Nida'lı,
Soru işaretli..
Şöyle;
Ünlem'li, noktası, noktalı virgülü bol..
Köşelisinden parantezini yanına.!
İki nokta'yı üst üste koyup;
Üzerine basa basa bi yazı şey'ettirmek geçiyor içimden.
Böyle düşünür, mavi bisiklet yolunun içinden karşıya geçerkene, kiremit renkli yaya yolundan genizden geldiği belli bi ses;
…”Bi adamın adı Mustafa olsun yeter ki” dediğinde.?
Bisiklet yolunu herk edercesine zzzzz” sesini asfalta çizen elektrikli motosiklet sürtünerek geçti yanımdan.
…“Sürtük” diye geçirdim içimden.!
Gözümün önüne afişiyle birlikte geldi o meşhur film..
O an aklımı ney'in aldığını bilmiyorum.
Kulağımdan zzzzz” sesi halâ gitmiyor onu söyliyim..
Bilinç alt'ım, o sese kuluçkaya yatmış vaziyette..
Bisiklet yoluna bıraktığım yumurtalar, hangi motosikletli tarafından kırılacak, o gün bugün merak içindeyim.!
Her neyse;
İçinden geçtiğim mavi bisiklet yolu ardımda kalmıştı ama..
Sesin geldiği yere varmak, güzel insan” diye başlayan cümlenin sahibine ulaşmak şehrin en güzel göbeğinde epey bi zor olmuştu.
Bisiklet yolunda;
Motosikletlilerin hınzır bakışlarını etrafa, hız'larını yola bıraktıklarını görüyordum.
Mustafa Cop'da beni görünce ün'lenmiş;
Buluştuğumuzda ünsüzleri bi kenara, ünlüleri bir kenara koyaraktan hal hatır eder olmuştuk.
Kenardan kenardan yürürken..
Noktalama işaretleri etrafımızda tango ritminde dans ediyorlardı.
İlk karşılaştığımız bi insana Bi adamın adı İsmail olsun”,
Sonra karşılaştığına,
“Bi adamın adı Hasan olsun” diye devam edince..
Hayal kırıklığım ünlemlere dönüştü ki;
Şöyle bi şey..
??..!!..%..&//.. gibi.
Mustafa Cop, eski bir adam..
Aksi aynaya yansıyan, gazetelerini koltuk altına sıkıştıran,
Benim gibi kablolu devirlerden gelen bi zat.
İnternete, ethernet kablosu ile bağlanmışlığı olan bir güzel duayen.
Vi-Fi' si var mı.? bilemem ama..
Vhy-Be'lerini yazıya tekabül ettirdiğini iyi biliyorum.
Yolda yürürken ayak uydurmakta zorluk çektiğim Sayın Cop'un ayak ritmi, noktalı işaretler gibi..
Güzel iz'ler bırakıyor..
Her adımı noktalı,
Her adımı ünlem,
Her bir adımı soru işareti sanki.
Sayın Cop'un adımları adeta cümle kuruyor; yola bile yazıyor vesselâm.
Ayakkabısının burnu kalem, topuğu silgi gibi çalışıyor.
Bir çoğumuz pergelleri açıyoruz muhabbeti yaparkene,
O, adımlarıyla parantez açıyor, parantez kapatıyor.
Selâmı, sabahı, öğlesi, akşamı aktif,
Kendisi hiperaktif bu kıymetli kişiliğin, lâzımlığı noktasında fikrim..! Samimiyetle şu'dur.
Her şehrin mutlaka bir Cop'u olmalı.
O gün; yani kısa yürüyüşümüz anında selam vermedik, İzzet Baysal Caddesinde sesini duymayan kimse kalmadı.
Yol kalabalıktı ama,
Yolumuza çıkan olmuyordu her ne hikmetse..?
Yol bizim için ya(ay)rılıyordu; yürürken önümüzdeki kalabalık sağa sola açılıyordu..
Hele sohbeti arada bi kesip; selam yetiştirmesi yok muydu.
Yer gök inliyor, muhatapları yerlere kadar eğiliyordu.
Sayın Cop, ömür bir adam.
Rabbim ömrünü uzun eylesin.
Mustafa Cop ve Cop Mustafa ismiyle sosyal medyada paylaşımlarını gördüğümüz,
“Muhabbetle” ve Eğitim Şart” sloganlarıyla yakından tanıdığımız Mustafa Bey'den ayrıldığımdan bir gün sonra..
Bir Yaren,
Hocam dedi.
Size dedi hiç yakıştıramadım.!!!
Ne olduğunu anlamamıştım ama o yüklenmeye devam etti.
Gündüz vakti neydi o öyle..
Üstelik İzzet Baysal Caddesinde..
Bir o yana bir bu yana savruluyordunuz deyincesine..!?.ay'dım..
Mustafa Cop..! dedim..
On'dan mütevellit olsa gerek..! Zira yürürken değil sallanmak, savruluyorduk.
Demem o ki; kimya'mıza lâf yoktu..
Fizik'en sınıfta kalmıştık.
Yanlış anlamayın amma..
Dışarıdan farklı algılansa da.!!!
Ünlemlerle yazan, nida'larla konuşan,
Mustafa Cop'la sallanmak bi başka oluyor be.
.
Nokta yani..
Yoksa soru işareti mi.
?.