‘…Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin…' derken Yunus Emre dizelerinde, Mehmet Uysal'ı mı ifade ediyordu ne?
Nam-ı diğer Kirli Memet çok şey beklemiyordu dünyadan,
Zengin değildi,
Kalenderdi, garipti…
Yoksundu anadan babadan, arkadaştan.
Ve bir gün
Karanlık ve yalnız gecelerini iki mum ile aydınlatmaya çalıştığı odasından,
‘Elveda' bile diyemeden, çekip gitti bu hayattan.
Havalı, paralı, makamlı olanların hayatta iken yaşantıları da şaşalı oluyor, o ölüm denilen gerçekle karşılaştıklarında gidişleri de…
Bir bakıyorsunuz cenazenin en ön safında atanmışlar seçilmişler,
Ya da atanmayı seçilmeyi bekleyenler…
Ve bu insanlar
Fotoğraf karelerine, kameralara girmek için yarış halindeler.
Ama bu yarışın içine girenler
Ya da ‘Biz fakir fukaranın, garip gurebanın yanındayız' diyenler,
Ya da ‘Biz kimsesizlerin kimsesiyiz.' diye ahkâm kesenler, Kirli Memet'in son yolculuğunda neredeler?
Ama ne yazık ki böyle
Kirli Memet ve o'nun gibilerin dünyaya gelişleri de yalnız oluyor, yaşantıları da, elveda deyip gidişleri de…
Yunus Emre'nin şiirinde ifade ettiği gibi, Kirli Memet'in cenazesini de 3-5 gün sonra buldular.
Ve O'nu
İkindi namazının ardından kılınan cenaze namazı ile son yolculuğuna uğurladılar.
İmam efendi ‘Nasıl bilirdiniz?' diye sorarken, dışının kirliliğine tezat, içinin temizliğine inanmış ‘İyi Bilirdik' diyen o kalabalığı oluşturanlarda menfaat yoktu.
Mevki makam, para pul, şan şöhret yoktu, buram buram yağcılık yoktu.
Ama
Kameralar ve basın da yoktu.
Onlar olmayınca da
Oy'cular yoktu, goy goycular yoktu.
Üstad Necip Fazıl'ın
Cenazemde olmasın çelengim top arabam.
Tabutumu taşısın dört tam inanmış adam...! Dizelerinde ifade ettiği gibi küçük ama menfaatsiz bir kalabalık vardı.
Ve
Tertemiz duygular ile kılındı cenaze namazı.
Kirli Memet yaşarken garipti, yalnızdı, kimselere bir diyeceği de olmazdı.
Ama O Yüce Yaradan'a vardır bir niyazı…