Hafta içi, Bolu İl Kültür Müdürlüğü salonuna gittik.

400'e yakın liseli öğrencimiz,

Bolu Merkez İlçe Okul Müdürlerimiz salonu doldurmuş.

Medeniyet Söyleşileri III. Programındayız.

Bolu Valiliğimiz, Bolu Belediye Başkanlığımız ve Bolu İl Milli Eğitim Müdürlüğümüzün projesi olan programlarındayız.

Program başladığında, Salonda ışıklar söndü.

Önce 15 Temmuz 2016'daki hain darbe girişimi anında yaşananların film olarak gösterimi gözümüzün önündeydi.

Milletimizin gösterdiği dramatik kahramanlık mücadelesi gösterilmeye başladı.

Şehit olanların adları yukarıdan aşağıya akıyor,

Görüntülerde, uçan uçaklar, kan kusan tanklar, bayrağını kapan sokaklardaki bu

Millete kurşun bomba, mermi, ölüm kusuyor.

Sanki Çanakkale şiirindeki enstanteneler bir kere daha tekerrür ediyor.

Diyor ya şair Mehmet Akif Ersoy:

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;

O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,

Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,

Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...

….

Salonda bir sessizlik, her gözden süzülen ve süzülmeye hazır gözyaşları hazır beklemekte,

İhanetin zamanlamasına bakın,

Bir Millet gene esir edilmek istenmekte,

Masonlar, siyonistler, emperylistler,FETÖ, PKK, AB, ABD, İngiltere, Almanya vs.

Tek dişlerlinde birleşmişler kan içecekler ya,

' Tarih ' i ' tekerrür ' diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?

***

Karşıdaki perdenin içine düşecek gibi izliyoruz. Gene, yaşıyoruz olanları yaşananları biz de,

Gaziler konuşuyor “Vatan sağolsun” Şehitlerin şehadeti kaplıyor ekranı,

Sonra ruhumuza, sonra ufkumuza, sonra Bedrin aslanlarını bir kere daha hatırlatıyor.

Bedrin aslanları dedik ya,

Eşi benzeri yok onların, O Eshabı Kiram'ın (radyallahü anhüm)

Onlar, arkadaşı aynı zamanda İki cihanın Sultanının,

***

Sahneye 72 yaşında bir beyefendi çıkıyor,

Yılların yükünü ilimle yoğurmuş ki,

Sahnede, geçmiş netameli yıllara da direniyor,

Gözlerinde ve yüreğinde ise, tarihin heyecanlı yorgunluğunu taşıyor.

***

O 72 yaşındaki delikanlı adam, sakin başladığı konuşmasını ayakta sürdürdü.

Heybesinde getirdiği milli şuuru azar azar, kararınca salona sunuyor.

Konuşmalarında tarih var, çile yüklü mısralarda, tarihimize, mazimize, atalarımıza hürmetle bakışlar, nazarlar var,

Hainlere, 72 yaşındaki dinç haliyle gene öfke, gene diklenme var

Yorgun bir milletin nedenler içinde yorulduğunu anlatan, satır başlarında bu kahraman milletin özü var.

571'deki, 624'teki, 625'teki, 627'deki, 1071'deki, 1299'daki,1516'daki, 1453'teki, 1915-16'daki, 1923'teki dirilişin devamında ve 15 Temmuz 2016'dada, tüm emperyalistlere karşı dik duruşun ayak sesleri var.

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak”

***

Çanakkale harbi,

Her hanenin, şehit gönderdiği, şehitler beldesi, Her santimetre karesindeki,

“Binlerce kefensiz yatanı” nı hatırlamamak mümkün mü?

O yaşanmışları, hayatı boyunca yaşayan, hatırlarla muhteşem tarihini hep hatırlayan 72 yaşındaki o adam,

Salonu dolduran 400 yakın genci,

Okullarımızın müdürlerini görünce,

Gençleşmemesi mümkün mü?

Hatıralarının depreşmemesi,

Emaneti genç kuşaklara ulaştırmaması,

Mümkün mü?

***

O, 72 yaşındaki muhterem adam, Gazi Üniversitesi (Emekli) Öğretim Üyesi, tarihçi-yazar-yorumcu-panalist Sayın Mustafa Firengiz di.

Çanakkale'yi anlattı salonda yaşayarak, salonu dolduran gençlere, yaşatarak,

Salondaki 15'lik, 16'lık, 17'likdelikanlılar,

72 Yaşındaki Mustafa Firengizi sık sık alkışa, boğdular.

Boğdukları esasında, 15 Temmuzdaki hainlerin ta kendileriydi, Kendilerini buldular gençlerimiz, tarihin içinde saklanmış gerçeklerle karşılaşarak, kucaklaşarak!

Eğitimciler can kuşlağıyla dinliyordu bu 72'lik genç adamı,

Bu 72lik adamı, 18'lik delikanlılar gibi canlandıran kanlandıran, imandı.

***

Sayın Mustafa Firengiz, İstiklal Marşının esrarlarını açıkladı kıta kıta,

Her satırında, saklı olan gizemli ruhu dışarıya çıkardı ortaya.

Herkes te nasibi kadar toplayıp aldı.

Marifet bu, nasib..kader kısmet,

Şu var ki, Salondaki gençlerin, her zerresi ediyor ibadet.

O nasıl bir hasrettir tarihe milli kültüre, milli değerlere!

***

Sayın Mustafa Firengiz, sahnede kaldığı sürece hiç yerine oturmadı,

Panelinde kah gürledi, kah ağladı, kah celalendi, kah durağanlaştı.

Ama var olan sa,

“Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:

Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.”

Çanakkale ve İstiklal Marşının sırlarını anlattı.

***

Sayın Mustafa Firengiz Beyin anlattığı konulara,Onu hitabetine, olan saygımdan dolayı tam girmedim. Çünkü o paneli tam anlamak, için orada, salonda olmak gerekirdi.

İfadeleri de tam ifade edebilmek içinde bir Mustafa Firengiz olmak gerekirdi.

İfade edebileceğimiz ise, milli şuuru en iyi taşıyanda nazlı dilimiz Türkçedir.

Türkçe düşünmek, Türkçe anlamak ve Türkçe ağlamak, Türkçe solumak en büyük nimetlerimizden biridir.

Bolu Valimiz Sayın Aydın Baruş beye, Bolu Belediye Başkanı Sayın Alaaddin Yüksel Beye, Bolu İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Yusuf Cengiz Bey'e, işin uzmanlarıyla buluşturdukları için teşekkür ve dua ederiz.

Çünkü, bu etkinlikleri tarihine öğrenmek isteyen pırıl pırıl gençlerle ve okulların gözbebekleri müdürleriyle buluşturması başlı başına büyük bir olay, büyük bir nimettir.

***

Zaman canlılar-insanlar için bir süreçtir.

Zaman insana verilen (kıymeti bilinirse) bir nimettir. İman ise ilk insan zamanından, dünyanın son anına kadar her yerde taptaze hüküm sürecektir, şu anda da sürmektedir.

Nasibi olan alacak, nasibi olmayan ise bu cevheri bir şekilde kaçıracaktır.

Ömür sermayesini, hak olan yolda kullanmak, akıllı insanları işidir. 624'te de bu mücadele vardı, 15 Temmuz 2016' da da mücadele oldu.

Kıyamete kadar, Ebucehillergillerin, ahmak varisleri de her zaman olacaktır.

Kazananlar, Devletinin, Bayrağının, Milletinin, Hakkın, Hakikatin, Habibinin,

Varislerinin bildirdikleri doğru iman yolunda bulunanlardır.

Diğerleri ise,

İki âlemde, cehennem çukurlarında ilelebet kalacaklardır