Adı bende saklı hanımefendi'nin,

Sosyal ağ paylaşımlarına ara ara yorum yazar,

Yazdıklarımızı da bazen ve sıklıkla karşılıklı beğenişiriz.

Facebook, güzel kullanılırsa..

Sağlam dostluklar edinebilmenin bir başka yolu.

Bu sosyal ağ (facebook) evimiz,

Beğen/yorum/fotoğraf/konum alanları ise,

Mahallemiz, sokağımız oldu.

Herkes birbiri ile tanış, hısım, akraba, komşu sanki..

Mahalledekiler selam alıp vermeye,

Sokaktakiler muhabbet etmeye doyamıyor.

Tabii her mahallede olduğu gibi,

Ağır ağabeyler,

Ağır ablalar da eksik olmuyor buralarda.

Allah eksikliklerini göstermesin.!

Sosyal medyada mevzular farklı mecralara çekilince,

Hanımefendi yazarımız,

Algı noktasında rahatsızlığını dile getirmekle kalmadı.

Daha dün Tüyap Kitap fuarında kitabını imzaladıktan hemen sonra;

Sayfasından şöyle bi aldı/verdi haklı olarak..

Dedi ki; özetle

“Her olayla bir bölünme, iğrenç bir kamplaşma, bir yukarı aşağı mahalle şirretliği...
Terliksilik
Kalemi terlik gibi ve terliksi kullanmayı cezbediyor.”

İnsanlık çatısı çatılamaza inandırıyorlar k/alemi.” dedi.

O kadar değerli ki söyledikleri..

Kalemi terlik gibi kullanabilmeyi aklına getiriyorsa da,

Çok latif bir şekilde cümleyi kapatıyor zarifçe.

Ona kalsa,

Yani kalemine kalsa..

Cümlesini,

Silecek süpürecek derecede mahir üstü bir yazar.

Kalemtıraş kullanmadan bir çoğunu alabuluz,

Ekseriyetini dımdızlak,

Çok bildiğini sananları yürü ense tıraşını görelim diyecek kadar delikanlı bir kaleme sahip.

Mevzua terliksi de girsek,

Terliksi hayvan olarak da çıksak, bu beyinleri aralı olanların,

Yazarın dediği gibi yukarı aşağı mahalle şirretliğinden kurtulmaları mümkün değil.

Ne beyinlerinin sağ yanı,

Ne beyinlerinin sol yanı almıyor.

Fikir bakımından istiapleri sınırlı.

Kaportaları 85 volvo,

Motorları pancar,

Yakıtları tezek mübareklerin.

Her neyse;

Akademisyen yazarımızın dillendirdiği terlik mühim bi şey olduğundan,

Analarımızın peşimizden fırlattığı terliklerin asaletine kadar uzandı aklım .

Atılan her terliği bir iltifat kabul eder,

O vakitler peşimizden atılan terliklerin terbiye mürekkebini mecazen yalar,

O terliklerin havada dönerken yol alışlarındaki sırları çözmeye çalışır,

Bir daha olmaz/yapmam diye anamıza sözler verirdik.

“Eğitim şart” diye sunulan/sözü edilen mevzu belki de budur.

Terlik..

Tek başına bir modern eğitim metodu idi o zamanlar.

Diye hayal eder,

Yorumlarda kaleme kuvvet yanıtlar yazarken,

Topa;

Karşı mahalleden bir dost daha girdi.

Dedi ki;

Terlik diyosunuz da,

Ağız alışkanlığından diyoruz diyerek şey'etti.

Benim zamanımda daha isabetli ve daha uzun menzillisi vardı diye noktayı koydu.

Takunya...

Çünkü biz odadan odaya değil,

Anamın elinde takunyayı görünce,

Köyde tarladan aşağı kaçardık.

Demez mi.?

Terlik ve dahi takunya kültürümüzü ve daha bir çoğunu hiç ettiler.

Oraya buraya saçtılar tek elden.

Avam kıldılar bir çok adetimizi tedavülden kaldırdılar

Takunya.!

Daha bi eski mevzu terliğe göre..

Ve ben o dostun takunya kısmına yetişemedim.

Hiç takunya yemedim yani.

Ve son terlikten bu yana,

Bir yazar kasa kalmış aklımda

Bir de;

Atılmaya müsait,

Sanal klavyeleri diyorum,

Bizleri bekliyor.