Şöyle gel bir yanıma da halimizce halleşelim, derdimizce dertleşelim.
Ama
Şartım var,
Ne olur birbirimize gücenmeyelim.
Âşık ile maşuk'u bilir misiniz?
Eğer siz de kaşukla maşuk, çatal ile matal gibi anlamayacaksanız
Anlatayım isterseniz…
***
Âşık ve Maşuk birbirlerini çok seviyorlar.
Bir gün âşık,maşukun evine gidiyor, kapıyı çalıyor.
İçerden bir ses
‘Kim o?'
Âşık cevap veriyor.
‘Benim.'
Maşuk içeriden sesleniyor.
‘Git buradan.'
Âşık şaşırıyorve ayrılıyor kapıdan üzgün bir şekilde…
Bir süre sonra tekrar gidiyor âşık.
Ama
Yine aynı sahne tekrar ediyor.
Âşık deliye dönüyor. Bir türlü anlamıyor aşkının bu tavrı ona niye yaptığını, aradan zaman geçiyor yine gidip kapıyı çalıyor. İçerden bir ses;
‘Kim o?'
Âşık cevaplıyor.
‘SENim.'
Maşuk içerden sesleniyor.
‘Gir içeri o zaman.'
Yani
Sevdiğinde yok olmak,BEN olmaktan vazgeçmektir aşk anlayana.
***
Bizi yönetenlerde güya âşıklar…
Ve
Zaman zaman gelip kapıyı çalıyorlar.
Geldiklerinde maşuk soruyor;
Kimsin?
‘Nerdesin aşkım, dediğin de; burdayım aşkım .' diye kapında bekleyeninim,
Sana
‘Özledim gülüm seni, OY OY ',
‘Aşkına kurban OY OY, yar sanakurban OY OY'.Diye seslenenim.
‘Senin derdinle dertlenenim, hüzünlerinle hüzünlenen, neşelerinle neşelenenim…'
Yani
‘Senim sen!' diye cevap veriyor sözde âşık.
Kapılar da açılıyor.
***
Ya sonra…
Maşukun tertemiz hisleri ile oynuyor.
İstediğini elde edince,‘Tak sepeti koluna, sen yoluna ben yoluma' deyip çekip gidiyor.
Kısacası;
Kapıları SEN im SEN diyerek açtıran âşık, dönüyor yine BEN'im BEN'e…
***
Bir önceki gelişinde tatlı sözlere inanan,
Ve
Üçüz üçüz doğuran ve de âşık' ı üzmemek için
‘Aşkım, çocuklar büyüdü; kızlar hanımefendi, erkekler yağız delikanlı oldular. Hadi beni geç; sana olan aşkım ortada, ama ya çocuklar? Ne yerler, ne içerler halleri nicedir demiyorsun. Tatlı sözler ile geliyor istediğini alıyor,ardına bakmadan çekip gidiyorsun'bile diyemeyen,
Ve
Yine üçüze yüklü olan maşuk, özlemleri, beklentileri ve çileleriile kalıyor yan yana…
***
Hoca,âşık maşuk anladık ta, bu kaşuk maşuk ne?
Doğru! Onu da anlatalım
Temel, Fadime ile yolculuk ederken, Fadime üzerinde otel, motel, yazılı bir tabela görür.
Sorar;
‘Ula Temel habu oteli anladık ta, motel ne oliyi?'
Temel bilgiç bilgiç cevap verir;
‘Ula Fadime;kaşuk, maşuk diyoruk ya, bu da öyle bişedur da…'
***
Bu gözü yaşlı milletin çilekeş insanları, ha bu gün ha yarın, neden olmasın diyerek yıllardır umutla bekliyorlar,
Her kapı çalındığında;
‘Seni bu dünyada en çok kim sever?
Ben tabii ki…
Seni bu yerlere göklere kim sığdıramaz?
Ben tabii ki…'Sözlerine inanıp
‘İşte beklediğim bu sefer hakikaten SENİM SEN diyerek geldi.' Diyorlar, kapılarını yine açıyorlar.
Ama
SENİM SEN! Diye gelip, maşuk'un tertemiz duyguları ile oynayan güya âşıklar ne anlıyor?
Çatal matal, kaşuk maşuk…
Yazuk yazuk!
31.12.2018
Muharrem Demirel