Bazen söylüyorum,
Bazen konuşuyorum.
Ekseriyetle Bolu Takip Gazetemizin 3. sayfasından yazıyorum.
Bi de facebook'tan yazayım; farkı ne bi bakayım dediğim de!
Face denilen sosyal alanda, sanki karşılıklı konuşuyor, cevabını hemen alacak gibi oluyorsunuz.
Gerçek hayat öyle değilmiş!
Kazın ayağı da!
Nasılmış?
Bir elimde kağıtlı helva, diğer elimde renkli macun yalana yalana gezerim hayali boşuna kurulmuş.
“Bolu Belediyemizin Masal Parkı'nı bu yaşımlan değil; çocuk yaşımlan gezmek/görmek; şöle çocuk gözümlen, kalem tutan elimlen yazmak geçiyor düşümden.
Elimden tutup, masal parkını gezdirecek bir büyüğüme,büyümüş de küçülmüş dedirtmek istiyorum mecazen!”
Cümlem sosyal medya kurbanı olmuş.
Onu fark ettim.
İki/üç satırlı kelamımı okuyunca,
Hatırımı sayınca.
Biri bir elimden,
Diğeri diğer elimden tutar; beni masal parkına götürürler sanmıştım!yanılmışım.
Beğen” ilmişim.!
Bu da bi şey tabii.
Amma!
Anlaşılmamışım.
Etiketlerim elimde kaldı; yanarım.
Bolu Belediyemizin Sosyal Kültür İşler Müdürümüzün canı sağ olsun.
Cümle'min günahı sevabı benim boynuma!
Herkes makamından, mekanından, kelamından sorumlu!
Ben de yazdıklarımdan.
Masal Parkı dahil,
Her bir şeye hangi gözle bakarsanız o şekilde görür ve yorumlarsınız.
Ben çocuksu bir şekilde gitmek/görmek ve yazmak,
Yerel bir yazar ve televizyon programcısı olarak destek vermek,
Varsa da bi eksik; kulağa fısıldamak istemiştim.
Ve Fakat.
Her şey boş.
Her şey hikaye!
Ol sanal dünyada.
En iyisi ne biliyor musunuz?
Masal!
En mühimi de.!
Yedi vadiyi geçebilmek.
Yani 30 kuş olabilmek.
xxxxxx
Bir varmış bir yokmuş.
Az gidilen zor geçilen yedi vadi varmış.
Vadinin bir ucu garp'ta bir ucu şark ta,
Bir yanı bi kutupta, diğer yanı diğer kutuptaymış.
Kuşlar uçmaktan, insanlar geçmekten korkarlarmış.
Gidenler aylar yıllar yürür, artlarına baktıklarında bir arpa boyu yol dahi gidemediklerini görürlermiş.
Halbuki bir kanat çırpımı ile vadilerin hepsinden geçilebilen bir kuş varmış.
Bir kanat vurumu ile yedi vadiyi bir anda geçen tüm kuşların hükümdarı bir kuşmuş bu!
Bilgi ağacının dallarında yaşar, akıllara gelebilecek her şeyi bilirmiş..
Öyle ki, bütün kuşlar ona inanır, başları sıkıştıkça Si-murg'un kendilerine yardım edeceğini, onları zor durumlardan kurtaracağını düşünürlermiş.
Masalımızın ve yazımın konusu olan Zümrüdü Anka;
Bilgi ağacının dallarında yaşayan, yedi zorlu vadiyi bi solukta bilgeliği ile geçen kuş Zümrüdü Anka kuşundan başkası değilmiş.
Zümrüdü Anka kuşu ölmek üzereymiş.
Öleceğini hissettiği için kendisine ağacın kuru dallarından bir yuva yapmakla meşgulmüş.
Yuvasını, hiç kimsenin hiçbir zaman ne olduğunu anlayamadığı bir yapışkanla sıvamış ve içinde öylece ölümü beklemekteymiş.
Si-murg, yaptığı yuvada güneş bütün görkemiyle ortaya çıkıp, kuru dalları yakınca yanarak ölür ve küllerinden yeniden doğarmış.
Arap memleketlerinde Anka,
Acem diyarlarında si-murg,
Farsça'da Otuz Kuş,
Türk diyarlarında ve dillerinde ise Zümrüdü Anka (simurg u anka) olarak anılan bu kuş,
Efsanelere göre Kaf Dağı'nın tepesinde direkleri abanoz, sandal ve öd ağacından yapılmış köşk benzeri bir yuvada yaşarmış.
Zümrüdü Anka'nın cüssesi ise çok iri olup "uçtuğu zaman hava kararır" ve "yağmuru mercan olan bir buluta benzer"miş.
Uçarken sel sesine,
Yükselirken gök gürültüsüne benzer sesler çıkarırmış..
Ayrıca parlak renkleri göz alır, bakan gözleri kamaştırırmış.
Zümrüdü Anka insanlar gibi düşünür, insan gibi konuşurmuş..
Kendisine başvuran hükümdar ve kahramanlara akıl hocalığı yapar, tüyleriyle sıvazlayıp yaralarını iyi edermiş.
Renginin yeşil olduğuna dair rivayetiyle Zümrüdü Anka olarak da bilinirmiş..
Bir farklı inanışa göre Cennet kuşuna benzer yeşil bir kuş olduğu için Zümrüdü Anka olarak da anılırmış.
Anka kimseye muhtaç olmadan kendi başına yaşar, kanaati temsil edermiş.
Kuşların hükümdarı olan Simurg Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Gözyaşları şifalı birer merhem gibiymiş..
Bütün kuşlar, Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını, iyileştireceğine inanırlarmış.
Kuşlar dünyasında her şey bir anda ters gitmeye başlamış.
Baykuşlar, güvercinler, sakalar, bülbüller, sülünler, keklikler, atmacalar, velhasıl bütün kuşlar ama bütün kuşlar, dertliler tasalılar,yaralılar onu aramaya başlamışlar.
Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Öyle çok beklerler, yuvasından çıkıp havalanacağı anı o kadar merak etmişler ki.
Sonunda umutlarını tamamen kesmişler.
Tam her şeyin bittiğini düşündükleri bir anda, çok uzaklardaki bir ülkede, Simurg'un kanadından bir tüy bulmuşlar.
Umutları yeniden yeşeren bütün kuşlar, hep birlik olup Simurg'un yuvasına gitmeye karar vermişler.
Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bile bulutların üstünde olan,
Görkemli Kaf Dağı'nın tepesindeymiş..
Oraya ulaşmak için, yedi dipsiz vadiyi geçmek gerekiyormuş.
Bu vadiler öyle zorlu, öyle meşakkatli, öyle imtihan yüklüymüş ki!
Kaf Dağına ulaşamadan bütün kuşların telef olacağı rivayet olunurmuş.
XXX
Dünyadaki bütün kuşlar yola çıkmaya karar vermişler.
Kuşların önünde biri birinden zorlu yedi vadi durmaktaymış.
Yedi çetin vadi.
İrade, Aşk, Cehalet, İnançsızlık, Yalnızlık, Dedikodu ve Ben vadileri
Devamı var.