VİLAYET-İ ŞARKİYYE MÜDAFAA-İ HUKUKU MİLLİYE CEMİYETİN' de KÜRTLER

1.Dünya Savaşı sonra ermiş, Osmanlı Devletinin de içinde yer aldığı İttifaklar savaşı kaybetmiştir. İngiltere'nin başını çektiği İtilaf Devletleri kaybeden devletlerle önce sözde ateşkes”, sonra da barış” antlaşmaları imzalamışlardır.

Osmanlı Devleti de bu savaşta 9 cephede savaşıp, yaklaşık bir milyon civarında kayıp verdikten sonra, İtilaf devletleri adına İngiltere ile Mondros Ateşkes antlaşmasını imzalamıştır.

Mondros Mütarekesi, aslında bir silah bırakma ve savaşı durdurma antlaşmasıdır. Fakat içerdiği maddeler bakımından tam bir paylaşım antlaşması özelliği taşımaktadır.

Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti her türlü savunma gücünden mahrum bırakılmış, bütün ulaşım ve haberleşme araçlarına el konulmuş, Anadolu'nun her hangi bir yerini işgal edebilmek için meşhur 7. Madde ile Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti kurulması için yine 24. Madde yer almıştır. 30 Ekim 1918 de Limni adasında imzalanan bu anlaşmanın daha mürekkebi bile kurumadan İngiltere, Fransa ve İtalya Türk topraklarını (daha önce aralarında yaptıkları gizli paylaşım antlaşmaları gereği) işgale başlamışlardır. Arkasından da yine özellikle de İngiltere'nin desteği ile Ermeniler Doğu'dan, Yunanlılar Batıdan Anadolu'ya saldırmışlar, Türk vatanı Anadolu'yu işgale başlamışlardır. Bu işgalle birlikte de hem Doğu'da Ermeniler, hem de Batı'da Yunanlılar Kürt Türk, Alevi Sünni, kadın erkek, yaşlı çocuk demeden büyük bir katliama başlamışlar, bir çok yerleşim yerini yağmalayarak, yakıp yıkarak yok etmişler, on binlerce insanımızı katletmişleridir.

EMPERYALİST DEVLETLER DOĞU ANADOLU'YU HEM ERMENİLERE HEM KÜRTLERE VERİYOR.

30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşmasının ünlü 24. Maddesine göre Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun Vilâyat-ı Sitte'de denilen altı ilinde(Bitlis, Elazığ, Diyarbakır, Sivas, Erzurum, Van) iğtişaş zuhurunda (Karışıklık çıktığında) mezkûr vilâyetlerin tamamını ya da herhangi bir kısmını işgal hakkını İtilâf Devletleri muhafaza ederler.” hükmü yer alıyordu. Buna göre bu iller, ileride bir Ermeni devleti kurulmak üzere işgal edilecekti. İtilaf Devletlerinin, özellikle de İngiltere'nin amacı Türk yurdu Anadolu'yu parçalayarak bir kısmını da Ermenilere vermekti. Bu illerin bir başka özelliği de nüfus olarak Türkler ve Kürtlerin yaşadığı yerler olmasıydı. Yani İngilizler Orta Doğu'yu sömürge yapabilmek için hem Ermenileri, hem de Kürtleri çıkarları için kullanıyordu. Aynı yerlerde hem bir Ermeni devleti, hem de bir Kürt devleti kurma oyunları oynuyorlardı.

Bu oyunun farkında olan bölgenin vatanseverleri harekete geçtiler. Biliyorlardı ki, İngilizlerin asıl amacı Ermenilere toprak vermek ve Anadolu'nun doğusunu koparmaktı. Buraların Ermenilere verilmesi, Ermenilerin bu illeri işgal etmesi ise Yunanlıların Batı Anadolu'da yaptıkları gibi büyük bir katliam demekti. Çünkü Batı Anadolu'yu da Yunanlılara İngilizler vermişler ve işgal ettirmişlerdi. Başta İzmir olmak üzere Yunanlıların Batı illerinde yaptıkları Türk katliamına da yine İngilizler de, Fransızlar da seyirci kalmışlardı. Aynı şeyler Doğu ve Güneydoğu'da da yaşanacaktı ve İngilizlerin, Fransızların desteği ile bu illeri işgal edecek olan Ermeniler Kürt, Türk, Alevi, Sünni demeden, çoluk çocuk genç yaşlı ayırmadan herkesi katledileceklerdi. Onun için de Anadolu'dan bir karış toprak bile Ermenilere verilmemeli, Ermeni işgaline terk edilmemeliydi.

Vilayatı Şarkıya Müdafai Hukuku Milliye Cemiyeti'nin Trabzon Müdafai Hukuku Milliye Cemiyetine çektiği telgrafta, milli bütünlüğümüz şu şekilde dile getiriliyordu.

“Mukadderatı gibi, tarihi ve milli görevi olan, kan, tarih, din birliği ile tek bir varlık halindeki Türk ve Kürtler, şark vilayetlerinin ve İslamiyet'in müdafaası vazifesini yüklenmişlerdir. ‘Milli mücadeleye, milli birlik ve beraberlik anlayışıyla başlandığının en önemli vesikası, yukarıdaki satırlardır'' (22)

Bu düşüncelerle bölgenin vatanseverleri harekete geçtiler. Erzurumlu Hoca Raif Efendi ile Diyarbakırlı Süleyman Nazif öncülüğünde bir ekip bölgedeki Müslüman halkın hukukunu korumak için çalışmalara başladılar. 4 Aralık 1919'da da, Doğu Anadolu'daki Müslüman halkın hukukunu korumak amacıyla bir milli cemiyetin vatanseverler bir araya geldiler. İstanbul'da Bitlis eski valisi Harputlu Mahmut Nedim Bey başkanlığında Süleyman Nazif, eski valilerden Diyarbakırlı İsmail Hakkı, Diyarbakır milletvekili Fevzi (Pirinçioğlu), Zühtü (Tigreli), Sivas milletvekili Rasim, Erzurum milletvekili Hoca Raif, Malatya eski milletvekili Sivaslı Abdulmuttalip (Öker), Diyarbakırlı Cavit (Ekin) gibi çoğunluğunu Diyarbakırlıların oluşturduğu vatanseverler bir araya geldiler. Aralık 1918 de Vilayat-ı Şarkıye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyetini kurdular.