Rögar kapaklarının yuvarlak olduğuna dair bir soru aklımın ucundan bile geçmedi.
İhtiyaç da duymadım.
Bu eksikliğimi de hissettiren bir mevzu da olmadı hayatımda..
Rögar kapağının niçin yuvarlak olduğuna dair, ne bir soru ile karşılaştım, ne de rastlaştım.
Benim için tek yuvarlak top’tu.
İşimin gereği; futbol, voleybol, basketbol, tenis gibi tüm topların ağırlığını bilirim.
Herhangi topun boyunu, çevresini ve neden mamul olduğunu ezberimden söylerim.
Malûm;
Futbol topu kaleye, voleybol topu fileye, basketbol topu da potaya yakışır!
XXX
Yuvarlak rögar kapağının daha düne kadar neden yuvarlak olduğu hakkında hiçbir fikre sahip değildim.
Rögar kapağının çevresine ne yakışacağına, etrafına nasıl dönüleceğine dair bilgim de yoktu.
Ta ki…
Tanju Özcan’lı Bolu Belediyesinin sosyal medya paylaşımına kadar.
Türkiye Tanju Bey’den çok şey gördü, çok mevzusuna şahit oldu.
Onunla Şevval Sam’ı bile yeniden tanıma fırsatı buldu.
Ben de öyle..
Kimin aklına gelirdi, rögar kapaklarına ve çevresine dair kafa patlatacağım.
Rögar kapaklarının etrafına mala ile atılan beton şapın fotoğrafına atıfta bulunarak “Türkiye’nin en güzel şehri” diyerek övgüler düzüleceği kimin aklına gelirdi.
Ama gelmiş işte..
İşçi tarif edilen işi yapıyor, yapmasına da..
O attığı şapın kıvamından, kullandığı mala’dan mesul.
Bolu Belediye Başkanı neden mesul,
Mimar, mühendis, çevre veya payzaj sorumlusu nerde peki..
Mevzu mimari mi? Mühendislik mi? İnsani mi?
Yuvarlak rögar kapağının çevresini yuvarla, şapla gitsin olmamış, yakışmamış, uymamış.
Tam ve mecazen kaldırımına bak, rögarını al olmuş.
Yaa ne olmuş; diyenin kalbini açar bakarım, kalben mi söylüyor diye..
O diil işte..
Nasıl.! Şöle?
XXX
Ne oldu ise Bolu Belediyesinin sosyal medyasına göz atınca oldu.
Ne oldu ise rögar kapağının etrafını şap’layıp, bunu da övünç kaynağı fotoğrafla servis edince oldu.
Ne oldu ise;
“Tüm ekiplerimiz, kentin dört bir tarafında 'Türkiye'nin en güzel şehri' için çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor” cümlesinden sonra oldu.
Bende bağ koptu..
Bedenen kuş, ruhen fil oldum.
En son fiil çektiğimi hatırlıyorum.
Gördüm,
Gördün,
Gördü.
Gördük,
Gördünüz,
Gördüler….
Çektiğimiz azap yetmiyormuş gibi..
Bir de şehrin ortasında işimiz gücümüz yok, fiil çekiyoruz
XXX
Rögar kapakları utancından köşegen, çimento hırsından mala olmuş.
Mala, rögar kapağına bulaşmaya, ben yazımı yazmaya meyilliyim.
Tabiatın kalbi Bolu…
Mala’ya bulaşmış beton, şapla güzelleşmeye çalışıyor.
Ayıptır, günahtır, vebaldir…
Tamam da bari aklımızla oynamayın.
Her türlü estetikten, şehircilikten uzak, bu kötü görüntüyü gözümüze sokmaya kimsenin hakkı yok…
Bir teknik, bir mühendislik ve hiçbir mimari öngörü taşımayan bu vakıayı ve sonucunu bu şehre yakıştırmayın.
Bi durun, bi nefes alın, bi kendinize gelin..
O da olmadı;
Bir de vatandaş gözüyle, mimar gözüyle, peyzajcı gözüyle bakmayı deneyin.
XXX
Böyle olmaz, olmamalı da.
Türkiye’nin en güzel şehri böyle imar edilmez.
İmar edilenler böylesi rastgele işlerle korunmaz, tadilat/tamirat edilmez.
Bi rögar kapağının bile etrafını mimari bir peyzaj ile çeviremedikten, çevresini göze hoş gelen bir şekilde saramadıktan, akıl edemedikten sonra neye yarar..
Rögar kapağına fazla takıldın, el başa, düşman rögar kapağına bakarmış” diyecek olunursa…
Cümlem şu olur.
“Türkiye’nin en güzel şehrine, Tabiat’ın Kalbi Bolu’ya…
Rögar kapaklarının çevresine mala ile atılmış beton şap, ortaya karışık harç hiç yakışmıyor.
Bunu akıl edemeyen, rögar kapaklarının çevresini mimari bir peyzaj ile çevreleyemeyen Bolu Belediyesine sitemle, ben yaptım oldu fikrinden ıramasını şiddetle tavsiye ederim.