12 Kasım 1999 depreminin ardından Bolu da her şey konuşuldu. Binalar, okullar, ticari hayat, sosyal yaşantı…
Ama
Konuşulmayan bir şey vardı; Boluspor!
Hakikaten Boluspor 12 Kasım depreminde nasıl bir yol izlemiş, neleri yaşamıştı…
Bu konu ile ilgili, Sayın Bülent Velioğlu'nun çıkartmış olduğu ŞAMPİYON Dergisine Boluspor Kulübü Başkanı ve Bolu Belediye Başkanı Yüksel CEYLAN, Boluspor Kulübü Başkan Vekili Süha ALPARSLAN
Ve
Boluspor Kulübü Genel Kaptanı Vedat GÜLER açıklamalarda bulunmuşlardı.
Benim de bizzat yaşayan kişi olarak açıklamalarım vardı.
Ama
Bu açıklamalar dergide kalmıştı.
Yani
Bu yazının amacı, o zorlu geçen sezonun Boluspor tarihine not düşülmesidir.
BOLUSPOR SİNAN ENGİN İLE…
1999–2000 sezonuna Teknik Direktör Sinan ENGİN le başladık.
Ben antrenör, Abdullah GERZ Hocamız da kaleci antrenörü idi.
Sezona Gaziosmanpaşaspor maçı ile İstanbul da ‘Bismillah' demiştik. 15 Ağustos da oynanan bu maçı 1–0 kaybetmiş, Bolu ya dönmüştük.
17 Ağustos da Marmara Depremi oldu. Federasyon bizim maçlara ara verdi. Bu arada Sinan Hoca ile de yollar ayrıldı.
Ve
Yerine Aldoğan ARGON Hoca geldi.
Yani
Sinan ENGİN Hoca Boluspor da bir maç çalışabildi. Sonra ligler devam etti.
Ama
Birçok kulüp ligden çekildi.
KAYSERİ YOLUNDA…
12 Kasım 1999 günlerden Cuma…
Kayserispor deplasmanı için yoldayız.
Saat 19.00 sıraları futbolcumuz Hakan KAYA yanıma geldi.”Hocam Ümit ARIN telefonda, Bolu da deprem olmuş.” Dedi.
Kendisine sessiz ol” dememe rağmen, ”evler yıkılmış” deyince
Ve
Bunu da biraz sesli söyleyince, otobüste panik başladı. Herkes telefon ile evini aramaya koyuldu.
Ailelerimizin sağ olduğunu duyunca sevindik.
Ama
Kaptan Salih ve Kaleci antrenörümüz Abdullah Hoca ilk anda evlere ulaşamadılar.
Kayseri ye 30 kilometre kala hemen bir benzinlikte durduk
Ve
Televizyonların karşısına geçince hepimiz müthiş bir panik yaşadık.
Çünkü
İlk görüntülerde yanan ve çöken evlerin görüntüleri vardı.
Hemen Başkanımız Sayın Yüksel Ceylan ile Başkan Vekilimiz Sayın Süha ALPARSLAN'ı aradık.
Bir müddet sonra Süha Bey hemen dönün!” talimatını verdi. Federasyon ile görüşmeler yapılmış
Ve
Kayserispor maçı belirsiz bir tarihe ertelenmişti.
KAPKARANLIK BİR MANZARA
Ankara Bolu arası var ya…
Bitmek bilmedi.
Çünkü
Bolu dan Ankara'ya doğru gelmekte olan ambulanslar moralimizi alt üst etmişti.
Sabaha doğru Cici Taksi kavşağından Bolu'ya giriş yaptığımızda, kapkaranlık bir manzara ile karşılaştık.
Ve
İnsanların telaşla sağa sola koştuğuna şahit olduk.
Otobüsümüzü Boluspor Yılmaz Becikoğlu Tesisinin önüne çektik.
Çektik de…
Bolu dışından olan futbolcularımız ne yapacaklardı?
Şoförümüz yanılmıyorsam Belediye Otobüs Şoförü Mehmet Bey idi. Otobüsü çalışır vaziyette bıraktı.
Ve
Futbolcuların otobüste yatmalarını sağladı.
KULÜP VE FUTBOLCULARIN DURUMU
Gün ışır ışımaz tesise gittim.
Gördüğüm ilk manzara şuydu;
Tesisin önündeki bahçeye naylonlardan derme çatma kurulmuş olan bir çadır
Ve
Çadırın önündeki ateşte ısınmaya çalışan futbolcular
Ve
Ateşin üzerinde ise kapkara olmuş bir çaydanlık
Ve de
Çaylarını yudumlayan Rahmetlik Kulüp Müdürümüz Cemal ÖZTÜRK Bey ile Rahmetlik Hocamız Aldoğan ARGON…
DEVAM MI TAMAM MI?
Federasyon maçlarımıza bir müddet ara verdi.
Biz de ikinci bir haber verilinceye kadar Bolu dışından olan futbolcularımıza izin verdik. Ancak hayat devam ediyordu.
Federasyon haklarımız saklı kalmak kaydı şartıyla ligden çekilebileceğimizi söylemişti. Ancak Bolu insanı da müthiş bir karamsarlık içerisindeydi.
Ne sinema, ne kahvehane hiçbir sosyal aktivitesi kalmamıştı.
Pek çok kulüp ligden çekilmişti. Yöneticilerimiz ise tabiri caizse, iki cami arasında beynamaz kalmışlardı.
Ya ekonomik zorlukları düşünerek tamam” diyeceklerdi, ya da hiçbir sosyal aktivitesi kalmamış deprem psikolojisi yaşayan insanların yaşama sevinçlerini artırmak için her türlü zorluğa göğüs gererek devam…'
Bu konu da toplantı üstüne toplantı yaptılar
Ve
Tarihi bir karar alarak devam” dediler.
İYİ DE TAKIM NEREDE YATACAK?
Devam kararı alınmıştı.
Alınmıştı da…
Bu takım nerede yatacak, nerede yemek yiyecek, nerede antrenman yapacaktı?
Atatürk Stadyumu hasar görmüş, kale arkasının bazı yerleri çökmüştü.
Her şeyden önce maçlar nerede oynanacaktı?
Bunlar hep muammaydı.
Zamanın spordan sorumlu Devlet Bakanı Sayın Fikret ÜNLÜ Boluspor'a, Ankara Gölbaşı Spor Vakfı Tesislerinde kalma imkânı sağladı.
Yine zamanın Futbol Federasyonu Başkanı Sayın Haluk ULUSOY ise maddi olarak yardımda bulunma sözü vermişti.
Çünkü
Futbolculara olan mali vecibelerin yerine getirilmesi gerekiyordu.
VER ELİNİ GÖLBAŞI
Takım Gölbaşına gitmişti.
Antrenmanlarımızı orada yapacak, Bolu insanının deprem psikolojisinden uzaklaşması içinde maçlarını Bolu da yapacaktı.
Ben idarecilerime antrenörlükten ayrılmak istediğimi ifade ettim.
Çünkü
Bu zor dönemde herkes gibi ben de ailemin yanında olmak istiyordum
Ve
Tüm ısrarlarına rağmen de gitmedim.
ALTINDA EŞOFMAN ÜSTÜNDE KRAVAT OLACAK.
Yukarıda da ifade ettiğim gibi takım Gölbaşına gitmişti. Bense ailemin yanındaydım. İdareciler ısrarla beni Gölbaşına göndermek istiyorlar, bense gitmemek için direniyordum.
Bir akşam yönetim kurulu toplantılarının yapıldığı şu an itfaiyenin bulunduğu alandaki çadıra çağrıldım.”Bu Bolumuza hizmettir gideceksin, Altında eşofman olacak antrenörlük yapacaksın, üstünde kravatın olacak bizi temsil edeceksin. Sana güveniyoruz.” dediler.
Çünkü
Hiçbir idareci haklı olarak takımın başında gidemiyordu.
Kendilerini toplamaları, futbol takımına para bulmaları gerekiyordu.
Ailemin “gitme yanımızda kal” demelerine rağmen, Bolumuza hizmet düşüncesi ile ailemin ‘gitme' ısrarlarına rağmen gittim.
O dönem para ile pulla, şanla şöhretle ölçülecek bir durum değildi.
En büyük mutluluk ailenin bu zor şartlarda yan yana olmasıydı.
Ama
Buna rağmen gittim.
OTOBÜS KOLTUKLARI İLE KARDEŞ OLMUŞTUK
Antrenmanlarımızı Gölbaşında yapıyor iç saha maçlarına Bolu'ya geliyor, Gençlik Spor İl Müdürlüğünün Spor Salonunda soyunuyorduk.
Çünkü
Soyunma odaları hasarlıydı.
Deplasmanlara da Gölbaşından gidiyorduk.
İç saha maçlarında Bolulular maçlara geliyorlar film seyreder gibi Boluspor'u sessizce seyrediyorlardı.
Tepki yoktu…
Biz adeta koltuklar ile kardeş olmuştuk.
Günlerimiz otobüs yolculuğu ile geçiyordu. Bir ay böyle yaşadık. Deplasmanlara gittiğimizde ayrı bir zorluk yaşıyorduk.
Depremi yaşamamış
Ama
Bina çöküntülerini görmüş, artçı depremleri yaşamış olan futbolcular, odalarda yatmamak için direniyorlardı.
Yani
Her yönü ile zorlu bir ortamdı.
Bir ara İstanbul, Riva ‘da Gerede Dorukkaya da, bir ara da Termal Otel de kalarak maçlara devam ettik.
SÖZLER YERİNE GELMEDİ
Federasyon Boluspor'a yardım sözü vermişti. Ancak beklenen para da bir türlü gelmiyordu. Futbolcularında ailelerini geçindirebilmeleri için paraya ihtiyaçları vardı.
Huzursuzluk iyiden iyiye belirginleşmeye başlamıştı.
Futbolcu yönetimin temsilcisi olarak beni görüyor, sıkıntılarını bana söylüyorlar devamlı sıkıştırıyorlardı.
Bu ortamda futbolcuları maçlara ve idmanlara motive edebilmek çok zordu.
Tam Marko Paşa durumuna düşmüştüm, çözemiyordum.
Yapabildiğim tek şey bu durumu yöneticilerime rapor etmekti o kadar. Devre arası bu tür çekişmelerle geldi.
GEÇMİŞ OLSUN MUHARREM HOCA…
Devre arası kampı için Antalya ya gittik. Bir ay Gençlik ve Spor Bakanlığının tesislerinde kaldık.
Dönüşümüzde futbolcular için hazırlanan prefabrik yapılarda tamamlanmıştı. Futbolcularımız aileleri ile burada kalıyorlardı.
Bolu da ki bir maçımızda yine seyircilerimiz tribünlerdeki yerlerini almışlardı.
Maçta beklediğimiz gol bir türlü gelmiyordu.
Tribünlerden önce ufak tefek protestolar geliyordu, ardından topluca tepkiler gelmeye başlayınca kulübede Aldoğan Hoca bana dönerek ”Bolu ya geçmiş olsun Muharrem Hocam” Dedi.
”Anlamadım niye geçmiş olsun Hocam”deyince
“Bolulular deprem psikolojisini atlattılar, baksana küfür bile gelmeye başladı.”Demesi Abdullah Hocamla beni epeyce güldürmüştü.
KAPTAN SALİH, HÜSEYİN KUZU, KERİM KARA…
Deprem yaşamış olduğumuz dönemde takımımızda Kaptan Salih Yorulmaz, Hüseyin Kuzu, Kerim Kara, Hakan Kaya, Bülent Biçer, Sinan Kaloğlu, İsmail Serkan, Fatih Serkan, Harun Tayfun, Albayrak, Harun Tayfun, Ferudun Türedi, Adem Güçlü, Rahmetlik Fatih Turan, Bahadır Kıyak, Ümit Arın, Besim Aksoy, Kaleci Bülent Yenidoğan, Tolga Türkar, Volkan Bayar
Ve
Devre arasından önce de Kaleci Şevki kadromuzda bulunuyorlardı.
Bu futbolcuların bazıları çok sıkıntı çektirdiler bize, işin ilginci kahramanda oldular.
Ama
Her ne olursa olsun, bu insanlar Bolumuzun insanlarının deprem psikolojilerini atabilmelerinde büyük katkıları oldu.
LİG NASIL BİTTİ?
Deprem sezonu Bolunun tarihteki en önemli sezonlarından biridir.
Acayip bir sezondu,
Her türlü zorluklara rağmen Boluspor ligdeki play off a çıkma iddiasını sondan bir önceki maça kadar sürdürmüştü.
Kaderin cilvesi sondan bir önceki maçta, Ankara Büyükşehirspor maçını kazanırsak bir sonraki hafta ligden düşmesi kesinleşmiş olan Kasımpaşaspor maçında alacağımız galibiyetle, 1. Türkiye ligine çıkma ümitlerimizi sürdürecektik.
Ya kaybedersek?
Kasımpaşaspor karşılaşması bizim için ligde kalma maçı olacaktı.
Bu önemli maç için Ankara Aktepe stadı önüne indiğimizde…
Bizi dövdüler
Ama
Ne dövme…
Seyirciler organize olmuş vaziyette her taraftan saldırdılar.
Maçı kaybettik, o şartlarda kazanmamızda mümkün değildi.
Sezon sonu Ankaraspor 53 puanla şampiyonluk maçı oynamaya hak kazandı.
Ya biz?
50 puanla ligde kaldık.
Pendikspor ise 49 puanla küme düştü. Biz Kasımpaşaspor'u yendiğimiz son maça çıkamadık.
GÜLE GÜLE MUHARREM HOCA
Yönetim kurulu tarihi bir karara daha imza attı
Ve
Sezon sonunda takdirname bekleyen şahsımın görevine, Kasımpaşaspor maçı öncesi diğer hocalar ve devre arasında Aldoğan Hoca'nın Ankara'dan getirmiş olduğu 6 futbolcu ile beraber son verdi.
Yani
Bir artçı deprem de o zaman yaşadık.
Ancak her ne olursa olsun Başkanı, Başkan Vekili, Genel Kaptanı Yöneticileri, teknik heyet, futbolcu, masör, şoför ve malzemecileri ile beraber, 1999-2000 sezonunda görev alan tüm insanlar, Bolusporun şanlı tarihindeki yerlerinde şükran ve saygıyla anılmalıdırlar.
Çünkü
Boluspor bu dönemde Bolumuzu futbol sahalarında temsil etmesinin yanında, Bolumuzun deprem yaşamış,
Ruhen çökmüş
Ve
Gelecek kaygısı yaşayan insanlarının, psikolojik olarak rahatlamalarına
Ve de
Sosyal hayata geçişlerine büyük katkı sağlamıştır.
Yüce Allah hepimizi tüm afetlerden korusun.
Ama
Hafızamızı da zamana yenik düşürmesin.
11.11.2020
Muharrem Demirel