Bolu'yu sevmemek için deli olmak gerek.

Ben Mengen'imi deli gibi seviyorum mesela.

Divane'yim aklımca.

Bolu'nun ve ilçelerinin,

Bu kadim coğrafyanın

Doğası,

Alabildiğine renkli,

İklimi,

Olabildiğince hareketli..

İnsan Tabiat'ı da,

O derece mutedil, mübarek memleketin.

Bolu şehri;

Küçük amma,

Acayip bi öyküsü var..

Yok yani, iki arada bi derede değil hani.

Tam yerli yerinde.

Birine daha yakın,

Diğerine daha da yakın.

İstanbul'u diyorum.

Ankara'yı ima ediyorum.

Bu iki metropol şehrin arasında olmasına rağmen,

Gezilesi/görülesi bir şehir Bolu.

Hani vardır ya.! Çok söylene gelen,

Karşı tarafa bir soru manasında şey'ettiğimiz..

Doğduğun mu, doyduğun yer mi.?

Neresi falan gibi hani.

Hah işte; kast'ımca..

Bunları cümleye alacak/koyacak yaşları çoktan geçtik.

Onu diyorum.

Essah söylüyorum.!

Gerçekten Bolu bi tabiat harikası.

Üzerinde iyi çalışılıyor.

Büyük projeler üretiliyor.

Küçük Şehrin Büyük Öyküsü" sloganı sizi yanıltmasın.

Küçük şehir büyük düşünmekle eş değer işler yapıyor.

Mengen İlçemiz, halen kendisine dayatılan evcilik oyununu oynamakla meşgul.

Mutedil insanlar kenti Mengen.

Şehrin bahçelerinde bile çam ağacı yetişen,

Aş'ını taştan çıkaran,

Osmanlı Mutfağından bu yana aşçılığı ile ünlenen,

En fazla okuma oranıyla gururlanan,

Aşçılar Turizm Otelcilik Meslek Lisesini içinde barındıran,

Turizm noktasında hayli uzun yol ağına ve enteresan bir katma değer gücüne sahip Mengen.

Çok daha büyük hizmetleri,

Projeleri,

Hizmetleri,

Aşk'ları,

Dostları,

İnsanları,

Velileri, küçükleri, büyükleri hak ediyor.

Küçük olsun benim olsun.

Oyun olsun torba dolsun mahiyetindeki yaklaşımlar,

Mengen'e vakit kaybı yaratmaktan,

İleride doğabilecek her türlü üretimin/hizmetin önünü kesmekten başka bir şey olmuyor.

Mengen'de,

Hizmetlerin boyu kısa.

Heykelin boyu uzun.

Hizmetin adeti/nev'isi az,

Edilen lafların cümlesi çok.

Ahmet Kaya görüyordu;

"Bu ne yaman çelişki anne" diyordu.

Ahmet Kaya biliyordu;

"Hani benim sevincim nerde

Bilyelerim topacım

Kiraz ağacında yırtılan gömleğim

Çaldılar çocukluğumu habersiz" diye saz eşliğinde söyleniyordu.

Mengen'in hayalleri/idealleri,

Bir inat, bir geçici nöbet uğruna uyutuluyor.

Mengen'in kavlimce mecazen geleceği çalınıyor.

Mengen Markası,

Gün geçtikçe daralıyor/kısalıyor ve değer kaybediyor.

Kiraz ağacında yırtılmış gömleğimiz dolapta,

Karda bindiğimiz kızağımız odunlukta,

Okuduğumuz kitaplarımız hala kitaplıkta,

Dostlar kalbimizde..

Hiç bir şeyi yakmadık, limandaki gemileri bile.

Anılar hayallerimizi,

Yaşadıklarımız ideallerimizi beslemeye devam ediyor.

Kişisel ikballer, egolar,

Yerleşik haller,

Kişisel manevralar,

İncir çekirdeğini doldurmayan sebepler oraya/buraya..

İnsan gezdikçe büyüyor.

Okudukça bilgileniyor.

Yaşadıkça öğreniyor.

Olgunlaştıkça gençleşiyor.

Gençleştikçe delikanlı oluyor.

Ve Fakat;

En akıllı, en şeker, en iyi çözümleri dile dolamanın zamanıdır.
İnsanı daha iyi yaşatmayı dileyen bir bilgeliğin çocuklarıyız.

Bilgiçliğimizi tamir etmeli,

Hiç'liğimizi gözden geçirmeliyiz.
Geleneklerimiz, bize doğru yolu ve ışığı gösterecektir.

Sağı solu yok bu işin.

Dünkü hafızalarına format arayanlara,

Memleket sevdası yeter..
Gerçekler bazen yüreği yakabilir.

Ama her serinlik yeni bir bilgiyi gerektirir insanda.

Ön niyetle donanmalı,

Donandıkça,

Art niyetle dolanmamalıyız.!