Yaşadığı süre içinde birçok başarılı çalışmalara imza atan, arkasında sayısız eserler bırakan, Servet Somuncuoğlu’nu, Kuray Kültür Evi’nde “Tamgaların İzinde Servet Somuncuoğlu Anma Toplantısı’na” eşi Nevin Somuncuoğlu, kardeşleri Gülcan ve Fatma Somuncuoğlu, Ankara Üni. Eczacılık Fak. İsmail Beşir, yol arkadaşları Yazar Yusuf Yılmaz Araç, Kameraman Cengiz Karadeniz, Dr. Yasin Cemal Galata, Aşkın Çakır (Aşkın Kuray) ve konuklar katıldı.
Servet Somuncuoğlu’nun, kadim Türk tarihi, eski Türk tarihi dendiğinde, gittiği günden bu yana akla gelen ilk isim olduğunu belirten eşi Nevin Somuncuoğlu; “Kaya resimleri, eski Türk yazıtları dendiğinde pek çok kişinin aklına gelen isim. Ben kendisini tanıdığımda, TRT İstanbul Radyosunda genç bir prodüktördü. Fakat tanıdığım ilk günden itibaren özel bir insandı. Hayatında tanıdığım ilk günden itibaren hep okumak, yazmak, kültür işçiliği üretmek vardı, bunlar hayatının anayasasıydı diyebiliriz. Çok yönlü bir insandı. TRT de prodüktördü bütün programları yapıyordu ama bir çerçeve içerisinde değildi. Sürekli çalıştığı bir konudan başka bir konu üreten, oradan ortaya bir proje çıkaran, Türk kültür hayatında eksik kalan yerler varsa, oradaki boşluğu doldurmaya çalışan bir insandı. Atilla İlhan’ı kendi sesinden şiir albümü yapmaya ikna etmişti. Unkapanı’nın popüler kültürün merkezi olduğu günlerde Servet THM sanatçılarının kasetlerinin çıkarılması için yapımcıları ikna etti, albümlere danışmanlık yaptı. Fotoğraf çekmeyi hiç bırakmadı. Fotoğraf çekmek de yaptığı işin bir parçasıydı. 2004 yılından itibaren de ömrünü adadığı diyebileceği, geniş bir Türk coğrafyasına seyahatleri başladı. Bu seyahatler, Türklerin en eski izleri diyebileceğimiz kayalar üzerine çizilmiş resimleri, damgalar, eski Türk yazıtları, bunların bütün alanlara gidip fotoğraflanmasına adadı kendisini.”diye ifade etti ve Servet Somuncuoğlu’nun bu seyahatlerinin ardından yazdığı kitaplarından ve çektiği belgesellerden bahsetti.
Servet Somuncuoğlu’nun ölümüyle yarım kalan proje ve çalışmalarından da bahseden eşi Nevin Somuncuoğlu; “Bunların dışında yine eski Türk yazıtlarını bütün fotoğrafladığı alanlarda ki sanırım Servet kadar çok alanı gezmiş, bizzat gidip kendisi fotoğraflamış başka birisi yok diye biliyorum ben. Bunları da eski Türk yazıtları albümü olarak, bir kitap haline getirmek istiyordu. Ama bizim diğerleri gibi bunu da çıkarmak için bir çabamız var. Tüm bunlardan da görüyoruz ki 49 yıllık kısa bir ömre pek çok şey sığdırdı Servet. Yıllık izinlerimizi bile yine bu tür gezilerle geçirirdik. Benim umudum her alanda nice Servet Somuncuoğlu yetişsin. Çalışan, üreten, yaptığı her işte Türk milletinin menfaati için Türk medeniyetinin gelişmesi için çaba harcayan nice Servet Somuncuoğlu yetişsin.”dedi.
TRT de kameraman olduğu dönemde kendisiyle çalıştığını belirten Cengiz Karadeniz; “Birlikte kaya resimleriyle ilgili hem bilim hem de televizyon dünyasında çok ses getiren belgesellerde çalıştık. Çalışma hayatım boyunca çok sayıda yazar, siyasetçi, iş insanı tanıdım ama hiç birisi mesleki ve bireysel öykümde Servet Ağabey kadar kalıcı izler bırakmadı. Servet Somuncuoğlu pek çok alanda çalışma yaptı ama öncülük yaptığı alan kuşkusuz kaya resimleriyle ilgili araştırmalarıydı. Kırgızistan seyahatinde gördüğü kaya resimleriyle ilgili Türkiye’de gördüğü kaya resimleri arasındaki benzerliklerden yola çıkarak, bilimsel keşifleri taşıyan, ufuk açıcı saptamalarda bulundu. Yurtdışında gördüğü ve ülkemizde keşfettiği kaya resimleri ile ilgili alanlardaki çalışmalarını da belgesele dönüştürmesi bir ilkti. Meşalesini yaktığı bu bilim alanını geniş kitlelere, televizyon programlarıyla tanıttı. Bu belgeseller çok yoğun bir ilgi görürken, birçok üniversitede ders olarak okutuldu.”diye belirtti.
‘Taştan mektuplar, geçmişten günümüze ata ruhlarının sesleridir. Mezar taşları tarihin tek DNA’dır. Türkler taşı yontup, karşısına geçip tapmayan tek millettir.’ gibi Servet Somuncuoğlu’nun özlü sözlerinden örnekler de veren Cengiz Karadeniz; “Servet Ağabey kendini tarihin DNA’nı incelemeye, ata ruhlarımızın seslerine ulaşmaya adadı. Çalışmalarının sonucunda da insanların Türklüğü yeniden değerlendirip, sahiplenmesini, onlarda özgüven oluşmasını sağladı. Bu belgesellerden sonrada insanlar kendi coğrafyalarında bu izleri aramaya koyuldular. Örneğin Güdül’deki kaya resimleri, bu belgeseller sonucu ortaya çıktı ve bu Servet Ağabeyin yaptığı çok önemli bir keşiftir.”diye anlattı.
Ankara Üni. Eczacılık Fak. İsmail Başer’de anma programı öncesi Servet Somuncuoğlu ile ilgili anılarını anlattı. Beşir; “Güdül Salihler Köyündeki kaya resimleri Orta Asya’daki kaya resimleriyle aynı. Yani Türkler nereye gittiyse, atının ayağı nereye bastıysa, oradaki yerlere, kayalara yazılar yazarak, damgasını vurmuş. Bizim Servet Ağabeyle tanışmamız da bu vesileyle oldu. Arkadaşım Cemil bana kaya resimleri gösterdi. Bizim orada Roma, Hitit, Frigya, Bizans’la ilgili yapıtlar vardı. Biz onlara benzer bir şey mi diye düşündük ama fotoğrafları gösterince, Servet Ağabeyinde belgesellerini seyretmiştim, bu fotoğraflar onun kaya resimlerinden çektiğinin aynısıydı. Bunu yazdık köy tarihi içeren sitelere. Servet Ağabey haberdar olmuş, telefon etti ve ertesi gün geldi. Ankara’da 2500 yıllık Türk tarihi ile ilgili kaya resimlerinin olması bizi çok sevindirdi. Türkler Anadolu’da 1071 tarihinden öncede varmış, biz bunu öğrendik. Tarihin dili aslında orada, kaya resimlerinde Türklerin yaşamıyla, inançlarıyla ilgili her şeyi anlatıyor. Güdül’de Kağan panosu ve Kağan mezarı da var. Kazı çalışması oldu ama şuan durdu. Biz biran önce bu çalışmaların yapılmasını, Anadolu’daki Türk dünyası ile ilgili gerçeklerin, bilgilerin gün yüzüne çıkarılmasını istiyoruz.” diye belirtti.
Sevgi ve saygılarımla…