Son zamanlarda bazı yayınevleri, dergiler, kitabevleri ve editörler, “Türk edebiyatı” yerine “Türkçe edebiyat, Türkiye edebiyatı, yerli edebiyat...” gibi tabirler kullanmaya başladı.

Esasında “Türk” kelimesinden rahatsız olan ve bu sebeple “Türk edebiyatı” diyemeyen, bunun yerine alternatif ifadeler uyduranlar, hiç çekinmeden “Rus edebiyatı, İngiliz edebiyatı, Alman edebiyatı, Yunan edebiyatı” gibi ifadeleri kullanabiliyor.

Yani Fransız şiiri var, İngiliz romanı var, Yunan mitolojisi var ama Türk edebiyatı yok! Öyle mi? Peki İngiliz edebiyatı neden “İngilizce edebiyat”, Alman şiiri neden “Almanca şiir” olmuyor da binlerce yıllık Türk edebiyatı “Türkçe edebiyat” oluyor?

Turgenyev’i Rus edebiyatının usta yazarı olarak gösterenler, Goethe’yi Alman edebiyatının büyük ustası olarak takdim edenler, Benjamin Constant’ı Fransız edebiyatında çığır açan isim olarak gösterenler neden konu Türk şairlere, Türk yazarlara gelince “Türkçe edebiyat” tabirini kullanıyor? Türk yazarları, Türk şairleri “Türkçe edebiyat” diye uyduruk bir kategoride değerlendiriyor? Platonov’u, Puşkin’i, Petrov’u Rus edebiyatına; Goethe’yi, Canetti’yi, Heyse’yi Alman edebiyatına; Hugo’yu, Balzac’ı, Zola’yı Fransız edebiyatına; Shakespeare’i, Virginia Woolf’u, Agatha Christie’ni İngiliz edebiyatına layık görenler, Türk yazar ve şairleri, neden “Türkçe edebiyat” başlığı altında sayıyor, neden tutarlı ve ölçülü davranıp “Rusça edebiyat, Almanca edebiyat, Fransızca edebiyat” demiyor yahut “Rus edebiyatı, Alman edebiyatı, Fransız edebiyatı” diyebiliyorsa “Türk edebiyatı” diyemiyor?

Bir Alman yazarın karşısına çıkıp sizin millî kimliğinizi söylemeniz faşistliktir, ayrımcılıktır. Ben diğer milletleri kendi millî kimlikleri içinde değerlendiriyorum çünkü onların kimliklerini söylemek ayrımcılık, ırkçılık değil deseniz Alman yazar kişinin söylediklerini “cahillik” olarak görür, güler geçer. Ama gördüğünüz gibi, ülkemizde faaliyet gösteren birtakım yayınevleri, kitabevleri, yazarlar ve editörler, “Türk edebiyatı” ifadesini ayrımcı, faşist bir ifade olarak görüp “Türkçe edebiyat” gibi uyduruk bir tabiri kullanıyor ve bu boş ifade üzerinden mesnetsiz bir düşünce geliştirip kendilerinde Türk kimliğini reddedecek cüret bulabiliyor.     

Kendileri “Türk edebiyatı” demeyi, şair ve yazarları “Türkleştirmek” maksadıyla yapılan ırkçılık olarak görüyorlarmış. Peki, diğer milletlerin edebiyatını o milletin adıyla anıp söz konusu Türk edebiyatı olduğunda “Türkçe edebiyat” ifadesini kullanmak bir art niyet göstergesi değil midir? “Türkçe edebiyat” ifadesi, hem terminolojik bir çifte standart hem bilim dışı bir değerlendirme hem de niteliksiz, altı boş bir dayatmadır. Bazı dalkavuk, orta yolu arayan, millî bilinçten yoksun yazarların ise “Türkçe kelimesinde de Türk ifadesi geçiyor. Bırakalım yapsınlar, bırakalım etsinler” görüşünde olduğuna şahit oldum. Hayır efendim, öyle yağma yok! Çünkü bu mesele sadece Türk edebiyatına yönelik bir mesele değildir, aynı zamanda Türk milletinin binlerce yıllık millî kimliğiyle hesaplaşma, Türk kimliğine karşı çıkmanın bir dışavurumu, Türk’ün millî varlığını çürütme girişimidir. Biz bunlara asla boyun eğmeyeceğiz, sonuna kadar direneceğiz.