Hey Arif, Ozan Arif!
İyi bilirsin Atam Dedem Korkut'u elinde kopuzuyla söylerdi, o çalar söyler Oğuz dinlerdi.
Sonra seni tanıdık seni bildik.
Yıllarca sen söyledin, biz dinledik.
Şimdi sen dinle!
Biz seninle beraber çok yollar kat ettik.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sınırları yetmedi, Kırım'a, Taşkent'e Azerbaycan'a; oradan, Kerkük'e vardık. Yaralı gardaşlarımızın yarasını sardık.
Sonra da doğru Musul'a…
Yetmedi;
Abdestimizi yeşil Tuna'dan sağlamca alıp, Çin seddin de sabah namazımızı eda ederken
Başbuğumuz Türkeş'in Milliyetçi Türkiye ve Turana giden yolunda, senin sazın, senin sözün, senin gözünle yarenlik ettik.
***
Seni iyi tanıyanlar, seni iyi bilenler olarak üzüldük aramızdan ayrılışına…
Çünkü
Senin sayende
Ve
Şiirlerin, türkülerin ile ülkücülük anlayışlarımızı ilmik ilmik geliştirip pekiştirdik.
Gönüllerinde sana karşı kırgınlık hissedenler olmadı mı?
Oldu!
Ama
Sessiz kalsalar da…
Biliriz ki
Yüreklerinin bir köşesinde burukluk yaşarlar, arkandan dua ederler.
Çünkü
Onlar ki
‘Arif'e tarif gerekmez.' Deyiminin ne anlama geldiğini bildikleri gibi,
Şartlar ne olursa olsun,
Çağımızın Dede Korkut'u olan Ozan Arif için tarif gerekmeyeceğini de bilirler.
***
Sen var ya sen;
Deli bir yürek, inandığını dosdoğru söyleyen bir yiğittin.
Elindeki saz, dilindeki söz ile Türk düşmanlarını yıpratan
Ve
Türklük sevdasından asla vazgeçmeyen uç beyiydin..
Sen var ya sen;
Pervasızdın, yalansızdın…
Bizleri nerede olursak olalım, sazının bir tek teline vurduğu anda toplayan, kucaklayan
Ve
Hislerimize tercüman olandın.
Bu fani âlemden ayrılıp giderken de o çileli günleri bilenleri, yaşayanları topladın.
Türkiye'nin her bir yanından, Avrupa'dan gelen ve yıllardır birbirleri ile görüşemeyenleri bir araya getirip, kucaklaştırdın.
***
GURBET'ini biliriz,'
‘…Jileti vurdular ileri-geri./Dilim dilim oldu, yarıldı deri./ Yarılan yerlere tuzu biberi,/ Ekerek yaptılar sorgumu./
Tırnağım söküldü kerpeten ile, /C_5 ler konuşsa gelse de dile, / 'Su' diye yalvardım! /Hep güle güle/Bakarak yaptılar benim sorgumu…' Dediğin C-5'i biliriz.
Annenize yazmış olduğunuz, ‘Mamak'tan gelen mektup' Şiirinin buram buram hasret kopan içini de…
Pek çok şey biliriz.
Ama
İçinde kopan o fırtınaların beraberinde getirdiği acıları bilemeyiz.
Ve
O acı dolu günlerin hatırına; sen ne dersen de, ardından rahmet ederiz.
***
Hey Koca Arif, hey Ozan Arif!
“Arif der ki: bunca yıl ay,
Geldi geçti vay dünya vay.
Yaşamaksa yaşadım say,
Aha geldim, gidiyorum.” Dedin
Ve
Her fani gibi gittin.
Seni uğurlamaya gelen binler kadar, gelmeyi çok arzu edip te gelemeyenler de vardı.
O zaman
Gelemeyenleri de geldi say.
***
Başbuğumuz Alparslan Türkeş'e,
Goca Reisimiz Muhsin Reis'e
Ve
Hayatlarının baharında bu fani dünyadan ayrılan Ülkücü şehitlere selam söyle.
‘Bozkurtlar varlar,
Zaman zaman kırılmalar yaşasalar da; düz durup, düz yürüyeceklermiş' demeyi de ihmal etme.
***
Samsun'da toplanan binlerce ülkücüye Prof. Dr. Mehmet OKUYAN” cenaze namazını tarif etti.
Bizler ise 5 binin üzerinde ülkücü şehidi defnedenler olarak, cenaze namazını da Fatiha okumasını da bilenlerdendik.
Mehmet Okuyan Hocamız sordu?
Ozan Arif Ağabeyimizin iyi bir Müslüman olduğuna şahitlik eder misiniz? Dedi.
Ettik!
Ama
Şunu da ekledik;
‘Hem de yüce ruhlu bir vatansever, Türkiye ve Türk sevdalısıydı' dedik.
"Hakkınızı helal ediyor musunuz? Sorusuna da evet dedik.
Sen de bizler et.
Türk Milletinin ve Türk dünyasının başı sağ olsun. Mekânın cennet bahçelerinden bir bahçe olsun Ozan Arif.
NOT: Ozan Arif'imizin cenazesine katılmamızı sağlayan Bolu Türk Ocağına ve İşadamı Sayın Mehmet Öztürk'e teşekkür ediyoruz.
17.02.2019
Muharrem Demirel