İnsanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yaşarken, kendimize sormamız gereken önemli sorular var. İnsanoğlu, bindiği dalı keserken, düşmeden önce çektiği iğrenç acılarla, acıların tarihini yeniden yazıyor. Bu acılar, kendi kıyametimizi hazırlıyor. Bu kıyamet, sadece fiziksel yıkım değil, aynı zamanda ahlaki ve vicdani bir çöküşü de beraberinde getiriyor.
Günümüzde, savaşlar ve çatışmalar insanlığı adım adım ölüme sürüklerken, bu yıkımın en büyük yükünü masum siviller taşıyor. Bombaların, kurşunların ve nefretin ortasında kalan insanlar, tarifsiz acılarla yüzleşmek zorunda kalıyor. Bu acılar, sadece fiziksel yaralar değil, aynı zamanda ruhsal ve psikolojik derin yaralar açıyor. İnsanlığın ortak vicdanı, bu acıları dindirmek için bir araya gelmeli ve bu çirkin savaşa dur demeli.
Bu savaşın ortasında, en savunmasız olanlar, yani çocuklar ve kadınlar, büyük ızdıraplarla boğuşmaktadır. Suçsuz çocuklar ve kadınlar savaşın yıkıcı etkileri altında ezilmekte, gelecekleri karartılmaktadır. Aynı zamanda, hayvanlar ve doğa da bu savaşın korkunç sonuçlarına maruz kalmaktadır. Ormanlar yanmakta, hayvanlar yaşam alanlarını kaybetmekte ve doğa tahrip edilmektedir. Hava kirliliği, su kirliliği ve vicdan kirliliği, savaşın getirdiği en büyük felaketlerdendir.
Bu noktada, vicdanı kirlenmemiş aydın üniversitelere ve bireylere büyük bir görev düşüyor. Bu aydınlar, topluma yol gösterici olmalı, barışı ve insan haklarını savunmalı. Üniversiteler, sadece bilgi üreten kurumlar değil, aynı zamanda toplumun vicdanını temsil eden yerler olmalı. Akademisyenler ve öğrenciler, savaşların ve çatışmaların neden olduğu acılara karşı duyarlılık göstermeli ve bu konuda aktif rol oynamalıdır.
Vicdanlı insanlar, topluma ses olmalı, adaletsizliklere karşı durmalı ve barış için mücadele etmelidir. Bu insanlar, insanoğlunun kendi kıyametini hazırlamasına seyirci kalmamalı. Barışın, sevginin ve hoşgörünün savunucuları olarak, insanlığın ölüme gidişine dur demek için birleşmelidirler.
Savaşlar durdurulmalı, çünkü insanlık ölüyor. İnsanlığın ölümü, sadece fiziksel bir yok oluş değil, aynı zamanda manevi ve ahlaki değerlerin de yitirilmesidir. Bu nedenle, her birey, her kurum, barış için elinden geleni yapmalı, savaşların neden olduğu acılara karşı durmalıdır.
Barış için, insanlık için, ortak geleceğimiz için hep birlikte hareket etmeliyiz. Ancak bu şekilde, insanlığın ölüme gidişini durdurabilir ve daha aydınlık bir geleceğe adım atabiliriz.
12 Haziran 2024
Şükrü Karataş