Öğretmenler öğretirler…
Ama o öğretmenler var ya; öğretirken, aynı zamanda da eğitirler.
Çünkü görevleridir.
Eğitmezlerse…
Ya da
Eğitemezlerse; eyvah!
İşçi olmuş, memur olmuş, doktor, siyasetçi olmuş fark etmez.
O zaman DOĞRU denilen terazi; para olur, güç olur, patavatsızlık olur, kanun kural tanımazlık olur, mevki makam olur.
Oldu da, oluyorlar da…
***
Bir ülkenin her kademesine insan yetiştiren öğretmeni, düz memur ile aynı kefeye koyup tartanlar, Milli Eğitimi yap -boz tahtası yapanlar,
Sınıfında ki değişik karakterdeki her öğrenci için ayrı bir role soyunan öğretmeni, tıpkı fabrikalardaki, “hep aynı ürünleri” çıkaran üretim bandı sananlar,
Ve yan gelip yatan kişi gözü ile bakanlar,
Ve de
Veli üzerinden siyaset yapıp ortaya ‘ Veliyi üzeni ben de üzerim' sözünü atan bakanlar,
Bir de alo şikâyet hattı açanlar yüzünden sapla saman bir birine karıştı.
Önüne gelen bu hattan öğretmeni olur olmaz şeylerden şikâyete başladı.
Haaa! Hak eden öğretmenler yok muydu?
Vardı mutlaka, ama terazi şaştı.
***
Sonuç;
-İftiraya dayanamayan öğretmen intihar etti,
-Vali tarafından herkesin önünde aşağılanan öğretmen bir müddet sonra kalp krizinden öldü.
-Öğrenci, müdür yardımcısını bıçakladı.
Ve
Daha pek çok şey…
Peki, sonra öğretmen ne yaptı?
Sahipsizliğin verdiği tepki ile ‘Ne haliniz varsa görün' dedi.
Dersini verdi gitti, öğretti; ama eğitmekten vazgeçti.
***
Ya eğitimin ilk basamağında olanlar;
Yani anneler babalar…
Onlar
Çocuklarına zaman ayırmadılar, ayıramadılar.
Ya
Ekonomik zorluklardan dolayı geçinemedikleri için aile bütçesine katkı sağlamak amacı ile ek bir iş için koştular.
Ya da
Televizyon ekranları karşısında gelin kaynana dizilerine baktılar, sokağa saldılar.
Bazıları da çocuklarına bilgisayar, tablet, cep telefonu almakla, özel hocalar tutmakla, velilik görevlerini yaptıklarını sandılar. Ciğerparelerini, gözbebeklerini internete bağımlı yaptılar.
Yarınlarımızı hazırlayan öğretmenleri, sıradan bir insan yerine koyanları, birbirlerini suçlayan Milli Eğitim Bakanlarını görünce onlarda iyice şaşırdılar.
Okul idarelerini ve öğretmenleri yönetmeye kalktılar.
***
Geldiğimiz nokta ise belli, ‘Milli Eğitimde yangın var.'
Abartıyor muyuz?
Yooo!
Zaten Milli Eğitimde başarısız olduklarını kendileri de söylüyorlar.
Ne yapalım;'Bu yangını siz çıkarttınız, siz mi söndürün.' diyelim.
Diyemeyiz ki…
Bu sorun hepimizin, birimizin değil ki!
O zaman aileden başlayıp, bir ülkeyi ilgilendiren bu soruna çözüm bulmak için hepimiz ortak bir çaba göstermeliyiz.
O zaman
Eğer çocuklarımızı bu yangından kurtarmak istiyorsak, önce VELİ OLARAK KENDİMİZİ KURTARMALIYIZ.
Çünkü
Eğitimin kalitesini artırabilmenin, topluma sağlıklı bireyler kazandırabilmenin yolu artık sadece okullardan geçmiyor.
Birinci basamak aile, yani donanımlı veliler…
***
Bolu Belediyesi Kent Konseyi, donanımlı velilerin sayısını artırmak için Milli Eğitim Müdürlüğü, İzzet Baysal Üniversitesi iş birliği ile bir proje başlatıyor.
Konuşmacı, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hamit Coşkun…
İlk basamakta 50.Yıl İlk ve Ortaokulunda başlayacak sonra okullardan gelen isteğe göre belirlenen 13 okulda devam edecek olan bu projenin amacı; ÖĞRENEN VE ÖĞRETEN, BİLİNÇLİ, KATILIMCI VELİ TİPİNİN öne çıkarılması…
Okul Müdürlerimiz, Öğretmenlerimiz, Okul Aile Birliklerimiz, Velilerimiz
Ve Basınımız
Lütfen kayıtsız kalmayınız bu projeye destek veriniz.
09.02.2018
Muharrem Demirel