-Yetiştirdiğiniz ve elde ettiğiniz ürünlerinizde eski dönemle, şimdiki dönemi karşılaştırdığınızda ne gibi farklılıklar gözlemliyorsunuz?

Köylerden birindeki kadın çiftçi; Eski hamur mayalarımız daha dayanıklıydı, şimdi onlar bile daha dayanıksız, çabuk küfleniyor ve hamur kopmuyor. Ayrıca hazır mayaların değişik bir kokusu oluyor. Eski mayalarımızla biz daha güzel işler yapardık, daha tatlı (lezzetli) olurdu. Aslında kendi görüşüme göre kendi mayamızı da kendimiz yapsak çok daha güzel olur. Sağlığımız açısından da bunların hepsinin bilincindeyiz. Bana göre bu buğdaylara nazaran eski buğdaylarımız daha güzeldi. Bizim çocukluğumuzda kendi tohumumuzdan yaptığımız tarhanamız, makarnamız, baklavamız, ekmeğimiz gibi yiyeceklerimiz daha lezzetli ve daha güzeldi. Kendi unlarımızda elediğimiz zaman kepek çıkar ama fabrikadan aldığımız unlarda kepek olmaz. Kendi ürünümüzü Seben'deki değirmenlerde öğütüyoruz. Bunda kepek oluyor. Çok nadir büyük değirmene götürüyoruz. Onda hiç kepek olmuyor. Bulgurla pirinci karıştırarak alacalı pilav yapıyoruz. Onun lezzeti de daha bir ayrı oluyor. Eskiden pirinci Çeltikdere Köyünden alıyorduk, o köyde yetiştiriyorlardı ama şimdi o pirinçlerinde üretimi azaldığından dolayı marketten hazır alıyoruz. Ama o eski pirinçlerin lezzeti tadı çok güzeldi, şimdi öyle değil tabi.”

-Eskiden köyünüzde yetiştirdiğiniz ama şimdi kaybolan ürünlerinizin var mı?

Köylerden birindeki kadın çiftçi; Bezir yağı derdik, Bezir ekerdik, ondan yemeklerde kullandığımız yağ yapardık, o kayboldu. Darı (haşhaş) ekerdik yağını çıkarırdık, o kayboldu. Bu tohumlar kayboldu. Eskiden su değirmenlerimiz vardı, taş değirmenler, şimdi onlarda kayboldu.”

-Yerel buğdaylardan ve diğer ürünlerden elde ettiğiniz mahsullerinizin satışını yapıyor musunuz?

Köylerden birindeki kadın çiftçi; Hayır, satmıyoruz. Kendi yiyeceğimiz kadar yapıyoruz. Satış yapmak istesek bile pazarlamayı yapamıyoruz. Mesela hepimizin tavuklarımız var ama yumurtaları bile satmakta zorluk çekiyoruz. Pazarımız, hemen götürüp de vereceğimiz yerlerimiz olmuyor. Böyle bir şey yapsak elimizde kalıyor. O yüzden bu yola hiç çıkmıyoruz. Iza bulguru tanıtıldığı için herkes gelip evimizden alıyorlar, o satılıyor ama diğer ürünlerimizin hiç birini satamıyoruz.”

-Peki, köyünüzde kooperatif kurulmuş olsa, bunun size sağlayacağı katkılar konusundaki düşünceleriniz nelerdir?

Köylerden birindeki kadın çiftçi; Öyle bir şey olmuş olsa çok iyi olur. Hem geçim kaynağımız olur. Evimize bir katkımız olur. Mesela bir sürü hayvanımız var. Doğal ortamda besleniyor. İneğimizi sağıyoruz. Sütümüzü, peynirimizi yapıyoruz ama satamıyoruz. Sadece bayramlarda diyelim, ilçeye götürüyoruz, oradaki isterse 2 TL alıyor ya da daha düşük. Vermek zorunda kalıyoruz. Ama kooperatif olsa o zaman yağı, yoğurdu, yumurtası gibi hepsini daha fazla yaparsın, satar, ekonomiye katkı sağlarsın ama böyle bir şey yok. Yaprağımızı, meyvemizi yani ürettiğimiz tüm ürünlerimizi değerlendirebiliriz. Meyve ağaçlarımız, eriklerimiz var. Kullanacağımız kadarını alıyoruz. Geri kalanı akıp gidiyor. Ziyan oluyor.”

-Şuan ne kadar ürün üretiyorsunuz, köyünüzde kooperatif kurulmuş olsa bu durumda üretiminizde bir farklılık oluşur mu?

Köylerden birindeki kadın çiftçi; Kooperatifimiz olsa, bu ürünlerimizi değerlendirme imkânımız olsa daha fazla üretiriz ama şimdi böyle bir durum olmadığından dolayı her şeyimizi azaltıyoruz. Niye boşu boşuna fazla hayvana bakacağız, niye fazla tavuk yetiştirelim diyoruz. Tavuklarımızı kuluçkaya yatırmıyoruz. Gerek yok fazla tavuk bakmaya diyoruz. İhtiyacımız olduğu kadarını yetiştiriyoruz. Aynı şekilde buğdayda da durum böyle, fazlasını yapmıyoruz. Satma imkânımız olsa bazlamaç da, ekmekte, diğer hamur işlerini de yapar satarız. Eskiden herkes bir sürü sebze ekerdi. Soğan patates, fasulye gibi şimdi bunları satamayınca herkes yiyeceği kadar üretiyor. Elimizde fazlası kalacağı için uğraşmaya, zamanımızı boşuna harcamaya gerek yok.”

-Köylerde geçiminizi sağlamakta zorlanıyor musunuz, ekonomik yönden ne gibi sıkıntılar yaşıyorsunuz?

Köylerden birindeki kadın çiftçi; Şuan bu şartlarda ayakta durmamız çok zor. Hayvancılığın biteceği de aklımızdan geçmiyor değil. Yani çok zor şartlarda yaşıyoruz. Biz süt parasıyla geçinen insanlarız. Artık süt parası da bizde hiç artmıyor. Olduğu gibi hazır yeme veriyoruz. 1-2 sene önce aldığımız süt parasından geçimimizi çok güzel sağlıyorduk. Ama bu senelerde süt parası sadece hazır yeme gidiyor. Artı biz kendimizden, o kadar dönüm yer ektiğimiz, kaldırdığımız ürünü de öylece hayvanımıza yediriyoruz. Sırf hayvanlarımızı yaşatabilmek ve onlara yedirmek için o kadar yer ekiyoruz. Ekstra yetiştirip sattığımız danalarla da borçlarımızı ödüyoruz. Şuanda hiç 5 kuruş bir kenarımıza da koyamıyoruz ve sürekli borcumuz var. O borcumuz hiç bitmiyor ve önümüz güz. Nasıl kalkacağız bu işin içerisinden bilmiyoruz yani.”

Sevgi ve saygılarımla…

Fatma Marmara