Güneş pılını pırtını hızlıca toplayıp gitti, kış aniden sessizce hepimizi beyaz bir örtüyle sardı. Yılın ilk karı düştü iki mevsimdir bekleyen toprağın üstüne… Tek renge büründü şehir ‘beyaz' bir nevi renklerin nötr hali. Bir fırça değip sanki bütün şehri kirlerinden arındırdı. Çam ağaçlarını örten soğuk renk bir kartpostal gibi bize sunuldu.

“Korkuların, kayıpların, endişelerin üzerine sünger çekmek ister gibi yağdı.
Çocuk gibi sevinemiyorduk kaç zamandır, ondan yağdı belki.
Griyi bembeyaz yaptı.
Hayatını kaybederken, nice insana hayat hediye eden Fethi Bey'in üzerine yağdı kar.
Bir meleğin üstünü örter gibi...
İyi insanlar çıktı bu defa sokağa. Şakalaşmayı hatırladık.
Üzerime yağsın biraz diye yürüyordum dün gece, bir kadın yolun kenarından
‘affedersiniz eldivenimin teki orada, alabilir misiniz?' dedi, alıp verdim.
Sokakta birbirimizle konuşmayalı, teşekkür etmeyeli, göz göze gülmeyeli uzun zaman olmuştu.
Ona yağdı kar.
Seninle konuşup durduğumuz konuların üzerine yağdı.
İyi de oldu.
Hafifliği hatırladık.
En nihayetinde kar da yağıyor işte dedik.
Yazı, sonbaharı, kışı hatırlattı.
Baharı hatırlattı.”

Nil KARAİBRAHİMGİL

Bu görsel şölenin yanında hastalıklar hepimize gülümsedi. Bir gün yaz bir gün kış yaşayan şehrimiz hastane kuyruklarını uzattı sanırım ve geçmek bilmeyen, ellerimizden düşmeyen peçetelerle… Sıkıca giyinip, sıcak tutalım kalplerimizi soğuklardan.

Pencerenin arkasından güzel duruyor şehir, avuçlarımızı ısıtan sıcacık kupalarımızla… Görmediğimiz ya da görmezden geldiğimiz yaşantıları düşünmeden… Sokakta kalanlarımız, bir kap yemek bulamayan hayvanlarımız, bir sıcak kazağa ihtiyacı olanlarımız… Unutmadan, hatırlatarak, elimizden geldiği kadar o hayatlara dokunmayı unutmayalım. Belki de sizin en sevdiğiniz mevsim onlar için de çok güzel ama sizin baktığınız yerden bakabilecek kadar şanslı değiller.