Büyük ülke olmak,

Büyük düşünmek lazım.

Yoksa hep mutsuz kalacağız.

Büyümez, büyük olduğumuzu kanıtlamaz isek.

Çocuklarımız, torunlarımız bizden daha fazla üzülecekler.

Ve fakat;

Büyük adam ile büyük ülkeyi karıştırmadan meseleye bakmak gerek.

Samimiyetten uzak, kendinden mamul, içi boşaltılmış büyük düşün” sloganları yıllardır, sadece ve sadece sana/bana söylene gelmiş.

İş büyük ülke olma idealine gelince, büyük düşün” diyen beyazlar, el freni olmaktan asla geri durmuyorlar.

Küçük olsun, benim olsun devirleri çoktan geçti.

Tek katlı,

Camında çiçekleri, penceresinde tülleri olan bahçeli evler rüya oldu.

Polyanna diye bir masal kızı yok artık.

Tek dişi kalmış canavar'ın, implant dişleri var.

Bir inekli, bir kuzulu evler,

Camdan borusu çıkmış, odun sobalı haneler tükendi.

Tavukların folluk,

Horozların tünek özentileri bitti.

Eşeğin gözüne dahi imrenerek bakanların yerini,

Kadının gözüne taciz ateşi yapanlar aldı.

Sadece rüyada rastladığımız kabuslar,

Çarşıda, pazarda, yolda, bayırda yaşanır oldu.

Şehirleştikçe gaddar,

Kentleştikçe bireysel,

Yaşadıkça yüzeysel olmaya durmuşuz.

Maneviyat mücevherimizi harcar,

Kendimizden kaçar,

Nefsimize duçar olmuşuz.

Heyhat;

Ne elem,

Ne keder..

Bireysel üstünlüklerimizi, büyük ülke sevdamıza tercih eder,

Bu manada globallere endeksli siyaset yapan güçlerin esiri, dış güçlerin yıllardır marabası olmuşuz.

Aklıma ilişiyor,

Cümle kurmaya eriniyorum.

Kendi kendime yeriniyorum.

Diyorum ki;

Sevda yüklü kervanlara eşek dahi olamayacakların, sevgiden bahsetmesi ne trajik.

Yüksüz, meşakkatsiz, çilesiz yaşanmışlık ne büyük tecrübesizlik.

Saksıdaki toprağını, vatan toprağından daha çok kıymetlendirmek ne gaflet.

Hele sevgi nedir bilmeden Anadolu'nun bozkırlarından bahsetmek ne anlamsız.

Demem o ki;

Kişisel arzularımız bitmek bilmiyor.

Nefsimiz her şeyi istiyor/bekliyor.

En olmadık şeyleri hayal ediyor,

En olmadık arzularla kavruluyoruz.

Ya..

Ülkemiz..

Ülkemizin bekası için neden uslu çocuk rolünü üzerimizden atamıyoruz.

Neden,

Geleceğimizi kendi ellerimizle kurmamıza engel olunuyor,

Neden,

Büyük ülke olma hayallerine, çabalarına karşı bir ittifakın bilinmez dişlilerine takılıp kalıyoruz.

Eski derdin nesi vardı gibi bir yakıştırmayı,

Neden,

Ülkemize layık görüyor, bu yönde çaba gösterenlere köstek olunuyor.

Tek tek inkişaf ederken,

İş ülkenin gelişmesine, büyümesine gelince, bunu kendine dert etmişlere varınca.!!

Bir kıskançlık, bir haset, bir kin, bir garip muhalefet algısı almış başını gidiyor.

Bu aklı evvellere, akla ziyanlara;

Şaşıyorum/şaşırıyorum.

Kendini akıllı sananların akıllarına akıl erdiremiyorum.

Asarım, keserim, arada bir ihtilal yaparım devirleri çoktan bitti.

Büyük ülke olma sevdası bambaşka bir boyut aldı.

Kişisel kuvvetimizi, aklımızı, ufkumuzu,

Ülke ideallerimizle örtüştürme zamanı geldi.

Yerli ve milliler sorumluluklarını iyi biliyor.

Beyazlar tenlerini güneşte geçici olarak bronzlaştırırken,

Toplumsal hafıza kendini buluyor.

Daha dün;

Altmışa yüz yirmilik futbol sahasının çim toprağında, bir hafıza kayboldu.

Bir hafıza yerine geldi.

Hafızaları tazelemek,

Güne aya, yıla taze taze bakmak zamanı.

Nasıl taze bakacağız.

Mukaddesatımızı, maneviyatımızı kuvvetlendirmek,

Geleneklerimizi korumak,

Kültürümüzü kollamak ile olacak bu iş.

Suyu, ateşi, toprağı filtre edebiliyoruz da; insan olarak kendi üzerimizde bunu başaramıyoruz.

Sular seller gibiyiz,

Otuz yedi buçuk derecelik vücut ateşimiz el yakıyor,

Yürek toprağımız susuzluktan kuruyor.

Filtrelenmek şart.

Demem o ki;

Asıl olandan, gerçek manadan ayrı olanlara söylüyorum.!

Her ne isen, hangi fikirde/yolda isen,

Felsefen, düşüncen, kimyan, fiziğin her ne ise.

Cümlenizin cümleleri sevgi ile başlasın,

Sana senden daha yakın olan,

En sevgiliye kadar ulaşsın.

Onu diyorum.