Kiliseyi girizgah yaparak bir yazı yazacağıma,

İranlı Hristiyanları ve kilisenin papazını klavyeme dolayacağımı rüyamda görsem,

N'oluyoruz der!

İnanmazdım.

Bu itibarla;

Bu mühim! mevzuyu kaleme almama vesile olan

Belediye Başkanı Tanju Özcan'a teşekkür ediyorum.

Bu vakıa hakkında birkaç cümle kurup; ardından bir başka konuya temel atmak,

Sonuçları itibariyle ibretlik ve örneklik bir yazıyı bina etmek istiyorum.

Öncelikle;

Başkan'ın röportajı ve açıklaması ile bilgileniyor,

Bolu Halkı ile birlikte derin bir oh! çekiyor,

Papazın,

Suriyeli değil de!

İranlı Hristiyan! bir papaz olduğunu duyunca rahatlıyoruz.

Bolu'da,

Iraklı, Suriyeli Hristiyanlar var.

Kilise talebi ise İranlı Hristiyanlardan geldi.

Şehr- Emin tarafından kurulan bu cümle ve bağlı demecinin!

Öncelikle Bolu'muza…

Sonra ülke gündemine bir ferahlık getireceğine, yüreklere su serpeceğine kaniyim.

Ve Fakat

Tanju Özcan Başkan'ın…

“Suriyeli mültecilere yardımı keseceğiz” söyleminden,

İranlı papaz ile Suriyeli ve Iraklı Hristiyanlara yönelik olarak..

“Kilise için yer bulursanız izin verebiliriz” cümlesine kadar geçen kısa zaman aralığında.!!

Fikren değişim ve dönüşüm bazlı evrilmesine şaşırmadım.

Ancak kısa bir not/şerh düşme ve katkı noktasında söylemiş olayım..

Başkan Tanju Bey'in.

Belediye mevzuatı üzerinden çözümüne bakarız dediği mevzu; kanaatimce o kadar basit ve mümkün görünmüyor.

Türkiye Cumhuriyeti kanun nizam ve bağlı kurumlarını ilgilendiren hassas bir konu olduğu kadar,

Konunun!!

Sosyolojik boyutları ve paydaşları da vardır ki; yazımın konusu şimdilik bu değil.

XXX

Ancak meseleye kendimce bir düğüm atmadan, yazının bohçasını şuracıkta hemen toplamak olmaz.

Şöyle ki;

İsveç'in başkenti Stockholm'de 140 yıllık tarihi St. Paul kilisesi, cemaati olmadığı gerekçesiyle galiba 2015 yılında 3,5 milyon erouya satılmıştı.

Kilisenin başkanı BoBerglund,

"Kilisenin kapısına cemaatsizlikten kilit vuruldu ve sonunda satışa çıkardık'' dediği günlere,

Kiliseyi satın alıp büyük bir gece kulübüne çevirmek isteyen kişiler de ihaleye girdiği sürece,

İhale sonucu kilisenin şehrin belediyesinde kaldığına dair bilgilere basın üzerinden şahit oluyoruz.

Stockholm Büyükşehir Belediyesi kilisenin toplanma alanı ve konferans salonu ve kültür faaliyetleri için kullanılmasını amaçlamış.

Ne diyorum. .

Şunu diyorum.

Burası mühim.!

İranlı Papaz arayışlarını tamamlar

Hristiyanlar olur'A Bolu'da bir kilise açar,

Hristiyanlar gelmez, cemaat bulamaz SA.!

Stockholm'deki St. Paul'de olduğu gibi…

Kilise ihaleye çıkar SA.!

İhale gece kulübüne mi.?

Yoksa Belediye'ye mi kalır.

İşte ona kafa yoramam.

On'çün bu kilise işi öyle bakarız/makarız'la olmaz.

XXX

Gelelim asıl konumuza..

Okuyunca şok olmuş;

Diyecek söz,

Kuracak cümle bulamamıştım.

Sosyal medyada sıkça yer bulan ve farklı yorumlara neden olan bir tez dikkatimi çekmişti.

“Güney Kore dizilerini izleme durumları ve dizilerin etkileri”

1990 yıllarda başlayan K Pop kültürünün ardından, şimdilerde Güney Kore dizileri etrafımızı sarmış durumda.

Güney Kore hükümeti ve devleti kendi kültürünü yaymakve bunu kapitale çevirmek maksadıyla sektöre büyük destekler veriyor.

Kapitalist sistem,

Ya Güney Kore'nin ekmeğine yağ sürüyor.

Ya da Güney Kore ekmeğine yağ sürmesini biliyor.

Yayılan virüs bizi bizden koparmaya, çocukların aklını başından almaya,

Bizden olmayan kültürü enjekte etmeye devam ediyor.

Gençlere K Pop kültürü ile sirayet edilirken,

Yetişkinler TV dizileri ile hoşgörü sınırları artırılmaya, kültürleri unutturulmaya çalışılıyor.

K Pop kültürü, diziler, giyim kuşam, kozmetikve bağlı özenti derken..

Durum alabildiğine ciddidir.

Bir taraftan kilise ile yapılan ataklar, bir taraftan yabancı diziler, bir taraftan bizden olmayan programlar müthiş dejenerasyon sunuyor.

Güney Kore dizilerinden taklit edilerek çekilen Türk dizileri onlarca/yüzlerce olmuş.

Bazıları..

*Beyaz Yalan (Bridge Of The Century)

*Kalp Atışı (Doctors)

*Kiralık Aşk (Can LoveBecome Money)

*Aşk Emek Hayaller (BreadLoveAndDreams)

*Güneşi Beklerken (BoysOverFlowers)

*No 309 (FatedToLoveYou)

*Anne (Mother)

*Kocamın Ailesi (My HusbandGot A Family)

*Osmanlı Tokadı (RooftopPrince)

*Bir Aşk Hikayesi (I'm Sorry I loveYou) gibi.

Daha onlarcası var.

Her yönden kuşatma altındayız.

Bu askeri kuşatma değil.

Kültürel bir kuşatma.

Güney Kore'nin;

Dinî inanç bağlamında nüfusunun yaklaşık

%50'sini ateistler, %24'ünü Hristiyanlar, %25'ini Budistler,

%0,3'ünü Müslümanlar ve geri kalan, %0,7'sini ise diğer dinler teşkil ettiğine dair not düşecek olursak.

Nerelerin/kimlerin peşine düştüğümüze dair bir fikrimiz olur.