Dakika 67…

Bir kişi eksik oynamamıza rağmen, 1-0 galip durumdayız.

Adana Demirspor ise göbekten delmeye, sağdan soldan ortalar ile gelmeye başlıyor.

Ve Fatih Hoca Kemal Tokak'ı oyuna alıyor.

Ve savunma anlamında yaptığı bu değişiklik, başarılı oluyor.

Karşıyaka maçı…

60. Dakika da beklenen değişiklik oluyor,

Özgürcan Özcan çıkıyor, Fatih sağ beke, Kemal Ön liberoya geçiyor.

Ve savunma anlamında yapılan bu değişiklik yine katkı sağlıyor 1 puan ile dönülüyor.

Kısacası her iki maçta da Fatih Hocamızın

Mağlup durumda olan rakiplerimizin oyunun son bölümlerinde doldur boşalta geçeceklerini, savunma oyuncularının da hücuma destek vereceklerini düşünerek, uzun boylu ve savunma anlayışı iyi Kemal'i oyuna alarak puan ve puanlar kazanmamıza sebep olma taktiği gayet iyi tutuyor.

Samsunspor maçında merak edilen şuydu;

ADS maçının büyük bir bölümünde, Karşıyaka maçının ise bazı bölümlerinde defans ağırlıklı oynamış ve başarılı olmuştuk.

Acaba içerde ne yapacaktık?

Çünkü gol atmamız ve 3 puan almamız gerekiyordu.

Yani daha ofansif oynamamız lazımdı, acaba aynı başarıları gösterebilecek miydik?

Sahaya çıkan 11 ve yedek kadronun şekillenmesi nasıl olacaktı?

Hocamızın kenardan verdiği taktikler ve oyuncu değişiklikleri nasıl katkı sağlayacaktı?

Dedik ya, hocamızı savunma anlayışında başarılı bulmuştuk, hücum anlayışında ne yapacaktı?

Maç kadrosuna baktığımızda ilk şunu sorduk;

Yusuf Emre niye yok?

Sakatmış.

O zaman diyecek bir şey yok.

Ama sağbek Adem ve alternatifi Fatih'in dururken, ‘Neden stoper Kemal'den sağ bek yapmaya çalışıyorsunuz.' demeye gerek var.

Ricketts'i, takıma katkı sağlaması için değil de, ‘Nasıl olsa oynasa da oynamasa da hak edişlerini alıyor, dışarda kalıp parasını alacağına kenarda otursun da alsın.' diyerek, kadroya almaya, diğerlerinin önünü kesmeye ne gerek var, demeye de gerek var.

Samsunspor bu maçta futbolun gereklerini yaptı, zaman zaman alan daralttı ve bizi uzun oynamaya zorlattı.

Bu durumda işlerine yaradı.

Bizim hatları pas organizasyonları ile geçecek bir orta saha yapılanmamız yoktu, gol tesadüflere ve Tevfik'in kişisel becerilerine kalmıştı.

Mağlup durumdaydık, top tutamıyorduk, oyun kuramıyorduk, hücum oyuncularımızı olgun ataklar sonucu top ile buluşturamıyorduk.

Bir şeyler yapmak lazımdı.

Defanstan adam çıkartıp, defans adamı, orta sahadan adam çıkartıp, orta saha adamı ve forvetten hücum oyuncusu çıkartıp hücum oyuncusu almak mı olmalıydı çözüm?

Farklı bir şeyler yapmak lazımdı.

Savunmadan adam çıkartıp, orta saha desteklenemez miydi?

Zaten mağlupsun,1 gol yerine 3 gol yesen ne fark ederdi?

Pozisyon olmadan bile duracağı yerleri iyi bilmesinden dolayı gol koklayan, topu ayağında tutma becerisi de olan Tevfik'i oyunda tutup, onu ve forveti destekleyecek onlara gol pası atacak bir Arif Şahin düşünülemez miydi?

Ama Arif'te geldiği ve oynadığı ilk maçta iyiye yakın bir performans sergilemiş daha sonra kaybolmuştu.

Akla şu gelebilir.

Hocam ‘daha sonra kaybolmuştu.' diyorsunuz, hem de kurtarıcı olarak yine Arif'i düşünmek ile kendinize tezat düşmüyor musunuz?

Doğru söylüyorsunuz.

Ama o zamanda bana ‘İyi değilse, niye 18'e alıyorsunuz?' deme fırsatını vermiş olursunuz.

Bu maç için söylenecek çok şey var,

Ama bir gerçek var ki yapılan transferlere rağmen elimizdeki malzeme de belli.

Eldeki malzemeyi doğan görünümlü şahin halinde göstermeye çalışanlarda belli.

Ama yıllardır futbolun içinde olan Fatih Hoca, elindekilerin şahin olduğunu bilmeli, şahinleri doğan görmekten vazgeçmelidir.

Şu da unutulmamalıdır,

Şahinler ile de hedeflere ulaşılabilir ama şahinlere uygun oyun tarzı düşünmelidir.

Evet, ‘düşünmelidir.' diyelim ve Fatih Hocamıza şu mesajımızı verelim.

‘Hocam ADS ve Karşıyaka maçlarında savunma anlayışındaki oyun tarzımız ve yaptığınız hamlelerinizle puanlar kazandırdınız ama Samsunspor maçında 3 puanı rakibimiz almadı.

Ama siz de vermeyebilirdiniz.

İlk 11'in ve 18'in belirlenmesinde, oyuncu değişikliklerinde

Ve

Hücum anlayışınızda pek çok kırığınızın olduğunuzu bilmelisiniz.'

21.02. 2016

Muharrem Demirel