Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Tarih Bölümünden Doç. Dr. İbrahim Üngör ekibiyle birlikte bu kaya resimlerini araştırmakta olup, edindikleri çok değerli bilgileri İlk Yurttan Anadolu'ya Taşlara Yazılan Türk Tarihi” temalı sunumuyla Kuray Kültür Evi'nde bizlere aktardı.
16 milyon km² de yaşamış bir millet, Türk milleti diye belirten Doç. Dr. İbrahim Üngör; Her milletin bağlı olduğu bir coğrafya var ama Türkler böyle değil, Türkler çok geniş bir coğrafyada yaşıyor. Türkler gezen, göç eden, gezer – konar. Partiküller bir yapısı var Türk milletinin. Yani boylar halinde yaşıyor. Eğer yerinden memnun olursa oradan ayrılmaz ama yerinden memnun olmadığı zaman, sıkıntılar yaşadığı zaman, yerini terk edebiliyor. Kollarında geyik süsü gibi dövmeleri kullanıyorlar. Çok müthiş bir altın işleme özelliği var, tarihi de M.Ö. 5.yy. denk geliyor. Türk yazısı sitili dediğimiz ki onunda çıkış noktası kaya resimleri ideogramlar, piktogramlar gibi harf şeklinde bir gelişim gösteriyor. Yani yazının atası kaya resimleridir diye düşünüyorum ben.”dedi.
Kaya resimleri Türklerin inançlarını yazdığı yerler diyerek sözlerine devam eden Doç. Dr. İbrahim Üngör; Bazen kozmik bir bakış açısını, bazen de tabiatla olan kendi ilişkilerini resmettiği durumlar. Hayvanlarla mücadeleleri, hayvanların birbirleriyle olan mücadeleleri buralarda hep resmediliyor. Birde çok özel alanlar vardır bu kaya resimleriyle ilgili. Mesela Saymalı Taş, burada 10 bin taşın üzerinde 100 bin tane resmin olduğu merhum Servet Somuncuoğlu tarafından tespit edildi. Orada çok ciddi zor bir çalışma yaptığını kendisi ifade etmişti. Çünkü orası 3500-4 bin metreyi bulan bir yer. Ama burada 10 bin taşın üzerindeki 100 bin kaya resmi olduğunu düşünürsek, bu herhalde çok tesadüf olmasa gerek. Sanki insanlar oraya yılın belli bölümlerinde gidip, o özel bayramlarını ya kutluyorlar ya da dini bir tören yapıldığını düşünüyorum ben. Bunlar, bugünde yaşayan yeni gün bayramı gibi Nevruz dediğimiz, onlarında kutlandığı günler olabilir tabi.”diye ifade etti.
Kayalarda resmedilen dağ keçilerine birçok yerde rastlamak mümkün olduğunu belirten Doç. Dr. İbrahim Üngör; Bunları daha sonra Göktürklerin hükümdar tamgası (damga)haline gelmiştir. Bunlar herhalde rastgele çizilmiş şeyler değil özgürlüğü, bağımsızlığı, yükseklik duygusunu ifade ettiğini düşündü ki Türkler bu dağ keçisi sembolünü hiçbir zaman kaybetmediler ve her yerde var bunlar. Kars, Erzurum, Hakkari, Van hatta Ankara Güdül-Salihler Köyünde bu kaya resimlerini görmek mümkün ve bu kaya resimlerinde de dağ keçisi var. Yine bu Hattiler'de de var ama Hattilerle, Hititler çok karıştırılır. Hititler başka bir medeniyet, kültür, Hattiler başka bir kültür. Hattiler Orta Anadolu'da yaşayan Tunç Çağı kültürü. Onlarda bu dağ keçilerini kullanmışlar. Hitit kültürünün çok büyük bir kısmı Hattilerden alınmıştır, geriye kalan kısmı da Hurrilerden geçmiştir.”diye anlattı.
Doç. Dr. İbrahim Üngör; Balballar, ölen kişilerin öldürdüğü kişiler diye ifade ediliyor. Taş babalar da M.Ö. 2 bin civarı olsa gerek. Tebriz'de koyun koç heykelleri var. Türk dünyasında koyun koç heykellerini görebileceğimiz hemen hemen hiç bir yer yok ama burada Tunceli'de, Erzincan'da, Erzurum'da, başka yerlerde de çok sayıda bunları görebiliyoruz. Andronova kültüründen bugüne gelen koyun koç heykelleri Türk kültürüne girmiş özel bir şeydir. Çünkü Türklerin ekonomik yapısına baktığımız zaman, neyle geçindiğini düşündüğümüz zaman, hayvancılıkla geçiniyorlar, avcılık da var. Göktürkler dönemine baktığınız zaman, ticarette son derece önemli ama hayvancılık hiç değişmeyen, hiç vazgeçilmeyen bir kültürdür. Sosyo ekonomik yapısını da oluşturmuştur. Sosyal yapısını oluşturduğu için insanlar bunları kalıcı hale getirmeyi tercih etmişlerdir.”dedi.
Anadolu'da Türk izlerini anlatırken, Türklerin Anadolu'ya 1071 yılından önce geldiğinin çok net ve çok açık olduğunu vurgulayan Doç. Dr. İbrahim Üngör; 1071 veya 1048 önemsiz miydi? Hayır, 1048'de Türklere artık Anadolu'nun kapısı tamamen açılmıştı. Daha sonra 1071'de büyük bir savaş yapıldı. Romen Diojen'i, Sultan Alparslan yenmeyi başardı. Anadolu artık net bir Türk yurdu haline geldi ama ondan önce biz burada var mıydık? Ardahan, Çıldır-Akçakale Afanasyevo kültürüne çok benzeyen insan, at ve köpek mezarının olduğu yer. Kars'da da kaya resimlerini görmek mümkün, hatta bazen aynı sanatçının elinden çıkmış gibi. Kaya resimlerini yaparken dövme vurma tekniği, kazıma tekniği, çizme tekniği ile yapılıyor. Ankara- Güdül'de kurganlar var. Kaya resimleriyle, kurganlar birbirine yakın yerlerde olabiliyor, çoğunlukla da böyle.”diye belirtti.
Kültürün bir anda oluşmayacağını söyleyen Doç. Dr. İbrahim Üngör; Bazen bilim insanları birbirini baskı altına alıyor. Böyle düşünme, düşünürsen seni suçluyor. Ben kendi ekibim adına şunu söyleyebilirim, biz Türk olmayan hiç kimsenin Türklüğüne ihtiyaç duyan bir millet değiliz. Herkesin zaten itiraz edemediği tarihimize baktığımız zaman, bizim müthiş bir tarihimiz var. Ben niye Türk olmayanı Türk gibi göstermeye çalışayım. Mesela maalesef Ermeniler bunları yapıyor. Şimdi Doğu Anadolu'nun her tarafı onlarınmış gibi ispat eder misin dendiğinde Ararat dağı diyor. Nasıl Ararat dağı? Tevrat'ta geçiyor, kendi dillerinde değil yani İbranice. Bunu Ermeniceymiş gibi yansıtmaya çalıştılar yıllarca. Önce Urartuca'ya sahip çıktılar, olmadı. Urartu dilinin, Hurri diliyle bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Sonra Ararat Ermeni'den geliyor dediler, Ermeni'den gelmiyor, İbrani dilinden. Hay, Hayg senin adın bu Ermeni değil ki.”diye belirtti.
“Bizim bir kompleksimiz yok, diye vurgulayan Doç. Dr. İbrahim Üngör; Hele bugünün Türkiye'sinde hiç olmaz. Mustafa Kemal Atatürk gibi bir büyüğümüz geldi. Daha öncesinde Fatih Sultan Mehmet'e sahibiz biz. Sultan Alparslan'ı, Atillası, Tuğrul Bey'i, Çağrı Bey'i, Mete Han var, say say bitmez. Bilge Kağan, Kültigin, Timur var. Cengiz Han var, Türk mü tarih onu Moğol gösterir ama Cengiz Han bir Türk kültürü üzerine devlet kurdu. Yani siz Türk milleti olarak özenilen bir milletsiniz. Devlet kuran bir milletsiniz. Kaldı ki Osmanlı devletinin son dönemine baktığınız zaman da ne görürsünüz, Teşkilatı mahsus, devlet kurmuştur, yıkılırken devlet kurmuştur. Ben şunu söylüyorum, bilim insanları olarak birbirimize sahip çıkmalıyız. Hele de Türk bilim insanları.”dedi.
Doç. Dr. İbrahim Üngör; Erzurum karayazı'da Cunni Mağarasında çok çeşitli damgalar var Türk boylarına ait, maalesef burayı terör örgütleri yok etti, şimdi burayı göremiyorsunuz. Her şeyiyle hain bir terör örgütü var, kültür düşmanı, tarih düşmanı, Türk'e dair hiçbir iz kalmasın diye yapıyorlar bunları. Bu mağara iki katlı bir mağara ve bir kilise de var ama dediğim gibi bu mağarayı yok ettiler. Anadolu'daki Türk varlığını öğrenmek için çok önemli yerlerden biri. Kars Kağızman'daki kaya çiziminde ise aynı zamanda Göktürk alfabesine benzer harfler var. Buna benzer başkaları da var. Maalesef buraları terör örgütlerinin yanı sıra define arayanlarda patlatıyor. Bunların içinde altın, define var diye. O zamanlar kayanın içine altın define saklama kültürü yok ki. Türkiye'de de birçok kaya resim alanını biz kaybettik. Adam defineci, bunlarda altının işareti diyerek buraları dinamitle patlatıyorlar ve yok oluyor. Hiç onun kadar akıllısı yok, 2 bin yıldır bir şey yapılmamış, en akıllısı bu arkadaşımız, gidiyor orayı patlatıyor, altınları o alacak. İstanbul'da bu işi yapanlar var. İnandırıcı olsun diye de geyik derisine haritaları çiziyor ve onları satıyorlar.”diyerek kayalara resim olarak yazılmış bu tarihi belgelerin nasıl katledildiğini de üzülerek anlattı.
Sevgi ve saygılarımla…
Fatma Marmara