Yazımın mahiyetine girmeden evvel;

Boluspor eski teknik direktörü Sayın Cüneyt Karakuş 'a teşekkür ederek başlayayım ki;

Vefanın kadrini/kıymetini/hikmetini/anlamını bilen olarak,

Yapmış olduğu fedakarlıkları anayım,

Almış olduğu puanlara da, emeğine de bu vesile ile teşekkür edeyim,

Yılmaz Özen Hoca'mında bu arada gözlerinden öpeyim istedim.

Asıl mevzumuza gelecek olursak;

Boluspor teknik direktörü Sayın Fatih Tekke 'nin sobalı ev istediğini okuyunca, bu kardeşime karşı fikirlerimi tekrar gözden geçirme ihtiyacı hissettim.

Teknik olarak, transferi gerçekleştiğinde meseleye baktığımda “ne oluyoruz” dedim.

“Ne alaka” diyerek düşünmeden edemedim.

Sonuçta futbol bu.

Bileni çok.

Yazanı da keza öyle.

Fatih Tekke'nin gelişine dair, heves ve gayeleri bilmediğimden, beklemedeydim.

Oturarak,

Okuyarak,

TV izleyerek,

“Çakar çakmaz çakan çakmak” niyetli bir bekleyiş değildi bu. Onu söyleyeyim.

Yangına benzinle/körükle gitme gibi derdimiz,

Bekte durup; topa girmeyi,

Ortada bulunup; eleştiri asistleri yapmayı,

Forvet olup; gol atmayı marifet sayanlardan olmadığımdan,

Vakıa'ya,

Her zaman olduğu üzere kerpiç üstüne kerpiç koyma gayemizle devam edelim.

Takım iyi gidiyor.

Didiniş,

Yükseliş,

Hissediliyor.

Hal ve gidiş beklenenin üzerinde seyrediyor.

Ayrıntılara teslim olma gibi bir alışkanlığım yoktur amma.

Futboldan ziyade;

Fatih Tekke'nin sobalı ev özlemini/muradını övmeden geçmek olmayacak.

Bu çiçeği burnunda teknik adam, istese burnundan kıl aldırmazdı.

Jakuzi falan diye tutturur muydu mesela.

Ayağa pedikür, ele manikür, bahçeye bahçıvan.

Amerikan mutfak, şömine, alafranga işler ve daha bir çok şey.

İster miydi.?

İstememiş.!

Sobalı ev murat etmiş.

Villa isterim diye direnmemiş..

İsterik hayallere kapılmamış.

“Küçük şehrin büyük öyküsü” ne katkı vermiş ki;

Bir öyküde, Fatih Tekke yazmış.

Öykünün adı..

“Sobalı Ev”

Bu hikaye sadece yerelde kilitli kalmaz umarım.

Bu hikayeyi iyi anlamak,

Şöyle, sindire sindire bir güzel okumak lazım.

Bolu'nun adı ile birlikte;

Fatih Tekke'nin adı da ulusal basında anılacaktır.

Bu cesaretli ve nefsinden arınmış hikaye için, Fatih Tekke'yi tebrik ediyorum.

Sobayı yakmaya erinmeyeceğini ifade eden Sayın Fatih Tekke'yi bu haliyle tanımak bana iyi geldi.

Bolu'ya da iyi gelmiş olmalı.

Hani futbolda ve benzer durumlarda şöyle bir söyleyiş vardır.

“Maça 1-0 galip başlamak”

Sayın Tekke bunu başarmış gözüküyor.

Futbol üzerinden kişi analizi yapmak, teknik manada bir işe yaramaz.

Ve Fakat;

Kişilik analizi yapılacaksa, bu sobalı ev” önemli bir kriter.

Onu diyorum.

Fatih Tekke'yi tanımam etmem.

Bir işime de yaramaz. Onu biliyorum.!

Boluspor'u başarılı kılsın o bana yeter.

Yetmez;

Onu övmeli, onu en son döven ben olmalıyım.

Şeref Teyze'nin boşalttığı sobalı evde kalacakmış Fatih Tekke.

Şerefli,

Futbol piyasasında görmeye alışık olmadığımız bir tercih bu.

Karakterli,

Kültürlü bir duruş.

Geleneklerine bağlı bir dokunuş.

Hikaye güzel.

“Sobalı Ev”..!

Damında odun,

Kümesinde tavuk,

Kilerde patates,

Play off.

Of Offf..

Bu hikaye oku oku bitmez.

“Küçük Şehrin Büyük Öyküsü”

Bir de;

“Sobalı Ev”

Daha ne olsun.

At sobaya odunu.

Ver Ateşi Bolu.