KÜLTÜREL İKTİDAR

İktidar kelimesi denilince ilk akla gelen, siyasi güçtür.

Kitleler kendi fikir, düşünce ve beklentilerini gerçekleştirip , kendisini temsil edecek siyasi erkin egemen olmasını isterler.

Temel arzuları düşündüklerini seslendiren, hayal ettiklerini gerçekleştiren bir siyasi yapıdır.

O siyasi yapının kendileriyle birlikte güç kazanmasını ve bu gücün  birlikte müşterek bir kuvvete dönüşmesini beklerler.

XXX

Cumhuriyet sonrası mütedeyyin kesim; sanat, estetik ve devletin imarı konusunda geride tutulmuş, üst yapıyı şekillendirecek çabalara dahil edilmemiş ve özellikle uzaklaştırılmıştır.

Mütedeyyin halk! yani dinine bağlı dindar vatandaş günlük hayatı yaşama konusunda  olduğu gibi, inançlarını yaşamak  konusunda da ihtiyaç olanın ötesine geçememiştir.

Bir taraf lüks ve konforu önceleyip, hayat alanlarını inkişaf ettirirken,

Mütedeyyin kesim dini vecibelerini yerine getirmek için büyük hassasiyet içinde olmuştur.

Anadolu’nun kırsalından büyükşehirlere göçen insanlar başlarını sokacak yerden önce, yaşadıkları sokak ya da mahalleye bir camii inşa etmeye  girişmeleri hiç de tesadüf değildir.

XXX

Derme çatma yapılan camilere bakarak, bu mahalleden bir Mimar Sinan’ın geçmediğinden emin olabilirsiniz.

Bu sokaklardan Tanburi Cemil Beyin tınısını işitmeniz de mümkün değildir.

O sokak veya mahalle aralarında restoranlara rastlayamazsınız.

Necip Fazıl Kısakürek’in, Cemil Meriç’i yad ve ihya eden kafeleri görmeniz mümkün olamaz.

O sokak aralarını misketler, sek sek için çizili kaldırımlar, patlak bir top ve artist resimlerinden mütevellit kartlar ve gazoz kapakları kaplardı.

Sokaklar kilim döven kadınlar, namaz vaktini bekleyen hacılara ev sahipliği yapardı.

Çeşmelerden akan sebil su en büyük zenginlik sayılırdı.

Günlük hayatın odak noktasına günlük ihtiyaçlar ve zorunluluklar yerleşmiş, kafe ve restoranlar ise elit mahallere çoktan taşınmıştı.

Hiç kuşku yok ki; kültürel iktidarı elinde tutan batıcı elitler ekonomik yetkinlikle senkronizasyonu bu minval üzerine inşa etmeyi becermişlerdir.

XXX

Kültürel iktidarla, siyasi iktidar iki ayrı güzergahtan ilerler.

Kültürün enstrüman ve imkanlarına sahip olmak, o dünyanın, o yerelin insanı olmak anlamını elbette taşımaz.

Kırsaldan gelen mütedeyyin kesimin büyük şehirlerin ana arterlerine yaklaşmış olmalarına rağmen gerçek anlamda şehirleşmedikleri de vakıadır.

Kültürel güç, şehirleşme ile paralel yürüyen sosyolojik bir olgudur.

Yerleşik hayatını kurmuş, şehirli olmuş, zaruri ihtiyaçlarını karşılaşmış bir toplum,

Kültür, sanat ve edebiyatını da dizayn edebilecek kapasiteyi yakalamakla birlikte, bu normda insanları kanalize edebilecektir.

Tanzimattan itibaren, toplumu kendi istedikleri biçimde dönüştürmek isteyenler; bunu kültür, edebiyat ve sanat  yoluyla elde etmeyi başarmışlardır.

Bu toprakların yerli insanları, karşı kültürün salvolarına karşı mukavemet edememiş ama hep kaygılı bir duruş sergilemişlerdir.

XXX

-         Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın müteaddit kez ifade ettiği “siyasi olarak iktidar olmak başka, sosyal ve kültürel iktidar olmak çok daha başkadır” sözünü hatırlamakta yarar var.

Ülkemizdeki  batıcı kültür iktidarı, referansları bu coğrafyaya değil, dışarıya ait olan bir iktidardır.

Bu memleketin öz değerleriyle barışık siyasi iktidarın,  kültürel iktidarı yeniden tesis edebilmesi için toplumsal zihnin aslına dönmesi gerekir ki; bu da zaman alacaktır.

·        Milli kültürün özü milli hafızadır.

·        Milli hafızayı yeniden canlandırmak için eğitimin bütün dinamikleri ile milli olması gerekir.

·        Milli Sinema üzerinde yeniden kafa yormak,

·        Modern sanatları geleneksel kültürle yeniden yorumlamak,

·        Milletin süregelen hayatından demlenmek gerekiyor.

XXX

Bir milletin kültür sorunu çok daha derinlerde ve çok daha  siyaset üstüdür.

Dil, estetik hafıza ve geleneksel kültür;

-         Toplum içinde kendine buluşma noktası oluşturur.

Bilmek kadar duymak da gerekir.

Toplumların sadece gözleri değil, kulakları, tat almaya yarayan dilleri ve dokunduklarında hissettikleri, yaşadıkları coğrafyayı hatırlatan alıcıları vardır.

-         Dil sadece ekmeğin, suyun yemeğin tadını almaz.

-         Dil, kullandığı kelimenin, seslendiği ismin ve beslediği fikir ve düşüncenin de lezzetini tadar.

-         Dilimiz aynı şeylere dönüyor, toplum aynı dili konuşuyor, aynı dille ağlıyor aynı dille gülüyor, aynı lezzeti alıyorsa kültürün edebiyatın ve sanatın müşterek çeşmesinden tasımızı dolduruyoruz demektir.

XXX

Kültürel iktidar,

·        Benimsediği dünya görüşünden kendine kişisel imkan yaratmak değildir.

·        Öncekini indirip, sonrakini ikame etmek değildir.

·        Toplumun bütün unsurlarını ortak bir ruhta buluşturmak varken, kişisel güce dayalı fırsat kollamak değildir.

·        Güzelin, doğrunun bedii olanın müşterek iklim ve coğrafyamızda yer/maya tutmasıdır.

·        Siyasi iktidar ağaca değil ormana bakar.

·        Kültürel iktidarın muktediri millet, hedefi milletin istiklali ve istikbalidir.

·        Kültürel iktidar, okulun çıkış kapısına değil, giriş kapısındaki yoğunluğa bakar.

·        Kültürel iktidar, türkülerin, masalların destanların, tarih yapraklarının hastasıdır.

·        Kültürel iktidar, sadece ben hayal ederim, sadece ben bilirim değil, aynı tadı alan, aynı dili konuşan, aynı tasa birlikte kaşık sallayan toplumu işaret eder.

·        Kültür ayağa kalkıştır, hamallık değil, hamledir.

·        Kültür iktidarı hayal enflasyonuna mesafeli, Anadolu irfanının hısımı, ilim/bilim adamlarının dostu, mütedeyyin insanların akrabasıdır.

·        Kültür iktidarı her canlının nefesini koklar, tenini okşar, dilini bilir, ekmeğini bölüşür.

Ve mesele şudur

-         Kendi kültürel değerlerimize yılmadan, dejenere etmeden sahip çıkma meselesidir."

İkinci kat dergisi hüseyin akın yazısından yararlanılmıştır.