Geçen hafta Erhan Beykoz köşe yazısında dile getirmiş.

Mesleği hayvancılık olan biri spor salon açmış, dalında uzman olmayan kişilerin sırf parası var diye maddi kazanç için uzmanlığı olmadığı sektörlerde işyeri açmasını doğru bulmamış.

Çevremizde örnekleri çok, kimi açıp başarılı olurken kimi başarısız olup sermayesini tükettiği gibi borçlanarak tedarikçilerine ya da haksız rekabet yaptığı için sektöründeki/çevresindeki diğer işletmecilere zarar veriyor.

Tunalı Cafe'yi bilirsiniz, İşletmecisi Tarık yakın arkadaşımdır, hemen yanı başındaki nikâh salonu arkası Su Cafe'yi geçen yaz ciddi bir rakama devir alıp ismini Taksim Haus'e çevirdiler.

Tarık o para ile 50 binlik tavuk kümesi kurabilir, Özel halk otobüsü alıp işletebilir, Gipür brode makinası alıp tekstil sektörüne girebilir veya spor salonu bile açabilirdi…

Neden aldığını sorduğumda, Benim işim kafe restorancılık, bildiğim sektör bu, yapacaksam en iyisini en kalitelisini en kapsamlısını yapmam lazım” diyerek İşletmecilik dersi verdi.

Erhan Bey devlet” demiş, desteklerini açmalı. Doğrudur devlet desteklemeli ama balık vermek yerine balık tutmayı öğretmeli

Balık tutmayı ise her esnafın şikâyetçi olduğu, aidat toplamaktan başka ne iş yaptıkları pek bilinmeyen Esnaf Odalarından başlamalı.

Biz de önce iş yeri açılır sonra vergi ruhsat vs için başvurulur… Avrupa'da ise önce vergi ruhsat başvurusu yapılır, bağlı olacağı oda onay verirse iş yeri açılabilir.

Mesela vatandaş falanca sokakta market mi açacak, önce odasına projesini sunar, odası kendisine beklemesini söyleyip gidip o mahallede araştırma yapar, eğer gerçekten market ihtiyacı varsa onay verir ve yatırımcı iş yerini açabilir.

Eğer o mahallede birden fazla market var ve bu şahıs oraya iş yeri açacak olursa haksız rekabete ve pastanın gereksiz bölünmesine neden olacağı için onay verilmez.

Peki, yatırımcıyı öylece kaderine mi bırakıyorlar? Hayır, ihtiyaç olan başka bir mahalleyi tavsiye ettikleri gibi sermayesi yeterince yapabileceği başka sektöre yönlendirme yapıyorlar.

Böylelikle küçük ve orta büyüklükteki sermayeler anlamadıkları işlerde yok olup gitmediği gibi kar eden bir işletmenin elinde değerlenip artı bir istihdama dönüşüyor.

Bir iktidarın en korkulu rüyası ve değişimine neden olan, seçim meydanlarında muhalefetin açıkladığı kapanan iş yeri sayısı ve onun tetiklediği işsizlik yani ekonomi kötülüğü değil midir?

Bir başkan bir sekreter den ibaret olan Meslek odalarına dalında uzman danışmanlar aldırıp, sektöründe fizibilite çalışmaları yaptırıp, aktif olarak rol aldırmak neden akıllara gelmez, hiç mi diğer ülke sistemlerine bakmazlar anlayamıyorum.

Ülke genelinde binlerce oda 5 uzman işe alsa, onların tavsiyeleri doğrultusunda kar eden işletmeler çoğalsa, küçük (Milli) sermayeler değerlense, yanlarına çalışan alsalar…

Bir oda düzlemesinin Ekonomi, İşsizlik, Mili sermaye vs.. kaç yere faydası olduğunu görebiliyor musunuz?

KOSGEB bir nebze girişimci kursları ve destek parası ile bu yolda ilerliyor ama yeterli değil, Esnaf odaları aktif olarak sisteme dâhil edilmeli…

Ki Esnaf, oda aidatını söverek değil severek ödesin.