Bakır sahanların, tahta çanakların, tahta sinilere konulduğu, tahta kaşıklarla yemeklerin yendiği dönemlerden, porselen tabaklar, kristal bardaklar, altın gümüş kaşıklardan, cam, çelik eşyalara kadar evrilen bir mirasla yer etmiş bu topraklarda, Anadolu'dan, Orta Doğu’dan, Osmanlı Saray mutfağından günümüze gelen yemek ve mutfak kültürü.
Çeşit zenginliği ve damak tadına uygunluğu ile birçok yemek, yiyecek türü yörelere göre farklılıkları da yansıtarak, menülerde, özel gün, kutlama ve törenlerde ayrı bir öneme sahip olmuş.
Türk mutfağı, Osmanlı mutfağı, Dünya mutfaklarından birçok yemeklerin yapıldığı, gelecek nesilleri yetiştirmek için eğitimcileri, usta şefleri, öğretmenleriyle eğitimlerin verildiği Bolu İzzet Baysal Abant Mesleki Teknik Anadolu Lisesi’nin Müdürü Ayhan Vural ile sohbetimiz yine mutfaklar, beslenme, yemek kültürü üzerine oldu.
Türk mutfağı kaynayan tencerelerinde, turşu küplerinde, sirkelerinde ve şerbetlerinde her zaman şifa sunmakta olduğunu belirterek konuşmasına başlayan Müdür Ayhan Vural; “Dünyayı her gün daha çok hastalandıran fastfood kültürüne karşı, yerel mutfakların çözüm merkezi haline gelmiştir. Bu anlamda, dünyanın her yerinde sağlıklı yoğun bir ilgi söz konusudur. Türk mutfağı, yeme içme trendlerinin tümüne cevap verir durumdadır. Özellikle hızla yükselen vejetaryen yönelimler için mutfağımız sınırsız seçenekler sunmaktadır.”dedi.
Eski dönemlerde yaşayanların hiçbir şeyi ziyan etmeyip, atmadıklarını, yani çöp diye bir şeyin olmadığına değindiğimizde Müdür Ayhan Vural; “Kalan her parça yiyeceğin, bambaşka bir ürüne dönüşebildiği bir mucizeye sahibiz. Yani gıdanın korunması da doğal olarak gerçekleşiyor. Tabii bu da yemeği bir tüketimden öte, bir bilgeliğe dönüştürüyor. Ülkemizdeki iklim çeşitliliğinin ve verimli toprakların sunduğu yüksek bir ürün çeşitliliğimiz var. Envaiçeşit yabani ot, mantar, sebze ve meyve, mutfağımızı bir şölene çeviriyor. Kendi bölgesinde yetişen ürünlerle hazırlanan yemekler, kültürün ve tarihin portresi haline geliyor. Bu anlamda da yemeklerimizin birçoğunun coğrafi işaret alabilecek nitelikte olduğuna inanıyorum.”diye anlattı.
Osmanlı Mutfağı, mutfak kültürü ve bize bıraktığı mirası ile ilgili ise Müdür Ayhan Vural; “İmparatorluk Mirası Osmanlı Mutfağı 3 kıtaya hâkim, bu kıtaların mutfak kültürünü en iyi şekilde derleyip, toparlamış, halkına sunmuş ve bizlere de miras bırakmıştır. Bu mutfağı araştıran, geliştiren, merak eden, sorgulayan ve uygulayan bir nesil olmalıyız. Bunu yapmadığımız ya da yapamadığımız takdirde dünya mutfakları arasında yer alamayız. Bir Fransız mutfağı hiçbir zaman Osmanlı mutfağıyla mukayese edilemez, ama onlar dünyaya kendilerini iyi tanıtmış. Onların yemeklerinin sadece görselliği var. Bizimkiler öyle değil. Ülkemizde gastronomi alanında kültürümüzü iyi tanıtmalıyız. Bu ülkeye gelen insanlar, zaten kendi ülkelerinde o yemekleri tadıyorlar. Ülkemize geldiklerinde kültürümüzü her alanda olduğu gibi Gastronomi alanında da gastronomi müzelerimizle, yiyecek içecek sunum alanlarımızla, yarışmalarımız ve festivallerimizle güçlü eğitim kurumlarımız, sektörümüz, sivil toplum örgütlerimiz ve basın yayın kuruluşlarımızla, güçlü bir şekilde temsil edip, gerekli tanıtımı yapmalıyız.”diye belirtti.
“Dünyada en zengin mutfağa sahibiz, ama kıymetini bilmiyoruz.” diye vurgulayan ve 6 bin yemeğin kayıp olduğunu hatırlatan Müdür Ayhan Vural; “Osmanlı mutfağına ait 5 binin üzerinde yemek tespit edilmiş olup, Osmanlı mutfağına ait, ismi bilinmeyen ve kaybolan 6 binin üzerinde yemek olduğu tespit edilmiştir. Bütün Avrupa'nın mutfak kültürü bir araya gelse, 6 bin yemek olamaz. Biz kültürümüze sahip çıktığımızda, gereken özeni, değeri gösterdiğimizde bu yemekler tekrar tespit edilecektir.”dedi.
“Osmanlı mutfağına, patlıcanın 1760'larda girdiğini dile getiren, “Sadece patlıcandan 283 çeşit yemek yapılırdı.” diye anlatan Müdür Ayhan Vural; “En eski lokanta biz olmamıza rağmen, ancak 70 çeşidini yapabiliyoruz. 200 çeşidi kayıp, ismini dahi bilmiyoruz. Örneğin, Elbasan tava yemeği Arnavut yemeğidir. Arnavutluk'ta Elbasan diye bir kasaba vardır. Osmanlı burayı fethedince, bu yemek oradan saray mutfağına geçmiş. Bu yemeğin aynısını hala yapıyoruz. Ecdadımız, Keşkülü fukara yemeğini Hindistan'da, Hindistan cevizinin içini boşaltıp, yemeği, o kabın içinde fakirlere dağıtırmış. İsmi de oradan geliyor. Dana gulaş denilen yemek, Osmanlı'da Kulaşı olarak geçiyor. Şerbet çok yaygın olarak kullanılmakta 300 çeşitten fazla şerbet bulunmaktadır. Çiçeklerin bile şerbetleri yapıldığı tespit edilmiştir. Biz bunları ‘İmparatorluk Mirası Osmanlı Mutfağı’ yemek yarışmaları ile yapmaya devam ettiriyoruz. Anadolu’nun her yerinden gelen reçeteleri biriktirip aynı zamanda zengin bir ‘ İmparatorluk Mirası Osmanlı Mutfağı’ ile ilgili veri tabanı oluşmaktadır. Ayva şerbetinden tutun da kızılcık şerbetine varana kadar yapıyoruz. Saray mutfağında, et, tavuk ve av etleri çok yaygın olduğundan bunları tedarik ettiriyoruz. . Keklik, bıldırcın, yabani ördeğinden atölye çalışmaları yapıyoruz.”dedi.
2023 yılının 18-19 Mart tarihlerinde ‘İmparatorluk Mirası Osmanlı Mutfağı’ yemek yarışmalarının ikincisini tertiplemeyi planladıklarını belirten Müdür Ayhan Vural; “Atalarımızdan kalan bu mirası gelecek kuşaklara aktararak Türk Mutfağının Dünya Mutfakları arasında hak ettiği yeri almasını sağlayacağımıza inanıyor, müdürlerimize, çalışma arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.”dedi. (Fatma Marmara)