( CİHÂD VE GAZÂYI TERKETMEK, DAHA TEHLİKELİDİR.)

Resûl-i ekrem efendimiz buyurmuşlardı ki:
(İstanbul elbette feth olunacaktır!
Onu fetheden emîr, ne güzel emîr; fetheden asker, ne güzel askerdir.)


Hicretten 52 yıl sonra.
İstanbul üzerine; İslâm seferi açıldı.
İslam aleminin her yerinden; ordular geldi.
***
İşte bu methedilen, övülen askerler arasına katılmak arzusuyla,
Müslümanlar, akın akın İstanbul fethine koştular.
O sırada, Peygamber efendimizi evinde altı ay misafir eden Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî (Eyüp Sultan) rahatsızdı.
Fakat cihâd haberlerini duyduğunda, heyecanla doğruldu.
Hele İstanbul gazasını işitince, gözleri parladı.
Hazırlıklara başladı. Yakınları dediler ki:
- Yâ Ebâ Eyyûb! 70 yaşını geçtin. Üstelik hastasın.
Bu sefer ise, uzun ve tehlikelidir.
Hazret-i Eyyûb'un cevabı tereddütsüz ve kesin oldu:
- Cihâd ve gazâyı terketmek, daha tehlikelidir.

Sevgili Peygamberimizin Medîne'ye gelişlerinden yarım asır sonra,
Eshab-ı Kiram' dan, Sevgili arkadaşları İstanbul önlerine geldiler.
***
Kalın surlar dibinde Ebû Eyyûb (Eyyüp Sultan) hazretleri, vefat etmek üzeredir.
Güçlükle konuşmaktadır:
Etrafındaki gâzi ve askerler, gizli gizli ağlıyorlardı. Ak sakallı gâzi, son bir gayretle şunları fısıldadı:
- Sizlere vasiyetim olsun:
Öldükten sonra cesedimi, burada bırakmayın! Gazilerin girebildikleri, en uzak yere götürün! Bizans topraklarının, İstanbul'a en yakın noktasına defnedin. Zira Peygamber efendimiz; “Kostantiniyye'de kalenin yanında bir racül-i Salih defnolunacaktır” buyurmuştu.
AKŞEMSEDDÎN KEŞFETTİ
Büyük Sahâbî, ertesi günü şehâdet kelimeleri arasında temiz ruhunu, yüce Allaha teslim etti. Sevgili Resûlullah'a kavuştu. Vasiyeti aynen yerine getirildi.
***
Kabr-i şerifi, 800 yıldan fazla gizli kaldı. Tâ ki İstanbul, Müslüman Türklerce fethedilene kadar.
Yüce Allahın izniyle, o güzel emir, Fatih Sultan Mehmed Hân ve o güzel asker, Osmanlı Türkleri oldular.
1453 yılında Ulubatlı Hasan, karanlık surlara; ışıklı İslâm sancaklarını dikti.
Eyüp Sultanın kabrini,
Güzel ilimizin, şirin ilçesi Göynükte mefdun bulunan büyük alim, mübarek Akşemseddin (rahmetullahi Teala aleyh) efendimiz buldu.

Eyüp Sultan (Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî) Eshab-ı kiramdandır. Yani peygamber efendimizi görmüş, sohbet etmiş, peygamberlikten sonra en yüksek evliyalar mertebesine gelmiş, muhteşem bir büyüğümüzdür. Allahüteala'nın bizlere verdiği en büyük nimetlerdendir. İstanbul'un gerçek sahibi ve emiri Eyüp Sultandır.
Bunu neden mi yazdık? Buyrun okuyalım efendim.
Ebû Eyyûb hazretlerinin bildirdiği bir Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Kıyâmet günü Eshâbımdan herbiri, kabirlerinden kalkarken, vefât ettiği memleketin bütün mü'minlerinin önüne düşerek ve onlara nûr ve ışık saçarak, onları Arasat meydanına götürür.)

AKŞEMSEDDİN KİMDİR?
Akşemseddîn
“rahmetullahi teâlâ aleyh”: İstanbul'un mânevî fâtihi, büyük âlim, üstad, hekim ve velî. Asıl ismi Muhammed bin Hamzâ, lakabı Akşeyh'tir. Şâmda doğdu. Hâcı Bayrâm-ı velînin halîfesi olup, Göynükde yerleşdi. İstanbulun fethinde bulunup, hazret-i Hâlidin kabrini 1460 [HİCRİ 864] keşf etdi.
Göynükde, ya'nî Torbalıda vefât etdi. (Risâlet-ün-nûriyye) ve (Maddet-ül-hayât) kitâbları vardır. İstanbulda, Hırka-i şerîf câmi'i civârında mescidi ve sübyan mektebi vardır.

Onunla ilgili bir hatırayı yazalım.
İstanbul sabah sekiz sıralarında fethedilmişti. Fâtih Sultan Mehmed ise şehre öğle saatlerinde Topkapı'dan girdi. Beyaz bir at üzerinde idi. Muhteşem bir alayla ve alkışlar içinde ilerleyerek, Ayasofya'ya doğru yol aldı.
Zulümden ve haksızlıktan bıkmış olan Bizans halkı yeni bir bekleyişin içinde idi.
Fâtih geçtiği sokakları, caddeleri, evleri dikkatle gözden geçiriyordu. Yanında ileri gelen kumandanlarıyla vezirlerinden başka, Molla Gürânî, Molla Hüsrev, Akşemseddîn veAkbıyık Sultan gibi âlimler ve velîler topluluğu da bulunuyordu.
Yerli halk yolları doldurmuştu. Fâtih Sultan Mehmed çok genç olduğu için, herkes Akşemseddîn'i pâdişâh sanıyordu.
Ona, demet demet çiçek veriyorlardı. Akşemseddîn'in, genç pâdişâhı göstererek;
"Sultan Mehmed ben değilim, odur." sözüne karşılık;
Sultan Mehmed de;
"Gidiniz, yine ona gidiniz. Sultan Mehmed benim, ama o benim hocamdır. Şehrin mânevî fâtihidir." diyordu.

****
Fatih Sultan Mehmet'in esas adı, Fatih Muhammed Handır.( rahmetullahi teâlâ aleyh”)
Osmanlı padişahlarının yedincisi,
İkinci Murat hânın oğlu, ikinci Bâyezîd hanın babasıdır.
1429 da Edirne'de doğdu, 1481 Gebze'de vefat etti.
Türbesi Fatih cami'i yanındadır.
1451yılına padişah oldu.
Bosna Hereği ve birçok yerleri aldı.
29 Mayıs 1453 Salı günü İs­tanbul'u, Bizans rumlarından alarak, orta çağa son verdi.
Ayasofya kilisesini cami' yapdı.
Kıyamete kadar câmi' kalmasını yazılı vasıyyet ve vakf eyledi.
Fakat, 1935 Ramazan ayında müze yapıldı.
***
İstanbul'un fethine kadar ve fethinden sonra,
Ümmet olarak, Millet olarak
Sayısız şehit,
Sayısız gazimiz oldu.
Bizler bu gün nefes alıyorsak,
Vatanımız var diyorsak,
Allahüteala için, Bizler için, bayrak için, vatan için,
Ehli sünnet için,
Cihad eden, gaza eden sayısız büyüklerimizin savaşları ve cihadları neticesindedir.

Bu gün, her yanımızdan, Türk Milletine, Türkiye'ye
İçten ve dıştan saldırılar devam etmektedir.
Hainler, Haçlılar kılık ve isim değiştirerek yeniden saldırıya geçmişlerdir.
Bu gün bizler, artık vatanını sevenlerle, vatanı yıkmaya çalışan hainlerin mücadelesini seyir ediyoruz.

Çok acil olarak,
İlim, amel ve ihlâsla donanmamız gerekiyor.
**
Bu gün hainler,
1453'ü rövanşını alma sevdasındalar.
…,
Günümüzde kılık değiştiren,
Bozuk ve sapık itikadlarını empoze etmeye çalışan Pensilvanyalılar,,
Vehabilik adı altına Türkiyeye saldıran Suudiler ve Mısır eksenli emperyalistler,
PKK, PYD, YPG gibi kılık değiştiriş hain unsurlar,
ABD, AB, İngiltere, Fransa ve diğer şer odaklarının en büyük amacı,
İstanbul'u Türklerden, hadisi şerifle müjdelenmiş bu asil MİLLETTEN,
Tekrar geriye alabilmeyi umut (!) etmektedirler..
***
Allahüteala,
Fethin 566 yılında hepimizde, Cihâd ve gazâ ruhuna sahip, şuurlu,
Sağcısı solcusu, olarak mili değerlerimiz karşısında tek vücut olan,
Hadisi şerifle müjdelenen MİLLET olmamızı nasip eylesin.

Bizler, bu gün, dünya hırslarından arınmış olarak,
Kardeşlik ruhuyla, tek vücut olmak zorundayız.

Çünkü düşman, şu an tek vücut olarak bin bir kılığa girerek,
Şirin görünen, görünmeye çalışan, Bukalemunca,
Tam karşımızda siper almış durumdadır.
Zayıf anımızı kollamaktadır.
O halde,

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden
Senin de destanını okuyalım ezberden
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden

Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!



Not: İçinde bulunduğumuz Ramazan ayınızı, Kadir gecenizi ve Mübarek Ramazan bayramınızı candan tebrik eder, bu fethin milletimize yeni rahmani kazanımlar getirmesini Allahüteala'dan dilerim efendim.