Adam restorana gidiyor, sipariş verecek garsonu bekliyor.

Garson yandaki masaya geliyor ve soruyor:

—Ne arzu edersiniz?

—Pilav! Üzerine et.

Sıra bizimkine geliyor,

—Beyim, ne arzu etmiştiniz?

—Bana da pilav, ama üzerine etme!

***

Malum Beyaz et festivali başlıyor, başlıyor başlamasına da biz de diyoruz ki;

Beyaz et, beyaz et!

Beyaz et de… Ne olur şehrimizin içine etme.

Biliriz severiz, destekleriz.

Kazanmanızı isteriz, çünkü siz;

Biz Bolulular için ekmeksiniz.

Nimetsiniz, bizim için kısmetsiniz.

İşsizimizin ilacısınız.

Bolu ekonomisinin tacısınız.

Ancak yaz mevsiminde, beyaz etli sevgililerle romantik geceler yaşanırken,

Ve o Fransız parfümünün dayanılmaz kokusuyla, ihtirasın doruklarında sörf yapılırken,

Burunların direğini kırarcasına gelen tavuk kokuları, sadece o an yaşanılan romantik ortamı değil,

Midelerin beyaz etli sevgiliye olan, o dayanılmaz aşkını da engelliyor.

***

Biliriz, kuş gribi darbe vurdu, ağır kriz yaşadınız.

Biliriz; kene çıktı, bir darbe daha yediniz.

Biz Hak'tandır” dedik geçtik. Siz yaşama, ekmek parası kazananları yaşatma mücadelesi verdiniz.

Sağ olunuz var olunuz!

Dedik ya; sayenizde pek çok Bolulu 'ya ekmek parası kazandırdınız ve kazandırıyorsunuz da…

Ama varlıkları, sizlerin varlığına bağlı olan plansız ve altyapısız olarak şehrimizin her tarafına yayılan kümeslerin, bir şekilde bir yerlere bırakılan atıkları ve de kokuları da size darbe vuruyor.

Kendi ayağınıza kurşun sıkıyorsunuz.

***

Hani horoza sormuşlar.”Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan?”diye.

Horoz şöyle anlamlı anlamlı bir bakmış.

— Ben anlamam arkadaş, ister tavuk yumurtadan çıksın, ister yumurta tavuktan. Ben işime bakarım”demiş ya

Ne olur siz de, ben işime bakarım” demeyin.

Biz sizi çocuklarımızın ceplerinde harçlık, sofralarımızda ekmek, yüzlerimizde tebessüm, evlerimizde mutluluk olarak görüyoruz.

Sofralarımızın vazgeçilmezi olan beyaz eti;

Ortalığa yayılan o iğrenç gübre kokusu ile değil, romantik gecelerdeki sevgilinin dayanılmaz kokusu ile hatırlamak istiyoruz.

Sizlerin kadrini ve kıymetini biliyoruz. Ama karşılıksız sevilmek de istemiyoruz.

2009

Muharrem Demirel

Demişiz, 2009 yılındaki bir yazımız da.

Da, 2013'e gelmişiz, şikâyet aynı şikâyet!

Koku en büyük dert

Değişen tek şey; kümeslere gelip giden tavuklar,

Ama horozlar aynı…

23.08. 2013

Muharrem Demirel

2009 yılında yazmış olduğumuz bu yazıyı, güncelliğini koruduğu için 2013 tarihinde yeniden yayınlamışız.

Sonra da tekrar 2015 de…

Yıl olmuş 2017.

Deve sidiği içmenin bile şifalı olduğu bir hadisle ortaya çıkmış, ama hala tavuk gübresinin yaydığı kokunun insan sağlığına şifa olduğunu ortaya çıkaracak bir gelişme yok.

Hızla gelişen teknolojiye ayak uyduruluyor, tavukların daha çabuk gelişmeleri için yedikleri içtikleri vitaminler ile destekleniyor.

Ama çıkarttıklarına bir türlü çare bulunamıyor.

Koku aynı koku…

Yok mu bunu engellemenin bir yolu?

27.09.2017

Muharrem Demirel