ANILARIN BIRAKTIĞI İZLER-AHMET BAYSAL.....!!!‏
Tarihe tanıklık etmiş bir konak, Gülezler Konağı. Ahmet Baysal'ın anlattığı gibi, çocukluk evresinin geçtiği ama bir türlü içine cesaret edilip de, girilemeyen konak. Bamer'in müdürü, sevgili dosttum Mehmet Kutalmış, telefonla aradığında, akademik açılış yılında memleketinde olan Ahmet amcama, haftaya perşembe günü seni davet ediyorum, konu serbest diye telefon ettim. Kendisi de, haklı olarak programları nedeniyle zaten yorgunda düşen bünyesiyle tahammül edemeyebileceğini söyledi. Anlayışla karşıladım, sonrası zamana bıraktım ve beklenen an geldi. Bir çok sevgili dostlarıma internet üzerinden ya da telefonla bilgilendirdim. Bu akşam 6'da beraberiz dedim. Ahmet Baysal, bir dava adamı, mücadeleci! Halden anlayan, amcasının sürekli yanı başında, kendisine sonuna kadar güvenilen, emanete asla zarar getirmeyeceğine inanılan, arkasında başka bir dev Adam İzzet Baysal. Tüm bilinenlerin aksine, üniversite fikri, Mustafa Yaman Hocamın bu tarih olamaz dese de, gerçeği mektuplarla örtüşen, Bolu'muza doğduğu topraklara bir üniversite… Gelinen noktada, ne kadar da, doğru bir iş yapıldığı anlaşılan yatırımlar. Eğitim ve sağlıkta İzzet Baysal Vakfı... Tarih bu güzel anıları olumlu ve olumsuz yönleriyle yazacaktır mutlaka. Ülkemizin ilk özel teşebbüs izsalı..yaklaşık 20 yıllık hayatım, antika müzayedeleri nedeniyle, İstanbul'un en lüks otellerinde balo salonları, müzayede salonları arasında geçti. Kendimi yetiştirdim. 2004 yılında kaybettiğimiz renkli yapısıyla Sakıp Sabancı'yla da, The Ritz Carlton Otelinde, bir müzayede de tanıştım. Normal koşullarda ulaşamayacağım kişilerdi. Eşi Türkan Hanım, müzayede salonlarında genelde en önlerde Ekrem Bora, İzzet Günay olurdu. Bir vesile ile de, Emirgan Köşkü bilinen Atlı Köşkteydik. Zenginliğin tadını sanatta bulmuştu Sakıp Ağa. Kendine has tarzıyla, farklı bir kişiliği olan İzzet Baysal'da işte böyle birisiydi. Hayatın boş olduğunu anlayan, az konuşan, az gülen, köpeklerine bağlı, bahçesiyle uğraşan, her gün yürüyüşler yapan, haftada 3 günü Karaköydeki izsal handa şirket binasında geçiren, memleketini, ülkesini düşünen, hiç bir zengininde yapmaya cesaret edemediklerini yapan, kendi enerjisini buna harcayan İzzet ve Ahmet Baysal'a, Bolu halkı her zaman sevgisi, saygısını, hasretliklerini göstereceğinden, şüphemiz yok. Baysal olmasa. Bir düşünsenize ne olurdu? Bolu'muzu 30 yıl önce terk etseniz ve sonra gelseniz ne değişirdi? Kocaman bir hiç... Bunun için çok konuşan ve hiç bir işe yaramayan birçok zengin varken, bunun aksini bize yaşatan, bizi ilkel şehir ya da kasaba görüntüsünden kurtaran İzzet Baysal Vakfına inanın çok ama çok şey borçluyuz. İyi ki varsınız Baysal Ailesi iyi ki. Ne mutlu sizlere ve memleketiniz Bolu'muza...