Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük’te bürokrat; “Devlet kurumlarında çalışan üst düzey yönetici.” olarak tanımlanmaktadır. Malumunuzdur ki bakanlıklarda üst bürokrat, illerde ise bakanlıklara bağlı üst bürokratlar görev yapmaktadır.

Halk işlerinin çeşitliliğine göre bakanlıklara ait il müdürlüklerine gider ve işlerinin yürütülmesi için memur, amirlerden destek ister.

Tabiki bir bakanlığa bağlı müdürlüğün işleyişi üst bürokratın sorumluluğundadır. İşleyiş ile ilgili ilde mülki amir olan il valisine bilgi vermek şartı ile.

Bu girizgahtan sonra bir üst bürokratın halkın gönlünde nasıl taht kurabileceği ile ilgili bir yaşanmışlıkla konuya gireyim istiyorum.

Öğretmenliğimin ilk yılları idi. Ders giriş çıkışlarına dikkat eden, ettiği memuriyet yeminine sadık olarak görevini sürdürmeye çalışan müdür yetkili öğretmen olarak görev yaptığım zamanda sabah bayrak töreni yapmakta idim. Okulumun önünde Milli Eğitim Müdürümüzün arabası durdu ve içerisinden o dönemin Milli Eğitim Müdürü indi. Bayrak töreninin bitmesine kadar bekledi ve sonrasında okul ziyaretinde bulundu. Okulu gezdi ve okul ile ilgili bilgiler aldı. Sonrasında teşekkür ederek ayrıldı. Sabahın erken saatinde ziyareti ile ilgili daha sonra konu ile ilgili bilgisi olan bir büyüğüm; şikayet üzerine okulun ziyaret edildiğini, şikayetin yersiz olduğunun görülmesi sonrası zor şartlarda çalışılan bir ortamın yaratılmasına katkı sağladığım için teşekkürü hak ettiğimizi beyan etti. O kadar çok mutlu oldum ki anlatamam. Milli Eğitim Müdürüm beni bir şikayet üzerine linç etmeyip, şikayeti yerinde inceleyerek teşekkür etmişti. O andan itibaren mesai sürem bitmesine rağmen okulda kalış sürelerim uzadı. Müdürümün bu inancını kırmamam gerektiğini düşündüm ve daha da çok çalıştım. Milli Eğitim Müdürüm benim gönlüme girmişti. Daha başarılı olmak bana farzdı artık. İşte bir üst bürokrat kalbime dokunmuştu.

Kalbe dokunmak bu kadar kolaydı aslında. Kalbe dokunulmasını isteyen bir çalışan üst bürokratından ne ister? Gönüle girmesini ister, adaletli olmasını ister. Fitne üreten insanların sözüne bakmadan gerçekleri kendisinden öğrenmesini ister. Çalışmayan, kaytaran iş arkadaşlarının işlerini de, bu iyi çalışıyor deyip kendisine yüklememesini ister. Haklı olduğu durumlarda korumasını ister. Motivasyonunun yüksek tutulmasını, böyle bir ortamda daha verimli çalışacağının bilinmesini ister. Üst bürokratın yakınında olarak değil, yaptığı işle takdir edilmesini ister. Üst bürokrattan göreceği iyiliği - güzelliği, o da işlerini yürüteceği halka sunmak ister. Morali bozuk ise derdinin olduğunu, hayatla mücadele ettiği için bu durumun gerçekleştiğini bilmesini ister. Hatta o anda üst amirinin o derdine ortak olmaya çalışmasını, merhem olmasını ister. Kötü gününde ve iyi gününde yanında olmasını ister. Hatta bir üst amir gibi olmasını değil bir baba gibi olmasını ister. Bu isteklerinin yerine geldiğinde çok daha verimli olacağının bilinmesini ister. Eğer hatası var ise konunun yüzyüze görüşülmesini, özür dilenmesi gerekiyorsa samimiyet içerisinde özrü dilemek ister. Görevde yükselecekse liyakatı ile yükselmek ister. Kâbe’nin anahtarı kendisine verildiğinde müslüman olmayan Osman bin Talha’nın liyakatini gören Peygamberimiz gibi adil olmasını ister.

Halk ne ister üst bürokrattan? İş ve sorunlarının en kısa süre içerisinde çözümlenmesini ister. Güleryüzlü bir karşılama ve uğurlama ister. Eğer işi olmuyorsa bile uygun bir dille açıklama yapılmasını ister. Belki bir çay ısmarlayarak uğurlanmak ister.

Her iş ya da sorunun direkt olarak üst bürokrat tarafından çözülmesi süreç olarak mümkün değildir. Ama müdürlükte oluşturulacak sevgiye dayalı kurum kültürü bürokratın asli görevidir.

Yazıya ara vereyim dedim ve dinlenirken sosyal medya gezintisi yapayım istedim. Karşıma ne çıktı biliyor musunuz? Rahmetli Muhsin YAZICIOĞLU’nun “Bir saniyesine bile hükmedemediğimiz bir dünya için; bu kadar fırıldak olmaya gerek yok!” sözü.

Yazımıza devam edelim. Bir çalışan üst amirinden ne istemez? Başkalarının yalan, yanlış sözleri ile yanlış bir insan olarak bilinmek istemez. Çalıştığı kurum dışarısından özel yaşantısında olan bir durumdan dolayı yargılanmak istemez. Görevde yükselme zamanı geldiğinde hatırlı kişilerin girişimi ile liyakatin önüne geçilmesini istemez. Dost, ahbap, çavuş ilişkisinin çalışma ortamında öne çıkmasını istemez. Nokta menfaati için virgül kadar eğilmek istemez ve bunun da üst amiri tarafından bilinmesini ister.

Belki bu çalışan çok şey istiyor diyebilirsiniz. Ama bu zaten insan olmanın gerekliliklerinden değil mi? Bu dinimizin istediği emirler değil mi?

Bu istekleri yerine üst bürokrat olarak getirelim ki çalışanın motivasyonu artsın. Çalışan da yüksek motivasyon ile, maaşlarını vergileri ile aldığı necip millete canı gönülden hizmet versin.

Şahsım olarak acımın hafiflediği bir anımla yazımı bitirmek istiyorum. Anneme hayatta çok değer verdiğimi beni tanıyanlar bilir. Annemin vefatının ertesi günü idi. Acımla boğuşurken telefonum çaldı. Telefonda Valimiz Sayın Ahmet ÜMİT’in özel kalemi vardı. Sayın Valimizin görüşeceğini bildirdi. Sayın Valimizin başsağlığı dilekleri ve duaları ile telefon konuşmamız sonlandı. Bu telefon görüşmesinden ne kadar memnun olduğumu bilemezsiniz. Sayın Valimizin devletin gücü ile yanımda olması o an acımı tarif edilemeyecek şekilde hafifletti. Bu durumu anlatabilmem için kelimeler kifayetsiz kalıyor. Sayın Valime bir kere daha minnettarlığımı bildirmek istiyorum. Yolunuz açık, her şey gönlünüzce olsun Sayın Valim.

Bu arada çok sevdiğim Sinan ÖZEN’in parçasını dinliyorum. Sinan ÖZEN parçasında “Ölüm dediğin nedir, dalda bir kuru yaprak. Bin sene de yaşasak, son durak kara toprak” diye haykırıyor.

İNSANI YAŞAT Kİ, DEVLET YAŞASIN…

BİR OLMAK, İRİ OLMAK, DİRİ OLMAK ÜMİDİYLE…