Fazilet sahibi bir makamın istifa etme iradesi üzerine....
Bir ara Abant'ı biz kendi imkânlarımızla yaparız diye ortaya çıktılar, ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Sonra işin başlangıç ve bitim tarihi belli olmayan bir meydan projesi, kapatılan alan, uzayan yol, alınan park ücreti ve kul hakkı. Sonra sıra işadamlarına geldi.
Ticari ahlakları, para kazanma yolları ve ilişkileri. Büyük soru işaretlerine açıktır sözü, bomba etkisi yaratarak gündemin belki de en bahtsız konusu olarak ortaya çıktı. Bu metinleri hazırlayan, sözüm ona akademik çevrenin, YÖK'e gönderdiği metinin suçlusu bellidir. Kaldı ki sen, yetkilendirildiğin, seçimle geldiğin bir yerleşkede, bir ilde, bir vakıf üniversitesinde, mali polis değilsin, sana mı kaldı meydan ve işadamlarının ticari hayatları. Yatırım yapan her işadamı, hiç bir mecburiyeti olmadığı halde, iş verdiği kişilerin, geçimlerine, istihdama, SSK, yemek, vergi, elektrik-su-nakliye hizmetlerine kadar bedel ödemektedir. Kaldı ki bir preste çalışan, dikkatsizliği uğruna geleceğini heba eden, parmakları kopan, tonlarca ağırlığın altında ezilen ihtiyaç sahiplerine, verebilecek bir metninizde vardır umarım.
Özür dilemekte bir lütuftur. Kamuoyu önünde sorumlusunuz. Aslında etik olanı, bu tür makam sahiplerinin istifa etmeleridir. Fatih Sultan Mehmet, fetihten 10 yıl sonra Rum Mimar Kristos'a, Ayasofya gibi görkemli bir cami yapmasını emreder, ancak mermer taşları deprem nedeniyle, kesen-kısaltan mimara, Fatih'in öfkesi, gazabı olur. Mimara kadıya derdini anlat derler. Kendisi koskoca padişaha; sonunda giderde kadılığı da bugünkü Kadıköy Fikirtepe'den gelen Fatih'in bizzat emriyle yapan Rum mimar gerekçesinde haklı olduğunu söyler, kadı kararını verir, padişahın parmaklarının kesilmesine. Rum mimar şaşırır koskoca padişahın parmakları kesileceğine. Adalete hayran kalır, Müslüman olur.
Sözün bittiği yerde, bilseniz ne yaşanmışlıklar var. Sesinizi duyurun, kimsenin de etkisinde kalmadan tarih bu tür nezaketsiz davranışları affetmeyecektir. Bolu kimsenin babasının malı değil. Yaşayanı, işadamı, idarecisi olarak, görevimiz Bolu'nun hakikaten bir eğitim, bilim ve kültürde söz sahibi olmasıdır. Yakışanı da bu olsa gerek. Herkes işini yapsa, kadın kadınlığını, koca kocalığını, işadamı iş adamlılığını, işçi işçiliğini yapsa, sorun kalmayacakta, şu siyaset denilen muamma olmasa...