Sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurtiçinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek için Türkiye Varlık Fonu ve bu fona bağlı alt fonları kurmak ve yönetmek üzere Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi'nin kurulması hakkındaki kanun, 15 Temmuz darbe girişimden sonra (19 Ağustos 2016 günü) TBMM tarafından kabul edildi.
Kanuna göre Varlık Fonu: Yerli ve yabancı şirketlerin paylarının, Türkiye'de ve yurt dışında kurulan ihraççılara ait payların ve borçlanma araçlarının, kıymetli madenler ve emtiaya dayalı olarak ihraç edilen sermaye piyasası araçlarının, fon katılma paylarının, türev araçlarının, kira sertifikalarının, gayrimenkul sertifikalarının, özel tasarlanmış yabancı yatırım araçlarının ve diğer araçların alım satımını, her türlü para piyasası işlemlerini, gayrimenkul ve gayrimenkule dayalı haklar ile her türlü gayri maddi hakların değerlendirilmesini, her türlü proje geliştirme, projeye dayalı kaynak yaratma, dış proje kredisi sağlama ve diğer yöntemlerle kaynak temini işlemlerini, her türlü ticari ve finansal faaliyetleri ulusal ve uluslararası birincil ve ikincil piyasalarda gerçekleştirilir. Şirket tarafından, ulusal yatırımlar ile uluslararası alanlarda diğer devletler ve/veya yabancı şirketlerce yapılacak yatırımlara iştirak edilebilir.
Anlamı şudur; Türkiye, küresel finansal sistemde yer alan önemli bir kulvarda ben de varım demektedir. Küresel sermayenin amaçlarını gerçekleştirirken kullandığı dengelere göre milli bir denge kurmak için komplike bir manevra yapılmış, köhnemiş azgelişmişlik dişlilerinden sıyrılma adına bir vites değiştirilmiştir. Bu okumayı yapabilmemiz için bugün dünya üzerinde yürütülen hibrit savaşların, para ve değerli kağıtlar üzerinden yürütülen finansal savaşların devletlerin yönetimindeki yüzyıllık bilgi birikimlerini bile alt edebilecek seviyelere nasıl geldiğini analiz etmemiz gerekir. Tabanda halkına refah sunmak durumunda kalan hükümetlerin, ekonomik sahada uluslararası sermayenin ve onun alt kolu olan derecelendirme kuruluşlarının girişimleri ile nasıl sarsılmak istendiğini halkımız uzun vadede defalarca deneyimlemiştir. Dünya üzerinde tüm hazinelerdeki ve bankalardaki paralara rağmen yüzer-gezer paranın, blok hareketliliği hızlanmıştır. Gelişmiş ülkelerin yönetimleri zaten büyük şirketlerin hedefleri doğrultusunda ilerliyor iken, Türkiye Cumhuriyeti ölçeğindeki bir devletin, sermayenin kamu adına hareketliliğini hızlandırmak, kârlı ve etkin alanlarda kullanmak ve baronlara rağmen bu sahayı boş bırakmamak zorunluluğu doğmuştur. Bugün paraya, sıcak paranın kaçışı ihtimaline karşı ikame ile savunma, güçlü bir blokaj ile saldırı yapabilme kabiliyetleri kazandırılması gerekmektedir.
Kamu Maliyesi kaynaklarında henüz güncellenmeyen küresel finansal savaşlar maliyeti söz konusudur. Adı geçen maliyetler; bazen sırf sermayenin hantallığı ve kaynak dağılımı planlamalarının etkin yapılamayışı, bankacılık mevzuatının kısıtlılığı sebepleriyle üç beş valiz banknotla bir ülkenin ekonomisini zora sokmak isteyen yabancı manipülatörlerden kaynaklanabilmektedir. İşte bu oyunculara karşı, başlangıç olarak ciddi bir makaslama yapılmaktadır.
Devletimiz, finansal sahada da varyasyonları hesaplanmış en son finansal savaş tekniklerini kullanmaya devam etmektedir. Anlamak isteyenler için finansal alanda ciddi bir devrim söz konusudur. Varlık Fonu, finansal savaştaki en yeni ve en milli silahımızdır.