Siyaset yapmıyorum diyerek yazanlardan, siyaset yapanlara burun kıvıranlardan değilim.
Gücümüz yetmiyor değil ama gücümüze de gitmiyor değil…
İşimiz gücümüz var; hepimizin mutlu olduğu melekeleri, kurduğu cümleleri, yan yana koyduk mu! gökdelenler inşa ettiğimiz kelimelerimiz var.
Nokta’mı keser, virgül’ümü levye yapacak, noktalı virgülümle barikat kuracak değilim.
Satır başlı, hal hatırlı barakalarım bana yetiyor.
Sabra, şükre imanlı, tabiata sevdalı, bu dünyadan alacaklı, öbür dünyaya borçluyum.
XXX
Hayatımız;
Güneşin batışına el sallamak, doğuşuna yüz vurmakla geçiyor.
Bi Sarayburnumuz yok..
Ve Fakat
Gölköy’den de fena batmıyor güneş.
Dün tepsi gibiydi…
Kor, kızıl kırmızı halleri ürkütücü, bir yandan huzur vericiydi.
Suya yansıyan yakamozlar, ince belleriyle ürkek, suyun üzerinde rakkase kadar oynaktılar.
Bulutun gözü yaşlı, rüzgarın yüzü serin, güneşin yüzü kınalıydı
XXX
Daha yeni süper ay’ın görüntülerine meftun olmuş, şairlerin sayfaları şiirle dolmuş, şanslı olanlar hakkına ve haddine düşeni sepetine çoktan koymuştu.
Hayat kızgınlığında demirini sabırla tavlamakla geçirenlere güzeldi.
Gökyüzüne kızıllık, yerküreye bi kızgınlık hakimdi.
Karadeniz çırpınıyor; Gölköy ondan aşağı kalmıyordu.
Çam ağaçlarının kozalakları kanun, iğne yaprakları sazın teli, meşe palamutları darbukaydı sanki..
Akkayalar’a konan bi kartal senfoninin as solisti olmuş, tabiat koro halinde fasıl geçiyordu.
XXX
Makam hicaz, nşarkılar rast geleydi.
Ezberimden bir şarkı, dudaklarımdan kırık dökük bir şarkı çıktı geldi.
-
Telli telli telli şu telli turna
-
Sanma ki yaralı uçmaz bir daha
-
Takılmış kanadı göçmen buluta
-
Anlatır eski beni şimdiki bana
-
Sakın çıkma patika yollara
-
O dağlara, kırlara, o karlı ovaya
-
Yenik düşüyor her şey zamana
-
Biz büyüdük ve kirlendi dünya….
XXX
Bir ördek gölde rızkını kovalıyor, bi leylek tek ayağının üstünde durmuş heykeline ölçü veriyordu.
Yarasalar kör uçuşlarına rota, çakallar burunlarına koku aramakla meşguldü.
Bir ayı bağdaş kurmuş ölmüş bi balığa ağlıyor, bi sarhoş göle attığı şişenin suyla cilveleşmesine başını bükerekten eşlik ediyordu.
Son ateş böcekleri, ıhlamur ağacında nevruzu kutluyordu.
XXX
Kıyıda tek bir olta balıkçısı yoktu.
Suyun dibi gözükmüyor; içinde yaşayan var mı yok mu bilinmiyordu.
Karabataklar tembel, kara görüntüleriyle ağaç dallarına tünemiş, bir kedi kıyıda uçuşan naylon poşete permaya durmuştu.
Bi ördek ailesi tek sıra resmi geçitteydi.
Traktörle gelen bi aile pikniğe durmuş, battaniyesine kurulu baba cigarasıyla kavga ediyordu.
Cep telefonları kılıflarından çıkmış,
-
“Var mı benden daha güzel” diyerekten çevreye ateş ediyordu.