Laleler 400 yıl önce Kanuni Sultan Süleyman zamanında İstanbul'dan Hollanda'ya gitmiş. Kadere bak lalelerden 400 yıl sonra, laleler ülkesi Hollanda'ya insanımız işçi olarak gitmiştir.
İşçiler laleler kadar çok şanslı değildi. Laleler gittiğinde elmasla el değiştirmiş, çok popüler olmuş.
İşçilerimiz en zor şartlarda dili başka, kültürü başka, işyerlerinde çalışmaya başlamışlar.
İnsanımız donanımlı da gitmiyor. Tarlasında sabanını bırakmış, koyunlarının arkasında sopasını bırakmış, tahsili de yok, ilkokul mezunu, diploması olmayanlar bile var. Köyden indim şehire, şaşırdım birdenbire. Köyden şehire değil, farklı bir dünyaya.
Pansiyonlarda kalanlar da, birkaç aile bir evde kalanlar da olmuş. Dil bilmedikleri için alışverişlerde çektikleri zorluklar, bir yumurta alabilmek için tavuk gibi gıdaklamışlar, et alabilmek için inek gibi ses çıkarmışlar. Diğer ihtiyaçları gidermedeki zorlukları siz düşünün, patronla anlaşma, sağlık ve benzerleri. İnsan nereye giderse kendini de beraberinde götürür. Bu insanlar giderken dillerini, örflerini, adetlerini götürmüşler, insan bu. Bir kaç yıl çalışıp, traktör parası kazanıp, geriye dönmeyi düşlüyorlar. Kaybolmamak için de sıkı sıkıya, inançlarına, kültürlerine sarılıyorlar. Bunlar okumadan arif olanlar.
Türk insanı namaz kılmasını bilenlerle odalarını mescit yapmışlar. Cuma namazını kılabilmek için dini eğitim alanları bulmuşlar, büyük şehirlerde salon kiralayıp bir araya gelmişler. Bayram namazlarını kılabilmek için bazen 50 km yol gitmişler.
Daha sonraları camiler satın alıyorlar, cemaati kalmayan kiliseleri camiye çeviriyorlar. Dernekler kuruyorlar. Eksportlar, Türk fırınları, lokantalar, işyerleri açılıyor. Diyanet'e bağlı camilere, diyanet imamlar gönderiyor, Milli görüş camileri, Süleymancıların camileri, Hollanda Türk Federasyonu, Alevi dernekleri ve cem evleri de çoğalıyor. Hollanda'da Türk çocuklarına anadili ve kültürü eğitimi için sınıflar açılıyor. Maalesef anadil eğitimi 2004 yılında kaldırıldı, ayrı bir yazı konusu. Artık Türk insanı dönücü değil.
Bizim ne yapmamız lazım? Bulunduğumuz ülkede dürüst, çalışkan, kurallara uyan, komşuları ile iyi geçinen insan olmamız gerekiyor. Eğitimde, siyasette en üst seviyeleri yakalamalıyız. Bu potansiyalimiz var. Türkler eğitimde, ticarette içinde bulunduğu toplumda başarıyı yakalamaya başladı derken, önceleri tek milletvekili çıkaran, merkez partisi, Müslümanlar aleyhine propaganda yaparken, sonraları merkez partisinin daha kötüsünü Wilders ve partisi, islamafobi söylemleri ile ırkçılık yapmaya başladı. İslam aleyhinde ve inananları küçük düşürücü popülist politikalar üretiyor. Bazı basın kuruluşları da bunu destekliyor. Bulunduğum şehirde, bu ırkçı söylemleri ortadan kaldırma amaçlı geçen yazımda PAPAZ başlığı altında HIRİSTİYANLAR MÜSLÜMANLAR ÇALIŞMA GRUBU'nu tanıtmıştım. Bu grup her ay bir araya gelerek toplantılar yapıyordu. Grubun toplantılarında çok ilginç konular işlenirken, büyük dostluklar ve insan ilişkileri oluyor, hoca efendilerin de İslam adına bilgileri aktarma şansı fazlalaşıyordu. Protestan papazı bayan Mikie halka açık toplantının Laander Nederlander sokağında bulunan kilisede, Endenozya'daki doğa felaketi Tsunami için para toplanması, bu amaçla farklı dinlerde, incilden ve kur'an dan ayetler okunup dua edilmesi teklifinde bulundu. Teklif herkes tarafından uygun görüldü. Fakat cami hocamız Sabahattin Kaygusuz ve Hanımı Zekiye Kaygusuz o tarihte hacıları götürmek için Mekke'ye gitti. Çalışma grubunda çok aktif olan Raşit Uygun,( kendisi Teolojiyi bitirdi) harika sesi ve iki dilli olmasından dolayı, hapishanede islam dinini anlatmak, Müslüman mahkumları topluma kazandırmak için görev almıştı. Tesadüf bizim program akşamı toplantısı olduğunu söyledi. Papazlar hazırdı imamımız yoktu. Papaz Annamari ayet ve dua okumak için bana teklif etti. Ben de ona sen okul müdürünü davet edip böyle bir teklif yapar mısın? dedim, özür diledi. Raşit hocama ne yaparsan yap, yarım saat içinde Kur'an dan süreyi okuyup, duayı yapıp gidebilirsiniz dedim. Tamam dedi programda yerini aldı. Program için hazırlanan afişler camilere ve kiliselere, önemli yerlere asıldı. Program akşamı Bolulu hemşerim İsmail Erkan bize misafir olarak gelmişti, onu da programa götürdüm. Kilise davetlilerle dolmuştu. Papazlar incilden okudular, dualarını yaptılar. Sıra Raşit Uygun hocama geldi, güzel makamı ve güzel sesiyle Kur'an okudu, bayan papaz Mikie'nin sessizce ağladığını gördük. Hoca efendi Hollandacaya tercüme etti, Türkçe ve Hollandaca duasını yaptı. Şaşırmıştık, hoca efendiye sorduk, bayan papaz niçin ağladı. BU KUR'ANIN MUCİZESİDİR, dedi. Hemşerim vay be! Bizim elimizde elmas varmış da haberimiz yokmuş dedi.
Laleler vatanına kavuştu, Türkiye'nin birçok şehrinin sokaklarını rengarenk süsledi, İstanbul'da Emirgan'da lale bahçesi açıldı, lale festivalleri yapılmakta. 50 yıl önce gurbete giden işçilerimiz vatan hasreti çekerek, vatanına kavuşamadan, birçoğu vefat etti, cenazeleri uçakla gelen işçilerimiz, memleketlerindeki mezarlıklara gömüldü. Laleler mezarlarınızı süslüyor. Rahat uyuyabilirsiniz. Ahmet Yesevi'nin rüzgarı ve beraberinde götürdüğü tohumlar, Anadolu'da Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli, Ak Şemsettin Hazretleri ve daha niceleri Anadolu'yu yeşertmiş, inşallah o rüzgar Avrupa'ya da ulaşacaktır. Avrupa birliğine mi girmek istiyorsunuz? Uğraşmayın, zaten 5,5 milyon Avrupa'da yaşayan insanımızla Avrupa birliğine girmiş sayılırız.
Hollanda'da öğrencilerimle, onları yetiştiren anne babalarla gurur duyuyorum, doktor, mühendis, avukat, öğretmen, danışman, iş sahibi oldular. Gurbet acı çektirmeden yaşatmaz.
Kuran'a bak İncil'e bak
Dört kitabın dördü de Hak
Hakir görüp ırk ayırmak
Hakikatte yüz karası. AŞIK VEYSEL
Not:
Bu çalışma grubuna katkısı olan, Raşit Uygun hocama, Beverwijk Türk Kültür ocağı başkanı Nedim Doruk'a, Gencay Acar hocama, Sabahattin Kaygusuz hocama, hanımı Zekiye Kaygusuz hoca hanıma, Elif Kaymak bacıya, cami başkanlarına, dernek başkanlarına, katılım yapan işçi vatandaşlarımıza teşekkür ederim.