Her mahallenin bir delisi mutlaka vardır. Bizim mahallenin delisi de Deli Ömer' di. Onu bütün çocuklar ve köpekler çok severdi. O da onları. Çok fazla konuşmazdı Ömer. Konuşmak canı istemediği zamanlarda onunla anlaşmak da zordu zaten. Kelimeler, homurtu halinden çıkardı ağzından. Yine de biz anlardık onun ne demek istediğini. Konuştuğu zaman da susturmak için para veresimiz gelirdi. Kirliydi, pisti ama ondan hiç rahatsız olmazdık. Etrafında pervane olurduk. Sanki ona bizi çeken bir tılsım vardı.
Mahallemizin gelir ortalaması birbirine benziyordu. O yüzden de kimse kimseyi, hiçbir konuda eleştirmez, ayıplamazdı. Dostluk vardı tabii ki. Arada bir çıkan kavgaları saymazsak barış içindeydi mahalleli. Kavganın sonunda da ne kadar şiddetli olursa olsun, bir mendilin kuruma zamanı gibi unutulurdu küslükler.
Ömer' de bizim mahalleye Allah tarafından emanet bırakılmış bir garipti. Kendine ait bir gecekondusu vardı. O gecekondusunun en değerli eşyası da pilli radyosuydu. O radyoya gözünün içi gibi bakardı. Gelenlere asla el sürdürmezdi. Pili bittiğinde, mutlaka bir gönüllü bulur, ona aldırırdı pilleri. Sonra da düğmesini çevirir, sesini çok fazla da açmazdı. Neden böyle yaptığını hiç anlayamamıştık. Haber saati geldiğinde heyecanlanırdı. Radyonun içine girecekmiş gibi olurdu.
Biz üçlü, yani Mehmet, kerim ve ben(Murat) sokağın köşesinden çıkarken yakaladık. Onun neşeli olup olmadığını önce sınar, sonra alevlenirdirirdik konuşmamızı. Mahalleli bizden yaka silker olmuştu. Olmadık şaklabanlıklar, kimsenin aklına gelmedik şakalar icat ederdik mahallede. Hayattan o şekilde zevk almayı tercih etmiştik. Halinden neşeli olduğu anlaşılıyordu. Yanında korumaları Karabaş, Fıstık ve adını bilmediğim diğer iki köpeğiyle yürümeye başladık. Zaten ne o bizi davet etme gereği duyar, ne de biz ondan davet beklerdik. Sanki onun kulübesi halka açık bir yerdi. Tabii ki sadece sevdikleri için geçerliydi bu. O önden içeri girdi. İçerisi her zaman olduğu gibi dağınıktı ve pis kokuyordu. Bir yer bulduk ve oturduk. O sırada da haber saati başlamış olacaktı ki davranışları garipleşti. Hemen radyonun kulağını çevirdi. Canımız sıkılmıştı. Tam da Ömer' i neşeli bulmuşken olacak şey miydi? Haberlere daldı mı dünyadan eliğini eteğini çekerdi Ömer. Bana göre en iyi vatansever Ömer' di. Haberleri endişeyle dinler, onun yorumunu mimiklerinden okuyabilirdi karşısındaki kişiler.
Ömer' in kısık sesli radyosundaki haberi duyamıyorduk. Sanırım kendisi de duyamıyordu. Kulağını hırsla çevirdi radyonun ve en sona yükseltti. Şaşırmıştık ve birbirimize bakıyorduk. Dikkatle dinledi haberi. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Haber, hiçbirimizi çok ilgilendirmediği için aklımda kaldığı kadar Meclisle ve Milletvekilleriyle ilgili olmalıydı. Milletvekillerinin sosyal hakları, özel istisnalarla ilgili bir şeylerden bahsediyordu. Ömer çıldırmıştı. Ağzından köpükler saçarak küfür ediyor ve etrafında dönüp duruyordu. Sanki biz orada değildik ve bizi görmüyordu. Sonra radyonun kulağını büktü ve kapattı. Radyoya doğru iyice döndü. Başparmağıyla orta parmağının arasından işaretparmağını çıkararak sallamaya başladı. Biz şaşkınlık içinde onu seyrediyorduk. Sonra ani bir kararla dışarı çıktı. Dışarıdaki köpeklere ıslık çaldı. Hepsi bir anda karşısında dizildiler ve ön ayaklarının üzerinde Ömer' den gelecek talimatı beklemeye başladılar. Ömer sakinleşmişti. Kendinden emin bir politikacı edasıyla onları süzdü. Sonra konuşmak için yutkundu, boğazını temizledi.
“ Arkadaşlar!
Bugün itibariyle siyasete atılıyorum. Sizleri çok iyi temsil edeceğim. Asla kendi menfaatime yarar şekilde davranmayacağım. Sosyal haklarımın iyileştirilmesini de istemiyorum. Öyle tedavi giderlerinde de ayrıcalık istemiyorum. Emeklinin, memurun benden ne farkı var. Trafik cezalarından da muaf olmak istemiyorum. Kuralı çiğnersem ben de diğer vatandaş gibi çekmeliyim cezamı. Ha dokunulmazlık konusuna gelince işte ona karşıyım arkadaş. Bana kimse dokunamaz. Hele bir dokunsunlar biliyorsunuz tikim var. Ana avrat düz giderim valla!
Arkamdamı sınız?
“ Hav hav hav.
Konuşması bitmişti. Bizse sessiz figüranlık yapmıştık sahneye. Memleketin hali, bizim Deli Ömer' i bile iyice delirtmişti. Biz ise hala işin gırgırında, eğlencesindeydik. En dokunaklı tarafı da onu destekleyen dostlarının bakışlarıydı. İnançla bakıyorlardı Ömer' e. Deliydii ama has adamdı Ömer.