Sayın Başbakanımıza ileteceğim…

Şöyle başlayayım,

İzzet Baysal Vakfı Başkanı Ahmet Baysal, Kent Konseyi Başkanı Refik Özçelik'i arayarak demiş ki;

‘İzzet Baysal Günlerine bir anlam katalım, ülke barışına katkı sağlamak için bu günlere Başbakan Binali Yıldırım ile Ana Muhalefet Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu çağıralım.'

Ne yapmıştık?

Kent Konseyi olarak Ak Partiye bir ziyarette bulunmuştuk.

Ancak

Bulunduğumuz bu ziyarette Ak Parti İl Başkanı Nurettin Doğanay geçerli bir mazeret nedeni ile bulunamamıştı.

Yani cevap alamamıştık.

Ancak daha sonra Sayın Doğanay basın yolu ile bir açıklamada bulundu, açıklamasının içinde genel siyaset de vardı ve çekincelerini de…

Çekinceleri ne?

Bizi ilgilendirmiyor, dolayısı ile o bölümü yazmıyorum.

***

Ama

Sayın Doğanay bizi ilgilendiren bölümünde,

‘Ahmet amcamızın bu isteğini gayet insani olarak ve doğal olduğunu düşünüyorum. Ben bu teklifi Sayın Başbakanımıza ileteceğim. Ama o günün şartlarında ülkenin durumu ve Başbakanımızın programının ne olacağını şimdiden bilemeyeceğimiz için net bir şey söyleyemiyorum.' Demiş.

Ve

‘…Ama Ahmet amcanın bu teklifini öncelikli olarak olumlu karşılıyorum.' Şunu da belirtmek istiyorum ki İzzet Baysal Vakfı'nı Bolu'da Çatı konumunda tutmamız gerekiyor. Buraya siyaseti farklı görüşleri ve düşünceleri katmadan, rahmetli İzzet Baysal'ın anısına saygı ve hürmet noktasında çerçeveyi doğru tutmamız gerekiyor…”Diyerek devam etmiş.

İşte işin doğrusu bu!

***

Çünkü genel siyasetin doğrusu yok.

Dün birbirine hasım olanlar bugün bir bakıyorsunuz hısım olmuşlar.

Hısımlar da hasım…

Yani

Zamane göre kemane çalınan genel siyasete göre oynamamak ve doğrularını ya da yanlışlarını yerele indirmemek lazım.

Ama indiriyoruz.

Yaptığımız her işe siyaseti bulaştırıyoruz.

Ve

Temiz duygular ile yapılan ve insan olmakla eş değer olan kişisel düşünce özgürlüğüne tahammül edemiyoruz, kurumsala mal ediyoruz.

Yanlış mı?

***

Ama

Sayın Nurettin Doğanay'ın

Buraya siyaseti farklı görüşleri ve düşünceleri katmadan, rahmetli İzzet Baysal'ın anısına saygı ve hürmet noktasında çerçeveyi doğru tutmamız gerekiyor…” ifadesin de ki ince mesajdan bir şeyler alalım.

Alırken de iğnenin ucunu taraflar olarak kendimize de hafifçe dokunduralım.

Yani

Bazen

Yakıp yıkan, bölüp parçalayan,

Bazen

Bir adı gel, bir adı git olan, ona buna boyun büken, siyasete boyun eğen, vakıf, dernek, cemiyet gibi amacından sapmış sivil toplum örgütlerini de hatırlayalım.

Ve

Yanlışlardan doğru çıkarıp,

Rahmetlik İzzet Baysal'ı da ‘Bolulular, bu vakıf sizindir ona sahip çıkınız.' Dediği Vakfını da doğru yere koyalım.

***

Geçtiğimiz haftaki yazımızda' Esas güzellik Başbakan Binali Yıldırım'ın gelmesinde' diyerek, zamanlaması, isabeti, açısı ve şiddeti iyi ayarlanmış topu Sayın Doğanay'ın önüne pas olarak yuvarlamıştık.

Sayın Doğanay önce çevre kontrolü yaptı.

Sonra

Haklı olarak takımı adına avantaj sağlamak amacıyla, farklı takım oyuncularının markajından kaçındı, boş alanlar oluşturdu, takım arkadaşlarının ya da rakip takım oyuncularının arkasında kalmadan pası aldı.

Yani

‘Ben bu teklifi Sayın Başbakanımıza ileteceğim.' Dedi.

Gol olur mu?

En güzel şekilde aldığı pası, aldığı gibi de güzel bir şekilde gol noktasındakiler ile buluşturursa niye olmasın?

Ama

Seçim ortamına girildiği şu günlerde, o veya bu hiç kimse Rahmetli İzzet Baysal üzerinden de siyaset yapmasın.