıştı…
Ve işte o ruhu yansıtan çok kıymetli iki mısra;
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.