Bir yanda cayır cayır yanan geleceğimiz diğer yanda kıyılan canlarımız... Hayvanlara yapılan eziyetler, kadın cinayetleri, yanan ormanlar, evler... Ah gün yüzü görmedi yarınlarımız, hep acı hep üzüntü... Her şey üst üste mi geliyor gerçekten? Yoksa biz bir yerlerde yanlış bir şeyler mi yaptık?
Çocuklarımızı yetiştirirken geleceğe nasıl insanlar bıraktık? Cinsiyet! Erkek adam ağlamaz ile başlayan erkek adam ev işi yapmaz ile devam eden bir sürü cümleler ile çocuklarımızı bencil, egolu ve saldırsan birer insan yaptık. Şimdi de yetiştirdiğimiz çocukların ego savaşlarıyla kadınlara acımadan kıydıklarını, birer katil olduklarını izliyoruz. Kadına seçme seçilme hakkını ilk veren ülkelerden biri, bugün yaşam hakkını neden veremiyor?
Toplum olarak zihniyetimizi bir türlü geliştiremedik. Öldürülen bir kadının arkasından kim bilir ne yaptı da öldürüldü diye sorguladık. Yetiştirdiğimiz oğullarımıza hiç toz kondurmak istemedik. Oğullarımızın sapkınca düşünceleri olabileceğini algılamak istemedik. Erkek egemen düşünlerimizden bir adım geri atamadık!
Hayvanlara yapılan işkenceleri izliyoruz bilmiyorum sıcaklar kafamıza mı vurdu nasıl dili olmayan sesi çıkmayan bir canlıya işkence edebilir insan anlayamıyorum. Tecavüz! Bir kediye tecavüz ederken nasıl içi acımadı? İnanın artık nefesim kesiliyor, iliklerimde hissediyorum her acıyı... O kadar çok ki, yüzlerimiz gülmüyor. Kendi hayatlarımıza dönemiyoruz gündeme üzülmekten.
Ah bir de cayır cayır yanan geleceğimiz, nefeslerimiz... Günlerdir durmayan, durdurulamayan ormanlarımız... İhmalkarlık tam olarak nerede? Toplum olarak halk olmayı başarabilen biz, bir olmayı başarıp neden güçlenemedik? Önümüzü kesen neydi?
O kadar çok sorum, o kadar çok cevabım var ki... Cümlelerim içime dökülüyor, öfkem içime içime akıyor. Gün yüzü görecek mi gerçekten yarınlarımız? Yoksa her gün biraz daha kararıp yanacak mı umutlarımız? Bir ateş! O ateşin sebebi ne? Önce yangını söndürelim, sonrasında o ateşin asıl sebebini bir düşünelim...