Cumartesi günü, 12 Kasım 1999 'da Bolu ve Düzce illerinde yaşanan depremi bir kez daha hatırladık. Depremde hayatını kaybedenlerin ailelerine buradan bir kez daha sabır diliyorum. Bölgemiz için doğal bir gerçek olan deprem ile yaşamayı öğrenmeliyiz. Bunun bir afete dönüşmemesi için önce güvenli binalarda oturduğumuza emin olmalıyız. Şu anda ikamet ettiğimiz binanın riskli olup olmadığını sorgulamalıyız. Riskli olduğunu düşünüyorsak çevre ve şehircilik bakanlığından lisanslı risk analizi yapan uzmanlardan rapor istemeliyiz. Eğer riskli bir binada oturduğunuzu bu uzman raporlar ise kentsel dönüşüm için çalışmalara bir an önce başlamalısınız. Çünkü depremin ne zaman olacağını kimse önceden tespit edemiyor. Deprem de bir doğa olayı tıpkı hava olayları; yağmur, kar, sis gibi fakat yerin altında gerçekleştiği için gözlenmesi ve önceden bilinmesi çok zor. Deprem uzmanları bazen istatiksel verilere dayanarak uyarılarda bulunuyorlar. 10 yıl içinde bir deprem olabilir veya bu bölgede her 30 yılda deprem oluyor gibi önermelerde bulunuyorlar. Deprem ile ilgili yapılan bilimsel araştırmalar ise yer katmanları ve yeraltı hareketliliği ile ilgili sismik çalışmalardır. Boğaziçi Kandilli rasathanesi sismik olarak yaşanan hareketlilikleri bütün Türkiye'deki istasyonları yardımıyla ölçer ve kaydeder. Bu veriler Türkiye'deki yeraltı hareketliliğini bize gösterir. Uzmanlar da bu verilere göre yorumlarda bulanabiliyor.
Bolu Kuzey Anadolu fay hattı üzerindedir. Hareketli bir bölge olduğu bilinen bu hatta çok sayıda insan yaşamaktadır. İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bolu, Düzce illeri bu fay üzerindedir. Bir başka 12 Kasım veya bir başka 17 Temmuz yaşanmaması için halkımız sürekli uyarılıyor. Dikkatli olmamız, daha da önemlisi hazırlıklı olmamız söyleniyor. Deprem sigortası (DASK), kentsel dönüşüm çalışmaları, bazı kurumların yaptığı tatbikat çalışmaları bizi biraz daha hazır hale getiriyor. Hazırlık anlamında belki de en iyi örnek Japon ve Yeni Zelanda halkıdır. Bizden daha fazla hareketli bir kuşakta yaşayan Japonlar, hem yaptıkları binalarla hem de gündelik yaşamları ile hazırlıklı olarak bu doğa olayı ile uyumlu olarak yaşayabiliyorlar. Bu doğa olayının bir afete dönüşmemesi adına çalışıyorlar. Tabi ki ne kadar hazırlı olursak olalım bazı şeylerin önüne geçemiyoruz. Tıpkı Japonların yaşadığı Tsunami 'de olduğu gibi doğa ile insanoğlunun çetin savaşını çoğu zaman doğa kazanıyor. Fakat doğal afetler ile başa çıkmayı en iyi başaran yine insanoğludur. Sonuç olarak bir başka 12 Kasım'ı daha acı hatıralar ile anmamak için depreme hazırlıklı olalım. Oturduğumuz ve oturacağımız binaları depreme dayanıklı mı diye sorgulayalım. Maalesef ,bizim için en acı nasihat depremde kaybettiğimiz hemşehrilerimiz ve vatandaşlarımızdır.
Kış yaklaşırken binalarda kış öncesi hazırlıklar yapılıyor. Şehrimizde doğalgaz hatlarının artması ile doğalgaz kullanılan bina sayısı da çoğaldı. Bu binalar için dış ve iç cephe yalıtımları yapılıyor. Ciddi anlamda enerji tasarrufu sağlayan bu yatırım kısa zamanda kendi parasını çıkartıyor. Ben soba lı evde büyüyen bir çocuktum. Sobanın kış aylarında ne kadar önemli ve faydalı olduğunu unutmak mümkün değil. Bir yandan içinde yanan ateşi ile bizi soğuktan korurken diğer yandan da üzerindeki çaydanlık ile çayımız demler, yemeğimizi ısıtırdı. Sobalı evlerde yaşamak güzeldi. Fakat doğalgaz kadar konforlu değildi. Ayrıca çevreyi korumuyordu, kış aylarında özellikle akşam saatlerinde sert bir duman kokusu genizlere işlerdi. Şu anda o dumanı ve hava kirliliğini çok az hissediyoruz. Bizden sonraki nesillere de yaşanabilir bir dünya bırakmak için çevremizi korumalıyız.
Bolu'daki Borazanlar deresindeki ıslah çalışmaları devam ediyor. Şehrin güneyi de artık çekici hale geliyor. Anadolu Lisesi'nde okumuş olanlar bilir o dereyi, okulun kenarından akan ve pis kokuların geldiği o dere artık şehrimize yakışır bir hale büründü. Dere ıslahı konusunda çok başarılı uygulamalar devam ediyor. Yapılan dere ıslahının bir fotoğrafını paylaşıyorum. Önümüzdeki hafta görüşmek üzere sevgi ve saygılarımla...